Turist afallamış vaziyette teşekkür edip tabanları yağlarken, yakınlarını uzaklara götüren bir gemiye bakar gibi bakar. Türk insanı o zavallı yolda kalmışın ardından. Ve ah edip vah edip başlar inlemeye "Ah ulan ah ne olurdu vakti zamanında ögrenseydim bir lisan" diye ama o da bilir artık çok geç olduğunu ve acı çeker bu kendine acımak duygusuyla. Bir daha karşılaşmamayı diler herhangi bir turistle, artık istemez hiç birinin kendisine "excuse me (Özür dilerim)" diye yaklaşmasını, duymazlıktan gelir, sağırlığa vurmak ister olayı ama nafile yardım etmeden duramaz ki, ruhunda vardır bu..Bunlar ile ilgili ilgnç ve komik hikayeler vardır. Bir belediye otobüsünde şoförün turiste paso sorması şeklinde vuku bulmuş hadise. İki Hans bula bula öğrenci bileti bulup atmışlar, gergin şoförümüz de "Pasoooo, yok mu pasoooo?" diyerekten haykırıyordu. Bir de Türkçe hem bağırıp, hem hecelenip hem de devrik kullanılır Örn: Sen var gel-mek ben-le Ve çok önemli bir noktadır ki ''var'' kelimesi kullanılmazsa cümle hayatta kurulmaz. Mesela bu konu ile ilgili şöyle bir anım var. Alman turist benim önümdeki bir vatnadışımızı durdurur. -Where is the Blue Mosque. (Yani diyor ki Sultanahmet Camii nerede) Benim yardımsever yurdum insanım anlıyor durumu ve tarif etmeye başlıyor. Erkek Alman turist'in kolundan tuturak. -Loook şimdi bak. Eliyle bana bak işareti çakıyor. Turist cevap veriyor. -Okeyyy. Yurdum insanım eliyle dümdüz işareti yaparak ve aynı zamanda bağırarak: -Şimdi bak goiingggg tooooooo left.
Okey?
-Okey!
-Sonra sonra. Going toooooooo right.
Okey?
-Okey. Sonra yurdum insanım tekbir işareti yaparak camiinin olduğunu anlatarak. -Allahu ekber.
* * *
BİR HİKAYE
Bir Japon, İstanbul'da geçirdiği bir haftanın sonunda Türkler hakkındaki fikri sorulduğunda şunları söylüyor:
Türklerin evine gittiğinizde, tanımasalar da buyur ediyorlar.
Siz oturmadan kimse oturmuyor.
Siz sofraya geçmeden kimse geçmiyor. En iyi yere sizi oturtuyorlar.
Siz yemeğe başlamadan kimse başlamıyor. Zorla her yemekten tattırıyorlar.
Siz kalkmadan kimse, evin çocuğu bile sofradan kalkmıyor.
Çay, kahve, meyve, ikram bitmiyor.
Herkes sizi rahat ettirmek için uğraşıyor.
Kumandayı elinize veriyorlar.
Sırtınıza, altınıza yastık konuyor. Yorgunluktan ölseler bile siz kalkmadan kimse gidip yatmıyor.
Gitmeye yeltendiğinizde bu kez bırakmıyorlar. Yataklarını veriyorlar, kendileri kanepede, koltukta yatıyor.
Sonra evden çıkıyorsunuz aynı adamlar 180 derece değişiveriyor.
Herkes arabasını üstünüze sürüyor.
Arabanın burnunu çıkarmazsanız kimse yol vermiyor.
Kornalar, küfürler. Şerit değiştirmek bile mümkün değil.
Yayaysanız ışık olmayan bir geçitten mümkünü yok gecemizsiniz.
Evde öyle, arabada böyle, nasıl oluyor? Bu isi çözemedim…
LÜTFİ ALBAYRAK