Pakistan'da darbe mağdurları "darbeci", "darbecileri" milli ve bağımsızlıkçı mı oldu?

Pakistan Ulusal Meclisinde başbakan seçilen Pakistan Müslüman Ligi-Navaz (PML-N) lideri Şahbaz Şerif, Cumhurbaşkanı Vekili ve Senato Başkanı Muhammed Sadık Sanjrani huzurunda yemin ederek görevine başladı. Pakistan'da neler yaşandığını köşesine taşıyan Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür, "Acaba dünün darbe mağdurları "darbeci", "darbecileri" milli ve bağımsızlıkçı mı oldu yoksa görünmeyen başka şeyler mi var? Anlaşılan hiçbir şey göründüğü gibi değil." ifadelerini kullanarak yaşananların perde arkasını yazdı.

Giriş Tarihi 12 Nisan 2022, 08:39 Güncelleme 12 Nisan 2022, 10:45
Pakistan’da darbe mağdurları darbeci, darbecileri milli ve bağımsızlıkçı mı oldu?

İÇİNDEKİLER

Pakistan Ulusal Meclisinde bugün başbakan seçilen Pakistan Müslüman Ligi-Navaz (PML-N) lideri Şahbaz Şerif, Cumhurbaşkanı Vekili ve Senato Başkanı Muhammed Sadık Sanjrani huzurunda yemin ederek görevine başladı. Yerel basındaki haberlere göre, Cumhurbaşkanı Arif Alvi'nin rahatsız olması sebebiyle yemin töreni, Cumhurbaşkanı Vekili ve Senato Başkanı Sanjrani tarafından gerçekleştirildi.

Cumhurbaşkanlığı binasında gerçekleştirilen yemin töreninin açılışı, Kur'an-ı Kerim tilavetiyle yapıldı. Törende Senato Başkanı Sanjrani'nin okuduğu yemin metnini tekrarlayan Şerif, Pakistan'ın 23. başbakanı oldu.

Yemin töreninde PML-N liderinin ittifak kurduğu parti liderlerinin yanı sıra kara, deniz ve hava kuvvetleri komutanları da hazır bulundu. Ülkede 3 dönem başbakanlık yapan Navaz Şerif'in kardeşi Şahbaz Şerif, mecliste bugün düzenlenen seçimde 174 oy ile salt çoğunluğun desteğini almıştı.

İMRAN HAN HÜKÜMETİ DÜŞMÜŞTÜ
Pakistan'da parlamentoda dün yapılan güvensizlik oylaması sonucu İmran Han hükümeti düşmüştü. 9 Nisan'da yerel saatle 11.30'da başlayan güvensizlik oylaması oturumu, dün 01.00'de sona ermişti. Mecliste yapılan güvensizlik oylamasında, Başbakan İmran Han'ın hükümeti, 174 "hayır" oyu almıştı.

Pakistan'da neler yaşandığını köşesine taşıyan Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür, "Acaba dünün darbe mağdurları "darbeci", "darbecileri" milli ve bağımsızlıkçı mı oldu yoksa görünmeyen başka şeyler mi var? Anlaşılan hiçbir şey göründüğü gibi değil." ifadelerini kullandı.

İşte Övür'ün bugünkü yazısı;

Pakistan nereye gidiyor?
Dünya, müthiş bir altüst oluş yaşıyor.
Siyasette, ideolojilerde hiç hesapta olmayan savrulmalara tanık oluyoruz.
Dünyanın merkezi Doğu'ya kayıyor ve devletlerin içinde "milli ve küreselci" iki aks gelişiyor, ama henüz taşlar yerine oturmuş değil.
Bu nedenle bir ülkede olup bitenleri sadece görünen yüzüyle değerlendirmek yetmiyor.
Pakistan'da son hükümet düşürme operasyonu da tam böyle bir fotoğraf sunuyor.


Bir yanda yakın geçmişte Batı'nın ve ordunun desteğini alıp iktidara gelen İmran Han, öte yanda ülkenin iki güçlü sivil siyasi çizgisi Halk Partisi ve Müslümanlar Birliği Partisi var.
Darbelerin ülkelere yıkım getirdiğini bilen ve siyaseti izleyen biri olarak Pakistan'da olup bitenleri dikkatle izliyorum. 2014 yılında üniversite eğitimini Pakistan'da tamamlayan AK Parti Milletvekili Burhan Kayatürk'le birlikte Pakistan'a gitmiştik. O gezide, son yıllarda tartışmaların odağındaki eski başbakanlardan Navaz Şerif'le de görüşmüştüm.


Dönüşte yazdığım yazı şu tespitle başlıyordu:
"İlginçtir, 14 Ağustos'tan bu yana Pakistan'da tıpkı Gezi benzeri kaotik bir süreç yaşanıyor." Tarih 2014... O olaylarla ilgili Başkan Erdoğan da şöyle diyordu:
"Pakistan'daki olayların bizdeki Gezi olaylarına benzer yanı olduğunu görüyoruz.
Pakistan'da da paralel yapıya benzer bir yapı var. O da kendine siyasi bir yapı buldu ve Pakistan'ı karıştırmaya çalışıyor." Paralel yapı gerçekten FETÖ'ye çok benziyordu.
Bizdeki gibi dini bir cemaate dayanıyor ve etkili bir lideri vardı: Muhammed Tahir Ül-Kadiri. Kadiri, uzun yıllar Kanada'da yaşayan bir vaizdi.
Bu yapı ve "ona destek veren bir siyasi parti, günlerdir sokakları ateşe vererek Başbakan Navaz Şerif hükümetini düşürmek istiyordu." Tablo bugünkünden daha kötüydü.


Şimdi gelelim bugün Meclis'te hükümeti düşürülen Başbakan İmran Han'ın bu yapıyla ilişkisine... Şu notu düşmüştüm:
"Pakistan Adalet Hareketi'nin başkanlığını yapan medyatik eski kriketçi İmran Han'la ittifak yaptı. Seçimi kazanamayınca da İmran Han'la birlikte ülkeyi kaosa sürüklemek için orduyu bile göreve çağırmaktan geri durmadı. Devrim için gelip darbeci oldu..." Tabloya bakar mısınız? Aynı kaotik süreç 2017'de de yaşandı. Sonra 2018'de seçimler yapıldı ve İmran Han, ordu ve Batı'nın desteğini alarak seçimi kazandı ve başbakan oldu.
Ve durum bambaşka bir yere evirildi. İmran Han, açık açık ABD'nin kendisine darbe yaptığını söyledi, ABD'ye rağmen Rusya ve Çin'le yeni ilişkiler kurdu, Türkiye'yle de birçok alanda ortak siyaset izledi. Hatta ABD'yle ilişkili FETÖ okullarını kapattı.


Peki, böylesine milli ve bağımsız bir siyaset izleyen İmran Han'ı Meclis'te düşürenler kim? Öne çıkanlar, darbecilerin idam ettiği Zülfikar Ali Butto ve suikastla öldürülen kızı Benazir Butto'nun partisinin başındaki torun Bilavel Butto Zerdari ile Pakistan'ın kurucu babası Muhammed Ali Cinnah'ın kurduğu partinin devamı olan Müslümanlar Birliği Partisi'nin lideri Şahbaz Şerif. Nitekim Şahbaz Şerif dün başbakan seçildi.

Acaba dünün darbe mağdurları "darbeci", "darbecileri" milli ve bağımsızlıkçı mı oldu yoksa görünmeyen başka şeyler mi var?


Anlaşılan hiçbir şey göründüğü gibi değil.
Herhalde durumu en iyi, bölgeyi yakından bilenlerden Turizm ve Kültür Bakan Yardımcısı Dr. Serdar Çam'ın şu tespiti özetliyor:
"Pek çok gerekçe öne sürülebilir ancak, büyük devletler kendi çıkarlarına göre geçiş güzergâhını siyasi/ticari kontrol etmeye çalışıyor. Türkiye gibi yapısal değişim/dönüşüm yapmışların dışında kalanlar ise iç dinamikleriyle (derin), geçici çözümlerle 'oyuncu değişikliği!' yapıyor."

YAZIYI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN


Pakistan'da yönetimde kim olursa olsun Türkiye'ye karşı pozisyon belirlenmeyeceğine dikkat çeken Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan, ise, "Nitekim 15 Temmuz sonrası FETÖ okullarının kapatılmasına öncülük eden Navaz Şerif'i böyle nitelemek büyük haksızlık olur. Kaldı ki Türkiye beş yıl öncesinin Türkiyesi de değil." ifadelerini kullandı.

İşte Kaplan'ın bugünkü yazısı;

Pakistan Kriket Takımı, tarihinde tek sefer Dünya şampiyonu oldu. 1992'deki final maçında İngiliz takımına karşı zor anlar yaşayan takımın kaptanı İmran Han'ın oyuncularına meşhur konuşması, sonradan takımın da lakabı haline gelecekti: "Köşeye sıkıştırılmış kaplanlar gibi savaşacaksınız." Oyunun kaybedeni gözüyle bakılan takıma Dünya Kupası getiren o maçın üzerinden 30 yıl geçti ve Han, bugün de köşeye sıkıştırılmış bir kaplan olduğunu göstermek istercesine savaşıyor.

"Hileli bir sisteme karşı savaşan yalnız bir adamım ama asla vazgeçmeyeceğim. Hapse atılabilirim ama son ana dek milletim için savaşmayı sürdüreceğim." Başbakan olarak devlet televizyonunda yaptığı son ulusa sesleniş konuşmasında Han böyle diyordu.

Pakistan kurulalı 75 sene oldu ama daha bir tane Başbakan bile 5 yıllık görev süresini dolduramadı. Ya darbeyle devrildi ya görevden alındı. İmran Han da kuralın istisnası olamadı. Evet, yolsuzlukla mücadele etti. Yurt dışı hesaplarında yüz milyon dolarları, dünyanın çeşitli şehirlerinde malikâneleri olan bir Pakistan Başbakanı olmadı Han ama halkına da refah sağlayamadı. Önce korona süreci belini büktü, ardından küresel kriz. ABD'den bağımsız bir dış politika vizyonunu benimsedi ama Çin ve Suudi Arabistan ile IMF'ye borçlanmışken tam anlamıyla bu dengeyi de kuramadı. Tüm eksiklerine rağmen Han'a halk tarafından bahşedilen yönetme hakkı yine zamansız elinden alındı. Peki nasıl?

Han, 27 Mart'ta gerçekleştirdiği bir mitingde, Amerika'nın Güney ve Orta Asya İlişkilerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Donald Lu'nun Pakistan Büyükelçiliği'ndeki bir diplomata verdiğini söylediği tehdit mektubundan bahsetti. Mektupta Han'ın güvenosizlik oylamasından kurtulduğu takdirde olacaklara dair tehditlerin yer aldığını ifade etti. Han'a karşı güvensizlik oylaması önergesi, 28 Mart'ta ülkenin parlamentosunda 161 "evet" oyuyla kabul edildi. Ancak 6 Mart'ta oylama Meclis Başkan Yardımcısı tarafından reddedildi. Han, meclisin feshedilmesi ve erken seçim yapılması çağrısında bulundu. Cumhurbaşkanı Alvi bunu onayladı. Fakat Pakistan Yüksek Mahkemesi, Cumhurbaşkanı'nın ülkeyi seçime götürme kararını hukuksuz bularak Mecliste iptal edilen güvenoyu oylamasının tekrar yapılması kararını verdi. Meclisteki güvenoyu oylamasında gereken sınır iki oyla aşıldı ve İmran Han ile hükümeti 174 oyla düşürülmüş oldu.

Ne var ki Han'ı yalnız bırakan sadece koalisyon ortakları olmadı. Kendi partisi PTI'dan seçilmesine rağmen -bazı iddialara göre para karşılığında- genel başkanları ve Başbakanları aleyhine oy vermeleri için ikna edilen bazı vekiller de işin içindeydi. Parlamenter sistemin baştan sona nasıl bir istikrarsızlık uzağı olduğunu görmek için Pakistan'a bakmak yeterli aslında.

Ukrayna-Rusya savaşında tarafsız kalmayı seçen, savaşın ilan edildiği günlerde daha öncesinden ayarlanmış olan Rusya ziyaretini iptal etmeyen ve Birleşmiş Milletler'deki ilgili oylamalarda ABD güdümünde oy vermeyen Pakistan bir nevi "yola getirilmiş" oldu. Bu yazıyı yazdığım sırada İngiltere'ye "sağlık sebepleri" sebebiyle giden devrik Başbakan Navaz Şerif'in kardeşi Şahbaz Şerif yeni Başbakan ilan edilecek. Ordu, jüristokrasi, siyaset hanedanları ve sermayeden oluşan yerleşik düzen bu minvalde kazanmış oldu. Fakat Han da Karaçi'den Lahor'a yüz binlerce Pakistanlının sokağa çıkıp süreci protesto etmesini sağladı. Acaba Afganistan'ı kaybeden, Hindistan'ı istediği gibi muhafaza (contain) edemeyen ABD, Pakistan'da bir tür "pirus zaferi" mi yaşıyor? Göreceğiz.

Bildiğimiz şu ki Pakistan'da kim başa gelirse gelsin, Türkiye karşıtı bir pozisyonu benimsemeyecektir. Nitekim 15 Temmuz sonrası FETÖ okullarının kapatılmasına öncülük eden Navaz Şerif'i böyle nitelemek büyük haksızlık olur. Kaldı ki Türkiye beş yıl öncesinin Türkiyesi de değil. Pakistan statükosu, çok kutuplu yeni düzende yol almaya çalışırken İsrail'den Suudi Arabistan'a, Rusya'dan ABD'ye, İngiltere'den Birleşik Arap Emirlikleri'ne büyük güçlerin Türkiye ile kurduğu yeni ilişkileri doğru okuyup ona göre hareket edecektir. Dünyanın en kalabalık beşinci nüfusuna sahip Pakistan'ın dünya sahnesinde hak ettiği yeri bulmak için yürüdüğü yoldaki en samimi yoldaşının Türkiye olduğunu da unutmayacaktır.

YAZIYI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN