Kum torbası altın doldu

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 25 Mayıs 2018 Güncelleme 25 Mayıs 2018, 00:51
Kum torbası altın doldu

İÇİNDEKİLER

Asıl adı Musa olan Merkez Efendi, Denizli'nin Sarhanlı köyünde,1463 senesinde doğdu. İstanbul'da Sümbül Sinân hazretlerinin yanında yetişti. Kuvvetli bir zekâsı ve ilim öğrenmeye aşırı bir hevesi vardı. Tefsîr, hadîs, fıkıh ve tıp ilmini eğitimi aldı. Medrese tahsiline devam ettiği sıralarda tekkelere gidip, oradaki âlimlerin sohbetlerine de katılırdı. Otuz yaşına geldiğinde, medrese tahsilini bitirdi. Şeyhülislâm Ebussu'ud Efendi'nin hürmet ve muhabbetini kazandı. Aksaray'da Kovacı Dede Dergâhı'na hoca olarak tayin edildi. Hocası Sümbül Sinân'ın kızı Rahime Hâtun ile evlenmek istedi. Bunun üzerine Sümbül Efendi; "Bir deve yükü altın getirebilirseniz kızımı veririz" dedi. Merkez Efendi, bir devenin üzerine iki çuval toprak doldurdu. Devenin yularını çekerek Sümbül Efendi'nin kapısına getirdi. Çuvalları kapıda boşalttığında, çuvaldan toprak yerine çil çil altınlar döküldü. Bunun üzerine Sümbül Efendi, "Ey Mûsâ Efendi! Maksadımız altın değildi. Evdekilerin de derecenin yüksekliğini anlamalarıydı, imtihanı kazandın" buyurdu. Merkez Efendi ile Rahime Hatun evlendi. Düğünden birkaç gün sonra, Sümbül Efendi, kızı Rahime Hâtun'un evine gitti. Kızı odun yerine parmaklarından çıkan alevle yemek pişiriyordu. Bu durumu göre Sümbül Efendi; "Rahimecik ne yapıyordun?" diye sorunca o da, "Talebelere çorba pişiriyordum efendim" diye cevap verdi.
Yavuz Sultan'ın kızı Şah Sultan, Sadrazam Lütfî Paşa ile Yanya'dan İstanbul'a gelirken, yolda eşkıyanın baskınına uğradı. O anda Allahü Teâlâ'nın izni ile zamanın evliyâsı Merkez Efendi orada görünüverdi. Önceden orada olmadığı hâlde, bir anda karşılarına dikilen Merkez Efendi'yi gören eşkıyalar, şaşkına döndüler. Eşkıya reîsi, Merkez Efendi'nin heybeti karşısında selâmeti kaçmakta bulunca, diğerleri de Şah Sultan'ı bıraktı. Eşkıyanın orayı terk etmesiyle, Merkez Efendi de bir anda oradan kayboldu. Şah Sultan, Merkez Efendi'nin bu kerâmetinden dolayı, İstanbul'da Eyüb Bahariye'de onun adına bir câmi ve yanına medrese yaptırdı. Merkez Efendi'yi buraya tayin ettiler.

MESİR MACUNUNU İCAT ETTİ
Kanuni, Merkez Efendi'yi daha sonra Topkapı surlarının dışında yaptırdığı tekkede görevlendirdi. Orada talebe yetiştiren Merkez Efendi, daha sonra Kanuni'nin annesinin isteği ve Sümbül Efendi'nin tenbîhi üzerine Manisa'ya gitti. Vâlide Sultan'ın Manisa'da yaptırdığı imâretin yanındaki dergâhta hocalık yaptı. Tıp bilgisi kuvvetli olan Merkez Efendi, Manisa'da bulunduğu sırada 41 çeşit baharattan meydana gelen bir macun yaptı. Hastalar bu macunu yiyerek şifâ bulurdu.

KALP GÖZÜYLE GÖRÜRDÜ
Merkez Efendi, gözlerini kapayarak insanlara vaaz verir, nasihat ederdi. Olanları kalp gözü ile görürdü. Merkez Efendi Balıkesir'de bir Cuma günü namazdan sonra kürsüye çıkıp vaaz etti. Halk, Merkez Efendi'yi tanımadıkları için, pek iltifât etmediler. Vaazı dinlemeyip, teker teker câmiden çıkarak gittiler. Ve birbirlerine; "Halvetî yolunun büyüklerindenmiş" diyorlardı. Herkes çıktıktan sonra, müezzin efendi elinde kapının anahtarı olduğu hâlde kürsünün yanına varıp, gözü kapalı olarak konuşan Merkez Efendi'ye; "Hoca efendi! Giderken câmiyi açık bırakma. Anahtarları buraya bırakıyorum. Çıkarken kitlemeyi unutma!" dedi. Merkez Efendi gözünü açmadan; "Müezzin efendi, sen de işine gidebilirsin. Bizim sohbetimizi siz dinlemiyorsunuz, fakat melâike-i Kirâm dinlemektedirler" buyurdu ve vaazına devam etti. Biraz sonra câmiden gidenlerin hepsi geriye döndüler. O kadar çok insan toplandı ki, cemâati câmi almaz oldu.

SITMANIN İLACINI BULDU
Merkez Efendi, bir gün dergâhın bahçesinde namaz kılarken, secdeye vardığı bir sırada, yerden bir ses işitti. Diyordu ki: "Ey Merkez Efendi! Yedi senedir yeryüzüne çıkmak için emrini bekliyorum. Beni bu hapishaneden kurtar. Zîrâ Allahü teâlâ, beni sıtma hastalığına şifa olarak yarattı." Merkez Efendi namazdan sonra talebelerine; "Burayı kazınız. Sıtmalılara şifa olacak bir su çıkacak" buyurdu. Kazdılar, kırmızımtırak bir su çıktı. Kuyu hâline getirdiler. Niyet kuyusu ismi verilen bu kuyudan sıtma hastaları su alır içerlerdi. Bu suyu içen hastalar, Allah'ü talanın izniyle şifa bulurlardı. Merkez Efendi Manisa'dayken hocası Sümbül Sinân hazretleri 1529'da hastalandı. Vefatından önce talebeleri; "Efendim! Sizden sonra acaba kime tâbi olalım?" diye sordular. Onlara, "Taşradan ilk gelecek olan dostumuz yerimize geçecek" buyurdu. Sümbül Sinân'ın vefatından sonra, talebeler, merakla taşradan gelecek olan dostu beklediler. Bu sırada Manisa'da bulunan Merkez Efendi'nin gönlüne bir kor düşüp yollara düştü. Hocasının vefatından on gün sonra İstanbul'a geldi. Hocasının Kocamustafapaşa'daki dergâhına gitti. O günden sonra, talebeleri Merkez Efendi yetiştirmeye başladı.

İSTANBUL'UN MANEVİ SULTANLARI 4 / MEVLÜT YÜKSEL