Baba operasyonu

Elvis Presley'nin babası, daha önce ajan olduğu iddia edilen oğlunun mezarından daha çok para kazanmak için çok ilginç bir hamle yaptı...

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 19 Ağustos 2014 Güncelleme 19 Ağustos 2014, 00:44
Baba operasyonu

İÇİNDEKİLER

Elvis Presley'in 37. ölüm yıldönümü ABD'de yeni bir Elvis fırtınası estirdi. Elvis'in FBI ajanı olduğu dönemin Başkanı Richard Nixon'dan ABD'yi hippiler, komünistler ve Beatles grubundan korumak için resmi ajan kartı aldığı geçen yıl ortaya çıkmıştı. 42 Yaşında ölen şarkıcının hayatındaki gariplikler ölümünden sonra da sürdü ve sürüyor.
Birisini de biz anlatalım. Rock'n Roll'un Kralı Elvis Presley'in ölüsünün başına gelmek üzereyken, teşebbüs halindeyken önlendiği söylenen olayın aslı ise hâlâ anlaşılmış değildir. Efsanevi Şarkıcı, henüz 42 yaşındayken 16 Ağustos 1997'de ölünce, çok düşkün olduğu annesinin Memphis'teki Forest Hills'teki mezarının yanına gömülmüştü. İki hafta sonra Elvis'in cesedinin çalınacağı haberini alan polis mezarlık çevresinde tertibat aldı.
Mezarlık çevresinde dolaşan üç şüpheli yakalandı. Yakalananlardan birisi, iddiaya Vietnam Gazisi, eski bir denizci olan Ronnie Adkins isimli bir şahıstı, ama iddiaya göre bu kişi bir FBI muhbiriydi. Kralın cesedini çalacak kişilerin arasına sızmıştı, ihbarı yapan da oydu.
Ama ortada çok sayıda gariplik vardı. Elvis'in çelik iskeletli tabutu 450 kiloydu, ama hırsızlığa gelenlerin bunu mezardan çıkarmak için bir vinç tertibatları yoktu. Muhbir, bu işin içinde dördüncü birisinin daha olduğunu söylüyor, o kişinin kendilerine para vermeyi vaat ettiğini ama ismini bilmediğini iddia ediyordu ya da özellikle söylemiyordu.
Mezarlıkta gece bulunmak dışında başka bir suç işlenmediği için kısa sürede bu üç kişi serbest bırakıldı. Elvis'in ailesi de güvenlik gerekçesiyle, mezarı hemen kamera ve korumaların olduğu Graceland'e nakletti. Graceland, Elvis sayesinde bilinen, çok değerlenen ve para basan bir yer oldu.

KASABANIN ŞERİFİ DE BİLİYOR

Sonrası çok daha garip olayların olduğu bir muammadır. Muhbirin iddiasına göre, yeni mezarlığın olduğu ilçenin şerifi ile Elvis'in babası arkadaştır. Akla gelen ise, bu ceset çalma teşebbüsü gibi görünen olay sanki baştan beri "mış gibi" ayarlanmış bir mizansendir. Baba, bu mezar taşıma işinden sonra çok para kazanmıştır. Elvis'in ölümü sonrası albümlerinden ve isminin olduğu eşyaların satışından gelen paranın, hayattayken kazandığından daha fazla olduğu ise bir gerçek.
Mezarı ise, biliyorum kulağa kötü ve ayıp gelecek ama deyim yerindeyse adeta para basıyor.
Yeteri kadar çirkin ve garip ama bitmedi.
Muhbir, söz konusu kasaba şerifinin uyuşturucu işi de yaptığı için, peşine takılan bir FBI elemanını öldüreceğini ihbar edince muhbirin ailesi öldürülür. Kendisi de tanık koruma programına alınır. Muamma ise henüz çözülmüş değil.
Türkiye'de geniş kitlenin pek bilmediği "nebbaş" sözcüğü, Vehbi Koç'un naaşının çalınması sonrası gündeme geldi. Nebbaş, aslında ölü, kefen soyucu demektir. Ceset çalana ayrıca bir şey denir mi, bilmiyorum; belki de ihtiyaç olmadığı için, ceset çalınması tarihte daha yeni bir vaka olduğu için böyle bir kelime yoktur. Bir mezarı açan hırsızların, kefenden tutun da altın dişe kadar ne bulurlarsa götürmelerinin tarihi ise çok eskidir. Sadece bizde değil kuşkusuz, dünyanın her yerinde ve her zaman bu tip, hırsızlığın da en adisine rastlanmıştır.

2 BİN 300 YILLIK YAZITLAR ÇIKTI

Yakın zamanda Antalya-Kumluca'daki Rhodiapolis antik kentinde yapılan kazılarda ortaya çıkan mezarlarda, ölü soyucuları lanetleyen 2300 yıllık yazıtlar bulunmuştu. İnsan işte, ne diyelim.
Antik Roma'da yazar olan Terrrence'nin dediği gibi "İnsanım, insanın yaptığı hiçbir şey yabancım değildir."
Şarlo'yu yani Charlie Chaplin'i hepimiz biliriz.
Sessiz film döneminin bu unutulmaz komedyeni, Senatör McCarthy ismiyle özdeşleşen "cadı avı" denen rüzgarların estiği 1952'de komünizm sempatizanı olduğu gerekçesiyle ABD'ye girişi yasaklanınca İsviçre'ye yerleşmişti. Yanında, dördüncü eşi olan Nobel ödüllü yazar Eugene O'Neil'ın kızı Oanna da vardı. Şarlo, kendisinden 36 yaş küçük bu eşinden 8 çocuğuyla birlikte Corsiersur-
Vevey'deki sonradan müze olan malikânesinde yaşarken 1997 yılının Noel günü yani 25 Aralık'ta öldü. Eşi, polise başvurup cenazesine aile yakınları dışındakilerin katılmasını önleyip, Şarlo'yu evlerine çok yakın olan köy mezarlığına defnettirdi.
Chaplin'in sıkıntılı geçen hayatının adeta devamı gibi, huzur onu mezarında da bulamamıştı. 1978'in Mart ayı başlarında, köy halkı mezarının boş, cesedin de tabutuyla birlikte alındığını görünce şoke olmuştu. Çok geçmeden eşi Oonna'ya gelen bir telefon, bu esrarı çözecekti. Chaplin'in cesedinin geri verilmesi için, 650 bin ABD Dolarına denk gelecek bir miktarda İsviçre Frangı isteniyordu.
Oonna Chaplin, cevap olarak "O benim yüreğimde" deyip istenen parayı vermeyi reddetti.
Polisin haberdar olması sonucu, telefon dinlemeye, civardaki bütün telefon kulübeleri de izlemeye alındı. Sonunda nebbaşlar yakalandı.
Birisi Polonya diğeri de Bulgaristan göçmeni iki otomobil tamircisi arkadaş, dört yıldır işsiz oldukları için bu işe kalkıştıklarını söylediler. Tabutu da civardaki bir mısır tarlasına gömmüşlerdi. Tabut bir kez daha ait olduğu mezara gömüldü. Chaplin, sevenlerinin deyişiyle, bu kez gerçekten de, geç de olsa huzuru bulmuştu. Nebbaşlar ise fazla da sayılmayacak hapis cezalarına çarptırıldılar.

TAYFUN ER