Maocuları CIA kullandı

Mahir Kaynak, "Türkiye'deki Maoculuğun Çin'le herhangi bir ilişkisi olmadığını" gözlemlediğini belirterek, "Bunların Batı'lı istihbarat servislerince yönlendirildiği şüphesini hep taşıdım" dedi.

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 17 Mart 2013 Güncelleme 17 Mart 2013, 00:00
Maocuları CIA kullandı

İÇİNDEKİLER

Teşkilatın ajanı da olsa Kaynak için MİT, bilinmezlerle doludur. MİT'I tanımaya çalışan Kaynak, o günleri şöyle anlatmaktadır: "Teşkilatla ilişkilerim başlayalı 2 yıl olmuştu. Çözmek zorunda olduğumu düşündüğüm sorunlardan en önemlisi teşkilatın ne olduğu idi. Birisi ben MİT mensubuyum diyor ve hizmet talep ediyordu. Bunun doğru olduğunu nereden bilebilirdim? Başlangıçta birilerine bir şeyler sormayı düşündüm. Devlete yakın olduğunu bildiğim bazı kimselere danışabilirdim. Sonra böyle bir teşebbüsün getireceği yarardan çok kimliğimin deşifre olması gibi sonuç yaratacağı düşüncesi ağır bastı ve vazgeçtim.
Ama bir solcuya CIA'nın KGB maskesiyle, ya da tersine KGB'nin kendine CIA süsü vererek bir liberale yaklaşabileceği ve insanları o rahatlıkla çalıştırabilecekleri aklımın bir köşesine takıldı.
Çoğu zaman, böyle bir hilenin Çin yanlısı komünistlere uygulandığı ve Türkiye'deki Maoculuğun Çin'le herhangi bir ilişkisi olmadığı ve bunların Batı'lı servislerce yönlendirildiği şüphesini taşıdım. Giderek karşımdakilerin birer memur olduklarını anladım ve rahatladım.
Ama teşkilatın ne olduğunu anlamakta ciddi zorluklarla karşılaştım.
İlişkide bulunduğum teşkilat mensubu sayısı üç beş kişiden ibaretti. Zamanla insani ilişkiler, görevin gerektirdiği duvarı, kıyısından köşesinden yıktı. Sohbetler bu bilinmezin bazı noktalarını, mum ışığı ile de olsa, aydınlattı. Alacakaranlıkta fark ettiğim siluetleri şöyle özetleyebilirim.
'Teşkilatın haber alma kaynakları yeterli ve yaygındı.
İnsanlarımızın devletten şikayet etmeleri, onlara karşı olmaları anlamına gelmiyordu. Sıradan insanlar, devlet kendisinden bir şey isterse, bunu vermeye hazırdı. Sorun yukarılardaydı. İş siyasi kademelere, basına, iş dünyasına gelince sorunlar çatallaşıyor, kimin nerede olduğu anlaşılmıyordu.
Sağdaki bir gazete pekala en aşırı uçtaki solcularla iç içe olabiliyordu.
Bu durum teşkilata göre komünistlerin sızma taktiği, bana göre statükonun solu kullanması idi.'

ROMANYA'DAYIM...
Romanya'da Başkan Çavuşesku'nun himayelerinde bir Dünya Komünist Gençlik Kurultay'ı toplanıyordu. Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı'ndan kurultaya iki temsilci göndermesi istenmişti. Delegelerden biri de bendim.
Delegasyona seçilmemi MİT'in sağladığını sanıyorum.
Çünkü TMGT bana bu konuda bilgi vermeden önce, teşkilat Romanya gezim için hazırlıklarını yapmış, bana bilgi vermiş, neler istediklerini söylemişti bile. Romanya'da Sovyet politikasını öven konuşma, delegasyon başkanı tarafından hazırlandı.
Türkiye'deki rejim alabildiğine kötüleyen metni ağır buldum ve biraz hafifleterek okudum.
Daha sonra benim için bir baş ağrısı olan bu seyahatin eğlenceli yönleri de vardı. Devletin himayesindeki bir toplantıda hiç bir masraftan kaçınılmaması adettir.
Çalışma saatleri dışında kokteyl ve resepsiyonlarda hoşça vakit geçiriyorduk.
Bir gün Çekoslovak delegasyonundan çok güzel bir kızla dans ediyordum. Dansın orta yerinde biri geldi, kıza Rusça bir şeyler söyledi. Kız yüzünü buruşturdu, bana Rus delegasyon başkanının kendisi ile dans etmek istediğini, gelen kişinin onun adına kendisini çağırdığını söyledi. Gitmek zorunda idi. Rus delegasyon başkanının yaptığı, son derece saygısızca bir hareketti.
Dönüşte uçağımız kalkıştan bir süre sonra geriye dönüp alçalmaya başladı. İlk aklıma gelen, kimliğimin tespit edildiği ve uçağın bu yüzden geri çevrildiği yönünde oldu.
Kısa bir süre sonra hosteslerin ve yolcuların telaşı başladı. Meydana arıza nedeniyle döndüğümüzün anlaşılması üzerine rahatladım."

* * *
ABD DÖNÜŞÜ YİNE CUNTADAYIM
Mahir Kaynak, burslu gittiği ABD'den döndükten sonar, hiç ara vermemiş gibi cuntadaki görevine devam ettiğini anlattı: "Türkiye'ye dönüşümde beni aile fertleri ile birlikte karşılayanlar arasında Hıfzı Kaçar da vardı.
Türkiye'ye döndüğüm 1968 yılı sonbaharı, Avrupa'da birçok önemli olayın cereyan ettiği bir zamandı. Ruslar Çekoslovakya'yı işgal edip, Dubçek rejimine son vermişti. Bütün Dünya'da, ABD dahil, Vietnam Savaşı aleyhine yaygın bir hava oluşmuştu.
Öğrenci hareketleri, Fransa'da iktidarı sarsıyor ve anlaşılması güç olaylar cereyan ediyordu.
Fransa'da sağcı iktidara karşı mücadele veren sol gençlik hareketi, Fransız Komünist Partisi'nin muhalefeti ile karşılaşıyor ve Komünist Partisi sağcı iktidarı destekleyerek ayakta kalmasını sağlıyordu. ABD karşıtı hareketlerin önemli bir bölümü, Avrupa kaynaklıydı. Bu durumda, kendi modelimi doğrulayacak kanıtlar bulduğumu düşünüyordum."

* * *
GAZETECİLER HARCANDI

Cunta içindeki istihbarat faaliyetlerini sürdüren Mahir Kaynak, Madanoğlu'nun en yakın arkadaşları İlhan Selçuk, Doğan Avcıoğlu ve İlhami Soysal gibi isimleri de tanımaya çalışmıştır. Kaynak, o tespitlerini şöyle anlatıyor: "27 Mayıs darbesini CHP yönüne çevirmekle ve İnönü'yü satmakla suçlanan Cemal Madanoğlu'da İnönü hayranlığı, CHP bağlılığı aradım. Bir hayranlık sezmedim. CHP ile organik bağlılıklar içinde olan Doğan Avcığolu'nu vaz geçilmez bir adam olarak görmüyordu. O'na biçtiği siyasi ömür, darbeyi gerçekleştirinceye kadardı. Cunta içinde toplanan bütün yazar çizer takımına aynı gözle bakıyordu. Devrim gazetesi cuntanın sözcüsü konumundaydı. Gazetenin finansmanını, daha önce Yön dergisinde olduğu gibi Cemal Reşit Eyüpoğlu sağlıyordu. Doğan Avcıoğlu iyi bir araştırmacı, çok az yaratıcı bir kişiydi bana göre... Aynı şeyleri İlhami Soysal için de söyleyebilirim.
Bunlar duygu yönleri ağır basan devlet veya cunta yönetmenin gerektirdiği mekaniklikten uzak kişilerdi. Gerçek darbeci kişiliğini, İlhan Selçuk'ta gördüm. Bana göre o da kötü ellerde harcanmış bir insandı."

YARIN: Balon operasyonu başlıyor