Kurduğu cümlelere kravat takan adam

“Büyük takımlarda bir sezon bir şey yapıp, tarihte küçük bir yer almaktansa, böyle bir proje takımını geliştirmek beni daha çok heyecanlandırıyor...” Dışarıda çok saygı görüyorum. Sistemin içindeki insanlar beni çok seviyor. Sahanın dışını konuşan biri olmadığım için düşüncelerim çok adalet görmüyor

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 29 Mayıs 2016 Güncelleme 29 Mayıs 2016, 02:01
Kurduğu cümlelere kravat takan adam

İÇİNDEKİLER

Sabah kahvaltısında buluştuk da, akşamları pencere önünde arkadaşlığa ıslık çalan yıllardan geldi sanki.
Eski çeşmelerin suyundan.
Sporcu gibi giyinmişti ama kullandığı cümleler bile kravatlıydı.
Youtube'a karşı 45'lik plaklardan yanaydı.
Cep telefonuna karşı arkadaş ıslıkları.
Maillere karşı taşların altına konan mektuplar.
Üstelik "o taşların altına koyduğumuz mektuplar ulaşacağı kişiye asla şaşmazdı da. Yanlış tuşa basınca mailler bazen yanlış adreslere gidebiliyor" notuyla.
Şimdiki zamana döndük.
"Seyircisi bile olmayan bir takımı iki yıldır Avrupa'ya taşımanın sihri nedir?" Tren raylarında gördüğü misket bakışlı çocukları unutmayan birinin, başarıyı bölüştürmesi de kaçınılmazdı.
"Sadece benim tarafımdan değil, kulüp tarafından bakmak lazım. Algı seviyesi yüksek oyuncu grubuna sahibim. Bütün sihir, kulübün başkanı ve yöneticiler kulübü yönetiyor ben sahayı."

"KALİTE YÜZDE 25 ARTTI"
Sezon sonu hesaplarında şaşma var mıdır diye merak ettim.
"Geçen sezon da 59 puan, bu sezon da. Sıralama da aynı. İki sezondur toplam 34 takımın hepsinden puan almışız. İstatistiklere göre oyun kalitem yüzde 25 artmış. Ligin topa sahip olma oranı en iyi 5 takımdan biriyiz. Oyunu doğru oynarsan, geri dönüşler de doğru oluyor." Bazen heyecanlı bir çocuk. Bazen sayfaları herkese açık başucu kitabı.
"Teknik adam olarak sizlere dayatılan bir duruş biçimi var. Sen buna uymuyorsun.
Bu konuda kaybın oldu mu?"
"Türkiye'de futbolcuları da medyayı da iyi yönetmek gerekiyor. İçime sinmeyen bir şeyi yapmam. Bu konuda kaybım olmadı. Herkes birbirine alışıyor ve o saygıyı gösteriyor."
Kendini neyle ödüllendireceksin?
"Ben olduğu yerde durmayan devamlı koşmaya çalışan, yaptığım işle ilgili yeni şeyler bulduğumda kendimi ödüllendiririm.
Onun dışında maçı kazandığımda sezon sonunda hedefe ulaştığımda ödül bende 24 saat sürüyor.
Şimdiden takım olarak üste ne koyabiliriz düşüncesinin üzerinde çalışmaya başladım bile." Futbolun haritasını çizen kaşif yanı var Abdullah Avcı'nın. "Sen futbola ne için lazımsın?" diye sorarken, beklediğim cevabı aldım.
"Futbolun gelişimi için lazım olduğumu düşünüyorum." Aldığı teklifleri reddettiğini biliyorum.
Parlak ışıkların tuzağa açıldığını görecek kadar aydınlık bakıyor hayata.
"Başka bir takımın teknik direktörü olman için nasıl ikna edilmen gerekiyor?"
"Kesinlikle proje. Teklif aldığım takımların olmama sebebi günü kurtarmak istemeleri. Bu bir ego değil. Günün içinde kaybolan insan olmak istemiyorum." Başakşehir'de kalmasının penceresini de araladı. "Büyük takımlarda bir sezon bir şey yapıp, tarihte küçük bir yer almaktansa, böyle bir proje takımını geliştirmek beni daha çok heyecanlandırıyor."

"EMRE ÇOK DUYGUSAL"
Bu sezon Emre Belözoğlu'nun sahanın ortasında susan ve sabreden hali dikkat çekiciydi.
Sahanın ortasında kendisini kundakladığı zamanlara inat. Emre'deki bu sükunetin sırrını sordum.
"Emre duygularıyla hareket ediyor. Ama artık başka bir geçişle her şeyi doğru kullanması gerektiğini öğrendi.
Birlikte her şeyi paylaştığımız bir ortam oluştu. Bir senede çok önemli tecrübeler kazandı. Bundan sonraki süreçte de bu geçişleri doğru biçimde sürdürecektir." Sezon içinde yükselen değerlerin de hakkını vermesini istedim. "Bu sezon kimleri alkışladın?"
"Geçen sezondan bu yana oyun formatını değiştiren Konyaspor'un çıkışını alkışlıyorum. 4 yıldır organize şekilde doğru oyunculara yatırım yapan ve bunun karşılığını alan Beşiktaş'ı da alkışlıyorum." "Hakemler teknik direktörlerin çelik yeleği midir?" "Öyle olmaması gerekiyor. Bu kadar baskının ve psikolojinin bozuk olduğu yerde onlar da zor anlar yaşıyor. Ama lütfen biraz dik olsunlar. Duruşlarını hiç bozmasınlar. Çelik yeleğimiz olmasınlar." Kendi cümlelerimden yola çıkıp, haksızlıklara karşı bir analiz testi hazırladım.
Yollarına mayın döşendiğini bildiğim için belki.
"Milli takımda sana yapılan sinsi operasyonun gümbürtüye gitmesi benim kanıma dokundu cümlesinde, haksızlık payım nedir?" Yine kimseleri işaret etmeyen asil adam duruşu.

"MİLLİ TAKIM TECRÜBEYDİ"
"Bu meselede senaryolar var, sırtımı duvara yaslayıp savunma yaptığım anlar var. Üzüldüğüm kırıldığım ama bana son derece gelişim sağlayan durumlar var. Yaşadıklarım mesleğime, gelişimime önemli katkılar sağladı. İnanılmaz bir tecrübe." "10 yabancı Türk futbolunun kaliteye yabancılaşmasıdır cümlesinde hata var mı?" "Kendi insanımıza yatırım yapıp, geliştirirsek yabancı sayısı fark etmez." Pereira'yı kast ederek sordum soruyu.
"Tek derdi şampiyonluk olan bir teknik adamın şampiyon olma ihtimalı yoktur cümlesinde yadırganacak ne vardır?" "Büyük takımlar zaten şampiyonluğa oynar. Bunu dile getirmenin anlamı yok. Mesele bunu organize edip yönetmek ve geliştirmek." Abdullah Avcı eski bir fotoğrafta hala pedallarını çeviriyor bisikletinin.
Otomobiline de binse, yaya da yürüse, hatta iki ayağı bir pabuçta da olsa, yoldan çıkmadıkça yolların onu terk etmeyeceğini biliyor.
Onun ruhu da duruşu da eskimemiş bir İstanbul beyefendisi. O yüzden bu kadar çok seviliyor.


ABDULLAH AVCI- HAKKI YALÇIN

ÖZELLİKLE
Aşk senin neyin olur?
Eşim, çocuklarım, işim.
Eşine son yaptığın romantik eylem neydi?
Her zaman yolumun üzerinde duran çiçek satan bir delikanlının arabadan içeri attığı çiçekleri eşime götürdüm.
En son hangi şarkının içine düştün?
Gökhan Tepe'nin Veda Makamı. Dün akşam dinledim.
Senin hayatında bariz ofsayt olan nedir?
Yalan. Asla tahammül edemem.
Hayatında kimseye kasti faul yaptın mı?
Yok. Hiç yapmadım. Çocuklarıma da kimseye zarar vermeden yaşama felsefesini öğrettim.
Bir insanla tanışman kaç dakika sürer?
Dışarıdan bakıldığında soğuk ve mesafeli görünürüm. Seversem belli ederim, enerjiyi almazsam devamı gelmez zaten.
Kaybolan hayalleri ne yapıyorsun?
Tekrar peşinden koşuyorum. Hayalimi bile çöp kutusuna atmam.
Bir aynanın karşısına geçip kendi kendine söylendiğin oluyor mu?
Ben aynalarla barışık yaşıyorum.
Ceza alanında tek başına kalmak gurur mudur?
Kendini hep güçlü tutabiliyorsan gururdur. Çünkü güçlü olmak bazen ceza alanında tek kalmanı sağlıyor.
Futbolun içinde taraf tutan yargıçlardan yara aldın mı?
Çok yara aldım. Ama ben futbolun saha içinde oynandığının mücadelesine devam edeceğim.
Kaderin gözünü üzerinde hissediyor musun?
Hissetmemek mümkün mü?
Eski gelenekleri yaşatmak adına bir fırsat verilse en çok neyi isterdin?
Çocukluğumun mahalle geleneklerini yaşatmayı...

TEST UZMANI
Futbolcuların yağ oranlarıyla olduğu kadar kültür oranıyla da ilgileniyorum. Hayatım, testlerle geçiyor.

HASSAS NOKTAM ÇOCUKLAR
Çocuklar benim en zayıf ve hassas noktam. Büyük oğlum Mert'in bir sözünü hiç aklımdan çıkarmıyorum. "Babam bizi 'oğlum sakın bizi yanlış anlamasınlar' diye büyüttü."


HÜLYA 35 YILDIR HAYATIMIN HUZURU
Hülya Avcı... Abdullah Avcı'nın eşi. Hayatın her anında eşine gözlerinden yıldızlar, yüreğinden dualar yollayan kadın. Sabrın da huzurun da kalesi. "Her başarılı erkeğin arkasında, mutlu, huzurlu ve akıllı bir kadın vardır. Ben o kadını tanıyorum, bir de sen anlat okuyuculara" dedim. Çeyrek asrı geçen bir aşkın hikayesine yol aldı. "Ben lise 3, Hülya lise 1'de okuyor. Beyoğlu Ticaret Lisesi. Okulun popüler çocuğu Abdullah Avcı karşısında ağır, oturaklı bir kız. Herkes benimle ilgileniyor, o benimle ilgilenmiyor. Tam anlamıyla elimde büyüdü. 26 yıllık evliyiz ama Hülya 35 yıldır benim hayatımda. Çok güzel bir aileyiz. Bana her zaman destek olan ve aslan gibi iki çocuk veren bir anne. Hülya huzurla beslenir. Biz onunla hayatın dibini de gördük, tepesini de. Hiçbir şey değişmedi. O zaman da huzur istiyordu şimdi de." "Yani" dedim, "ıssız bir adaya düşsen yanına alacağın ilk şey nedir?" Cevabın şıkları eş. "Hülya ve çocuklar..."

ORKESTRA ŞEFİ OLABİLİRDİM!
Abdullah Avcı müziğe tutkun biri. Vakit buldukça özellikle yakın dostu Gökhan Tepe'nin konserlerine gidiyor. "Oğlun Mert müzisyen, sen Nükhet Duru'yla çocuklarla ilgili bir projede düet yaptın. Senden iyi bir orkestra şefi çıkar mıydı?" diye sordum. Bir kahkaha attı. Bu dönemde yetişseydim çıkabilirdi. Ama bizim zamanlarımız futbol topuna odaklıydı. Elimize saz ve gitar almadık. Ama çocuğuma Fender marka gitar aldım. Televizyonlarda konuştuktan ve Nükhet Duru ile konsere çıktıktan sonra sesimin güzel olduğunu söylediler. Ah! Bir de kulağım olsaydı.

FUTBOL SEYİRCİSİNİ HEP BİRLİKTE HARCADIK
Abdullah Avcı'nın futbol ve gelişim konusunda zapt edilmez bir yanı var. Boyası dökülmüş gerçeklere karşı da objektif bakışları. Futbolumuzdaki seyirci azalmasını sordum. "Öncelikle futbol kültürü oluşturmamız gerekiyor" dedi. Ardından da azalmanın sebebi olanları teşhir etti. "Yöneticilerin ve teknik adamların demeçleriyle, futbolcuların tavırları bu azalmaya büyük etken. Noktayı koymamız gerekirse, futbol seyircisini hepimiz birlikte harcadık..."

RÖPORTAJ: HAKKI YALÇIN / ÖZEL