Kim Milyoner Olmak İster gündeme getirdi! İnsan haklarından dem vuran İsviçre ve Avrupa'nın kirli yüzü: Köle çocuklar

Kenan İmirzalıoğlu'nun başarılı sunumuyla atv'de yayınlanan Kim Milyoner Olmak İster yarışmasında sorulan bir soru Batı'nın kirli ve ikiyüzlü geçmişini bir kez daha gözler önüne serdi. Söz konusu soru, İsviçre’de 1970 yılına kadar pek çok yetim ve fakir aile çocukları çiftliklerde ve bakıcı ailelerin yanında köle gibi çalıştırılmasını bir kez daha gündeme getirdi.

Giriş Tarihi 22 Ocak 2022, 19:48 Güncelleme 22 Ocak 2022, 20:22
Kim Milyoner Olmak İster gündeme getirdi! İnsan haklarından dem vuran İsviçre ve Avrupa’nın kirli yüzü: Köle çocuklar

İÇİNDEKİLER

Kenan İmirzalıoğlu'nun sunumuyla izleyicinin karşısına çıkan, ATV ekranlarının sevilen yarışma programının yeni bölümü, gündeme damgasını vurdu.

İmirzalıoğlu'nun yarışmaya katılan Hamide Tanır'a yönelttiği soru, Batı'nın kirli ve ikiyüzlü geçmişini bir kez daha tüm dünyaya hatırlattı.



İNSAN HAKLARINDAN DEM VURAN İSVİÇRE AVRUPA'NIN KİRLİ YÜZÜ
Kenan İmirzalıoğlu, Tanır'a "1980'lere kadar hangi ülkedeki yetim, gayrimeşru doğmuş, ebeveyni alkolik, ayrılmış veya fakir olan çocuklar devlet tarafından bazen açık artırmada satılarak çiftliklerde zorla çalıştırılmıştır?" sorusunu yöneltti.



Şıkların tamamının, sözde 'modern' ve 'insan hakları savunucusu' Avrupa ülkelerinden oluşması karşısında şoke olan yarışmacı, doğru cevabın İsviçre olduğunun anlaşılmasıyla ikinci bir şok daha yaşadı.

İnsan haklarından dem vuran İsviçre'de çok yakın zamana kadar yaşanmaya devam eden bu büyük skandal, Avrupa'nın kirli geçmişini bir kez daha hatırlattı.



70'E KADAR BU ÇOCUKLAR KÖLE GİBİ ÇALIŞTIRILDI
İsviçre'de 1970 yılına kadar pek çok yetim ve fakir aile çocukları çiftliklerde ve bakıcı ailelerin yanında köle gibi çalıştırıldı.


1800'DEN BU YANA
1800'den bu yana söz konusu çocukların pazarlarda küçük köleler gibi ticareti yapılırdı. O zamanlar fakir bir tarım ülkesi olan İsviçre'de ucuz iş gücü olarak kullanılıyorlardı. Devletten en az yemek yardımı talep eden çiftçilerin bu çocukları alma hakkı bulunuyordu. Sabah başlayıp geç saatlere kadar çalıştırılıyorlardı. 16 yaşına kadar bu sürüyordu.



Yazar ve tarihçi Loretta Seglias, "İş, bir eğitim yöntemi olarak görülüyordu. Ancak çoğu çiftçi bakıcı ailelere verilen çocuklar, iş gücü olarak kullanılıyor, suistimale uğruyorlardı" diyor.

Bu suistimal edilen, kullanılan çocuklar uzun süre sustu. Bu konu İsviçre'nin iyi imajını bozuyordu. Daha bir kaç yıldır bu karanlık tarih hakkında açıkça konuşulabiliyor. Eski yurtlardan biri şimdi anıt haline getirilmiş. Onu devlet yaptırmamış. Bir zamanlar kendisi de burada çocukluğunu geçiren ve mağdur olan bir İsviçreli işveren yaptırmış.

Guido Fluri'nin başlattığı girişimle devletten sadece özür değil maddi tazminat da talep edildi. Sonuç başarılı oldu. İsviçre Parlamentosu o dönemde Verdingkinder denilen mağdurların her birine 20 bin euro verilmesine karar verdi. İşadamı Fluri'nin çabası olmadan bu sonuca ulaşmaları mümkün olmazdı.

Verdingkinder İnisiyatifi kurucusu Guido Fluri: "Bu mağdur grubun gücü çok az. Ya da aslında lobileri yok. Böyle olunca konu gündemden kayboluyordu. Medyada konu ediliyordu ama tabii ki diğer taraftan tüm bu girişim güç istiyor ve para gerektiriyor. Bu kesin."



YÜZ BİNLERCE ÇOCUK SUİSTİMAL EDİLDİ
İsviçre'de yüz binlerce çocuğun bu şekilde suistimal edildiği tahmin ediliyor. Çoğu önce bakıcı ailelere sonra da yetimhanelere veriliyordu. Buralarda kendilerini savunmayı öğrenmediler. Onları koruması, güç vermesi gereken ebeveynler ise çocuklarıyla ilgilenmedi.

Walter Steck, "Burada dar bir yol vardı. Yukarı doğru çıkardı ve tepeden tren istasyonu gözükürdü. Biz çocuklar yukarı çıkıp, ailelerimiz geliyor mu diye bakardık. Tabii ki bende. Benim annem babam hiç gelmezdi. Evet bu çok acıydı" ifadelerini kullanıyor.

Onlarca yıl suskunluğun ardından şimdi yaşananların ayrıntılı olarak gün yüzüne çıkarılması için çaba gösteriliyor. Bugün Walter Steck çalıştırılmış bir çocuk olarak geçmişinden açıkça bahsedebiliyor. Ve bu karanlık tarihe tanıklık ediyor.

Loretta Seglias , "Geçmişe bakmak istemeyen insanlar her zaman vardır. Yaşananlar İsviçre için güç, acı veren bir bölüm. Fakat karanlık yanlarınızı da bilmek tanımak çok önemli. Bugün hangi noktada olduğumuzu, hangi yöne doğru gittiğimiz üzerinde düşünebilmek için bu önemli" diyor.



Bu kirli geçmişse, herkesin yakından bildiği bir çizgi karakterle temsil ediliyordu aslında: Heidi. Alp Dağları'nda çıplak ayaklarıyla koşuşturan, öksüz Heidi karakteri, İsviçre'nin çocuk kölelerine adanmış bir hikayeydi aslında.

İsviçre'nin toplumsal tarihinde hatırlanmak istenmeyen bir gerçeğin simgesi olan Heidi, yıllar içinde çocuklara karşı işlenmiş büyük suçun yarattığı utancın da bir simgesi haline geldi.



İŞKENCE ÇİFTLİKLERİNDE TACİZ VE TECAVÜZLE GEÇEN YILLAR...
İsviçre, 18. yüzyılın sonundan 1960'lı yılların başına kadar çocuk sömürüsünün örneğine az rastlanan bir biçimini uyguladı. Devlete borcu olan boşanmış çiftlerin, fakir ailelerin çocukları, öksüzler, yetimler, ebeveyni cezaevinde olan ya da suça bulaşmış çocuklar, devlet ve kilise vasıtasıyla çalıştırılmak üzere başka ailelerin yanına yerleştirilirdi. Bu uygulamaya göre, papazların önderliğinde ailelerden toplanan çocuklar çiftliklere 'kiralık' olarak verildi. Veya şehirlerde kurulan çocuk pazarlarında dört yaşındaki çocuklar satışa çıkarıldı. O andan itibaren de sahipsiz çocukları arayan, tecavüze uğradıklarında ya da işkence gördüklerinde sahip çıkan olmadı.

Çünkü toplumun gözünde onlar, suç işlemiş, boşanmış fakir ailelerin sözde 'kurtarılmış' çocuklarıydı!

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN