Öldürdüğü kardeşini bir ay sandıkta sakladı

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 11 Mart 2009 Güncelleme 11 Mart 2009, 00:00

İÇİNDEKİLER

4 çocuklu Danacılar Ailesi'nin en küçük üyesiydi Alpay... Şoförlük yapan baba Serdar Danacılar ve tekstilde çalışan anne Filiz Danacılar'ın son göz ağrısıydı... Fatih Karagümrük'te, babadan kalma iki katlı bir evde, 6 kişilik mutlu bir aileydiler. Annesi, babası, iki abisi ve ablası üzerine titriyordu Alpay'ın... özellikle de ablası Sevil, anneleri çalıştığı için küçük kardeşine adeta annelik yapıyor, bir dediğini iki etmiyordu.

KUŞLARI çOK SEVERDİ

Derslerinden arta kalan zamanlarda, evlerinin arka bahçesindeki kuşlarla ilgilenirdi. Onları besler, sever, konuşurdu. Evde yoksa eğer, mutlaka arka bahçede minik dostlarıyla birlikteydi. 11 yaşındaydı ama çevresinde ağırbaşlı tavırlarıyla dikkat çekiyordu.

İDOLü MEMATİ'YDİ

Tam bir Kurtlar Vadisi hayranıydı... Polat Alemdar'ın sağ kolu Memati ise idolüydü... Onun gibi yürür, onun gibi konuşurdu. Hatta amcaları ve dayıları "Memati" diye seslenirlerdi ardından... Bir omzunu düşürerek yürüdüğünde, ablası uyarırdı Alpay'ı... "Alpaaayy" diye seslenince, hemen düzeltirdi yürüyüşünü...

ORTADAN KAYBOLDU

Takvimin 21 Kasım 2008'i gösterdiği gün, Danacılar Ailesi yaklaşan felaketten habersiz, yeni bir sabahı selamladı. Filiz Hanım işine gitti, Alpay'ı da her zamanki gibi ablasına emanet etti. Sevil, öğleden sonra panik içinde anne babasını aradı. Kardeşi oyun oynamak için dışarıya çıkmış ancak geriye dönmemişti. Aile panik oldu. Komşular, haberi duyan akrabalar ve Danacılar Ailesi evlerinin çevresini karış karış aradı. Maalesef Alpay'dan iz yoktu. Polise haber verildi. Aramalar polisin eşliğinde sabaha kadar devam etti. Alpay sanki buhar olup uçmuştu. 11 yaşındaki İlkokul 5'inci sınıf öğrencisini gün boyu gören olmamıştı.

7'NCİ GüN PROGRAMIMA GELDİLER

Alpay'ın ortadan kayboluşunun 7'nci günü, Danacılar Ailesi seslerini milyonlara duyurmak için programıma konuk oldu. Ellerinde Alpay'ın fotoğrafı, gözleri yaşlı, bir umut peşindeydiler. Bir gören arıyorlardı, Alpay'ın nerede olduğunu bilen birilerini... Anne baba ve abla sürekli gözyaşı döküyordu. Filiz Hanım'a göre oğlu kaçırılmıştı. çünkü Alpay, annesinden hatta kendisini büyüten ablası Sevil'den izinsiz hiçbir yere gitmezdi. Ya dilendirilmek için ya da organ mafyası tarafından kaçırılıp bir yere kapatılmış olmalıydı. Bu süre içinde Alpay'la ilgili tek haber, ablası Sevil'in telefonuna birer dakika arayla gelen iki telefon mesajıydı. "Para kazanmak için kaçtım. Anneme çok iyi bak. Gül Ablam" yazıyordu ilk mesajda... İkinci mesajda ise "Beni merak etmeyin, aramayın" diye yazmıştı Alpay... Mesajlar bir dakika arayla gönderilmişti. Ancak abla Sevil ısrarla, "Alpay bu kadar hızlı yazamaz, onun gönderdiğine inanmıyorum" diyordu. İstanbul Emniyeti mesajları incelemeye aldı. Ancak mesajın gönderildiği cep telefonu numarasına bir türlü ulaşılamadı. Alpay'ın kayboluşunun üzerinden 13 gün geçmişti... Oğlundan kimin tarafından gönderildiği belli olmayan bu iki mesaj dışında haber alamayan anne Filiz Hanım'ın ağlamaktan sesi kısılmıştı. Acılı kadının konuşmaya bile dermanı yoktu. O günün akşamı, evlerinin telefonu çaldı. Danacılar Ailesi'ni arayan bir erkek; "Alpay'ın şu anda organları alınıyor" diyerek bir evin adresini verdi. Emniyet görevlileri hiç vakit kaybetmeden verilen adrese baskın düzenledi. Ne mutlu ki ihbar asılsızdı. İşin trajikomik tarafı bu asılsız ihbarı yapan kişi, doktor sevgilisinin kendisini terk etmesini içine sindiremeyen bir gençti... Alpay'ı bulamamıştık ama ihbarın asılsız olduğu ortaya çıkınca derin bir "Ohhh" çektik.

SEVİL SüREKLİ AĞLIYORDU

Bu acı günlerinde anne Filiz Danacılar'ın en büyük desteğiydi kızı Sevil... Annesinin eline sıkı sıkı sarılıyor, gözyaşlarını siliyordu. Gün içinde sürekli yapım ekibimdeki arkadaşlarımı arayarak, "Haber var mı, polis bir şey söyledi mi, ihbar telefonu var mı?" diye soruyordu. Sadece Filiz Hanım'ı değil, Alpay'ın gözünün yaşı dinmeyen ablasını da teselli edebilmek için elimizden geleni yapıyorduk. Aile, Karagümrük ve civarını, üzerinde Alpay'ın fotoğrafı ve telefon numaralarının bulunduğu "Kayıp aranıyor" ilanlarıyla donatmıştı. Bu sırada sayısız ihbar geliyordu. İhbarda bulunanlar içinde iyi niyetli olanlar da vardı, maalesef bu işi eğlenceye dönüştürenler de... Ancak acılı anne-baba bu ihbarlardan hepsini değerlendirdi. Fakat Alpay'ın kayboluşunun üzerinden 20 gün geçmesine rağmen nerede olduğuna dair hiçbir ipucu bulunamadı. Bu arama çalışmalarında Filiz Hanım, evinde neredeyse hiç oturmadı.

KOKULAR EVİ SARDI

Bu arada evlerini çok ağır bir koku sarmıştı. Daha önce evlerinde ölen bir fare, benzer bir koku yaydığından devreye Sevil girdi. Annesine "Eve fare zehiri koymuştum, herhalde fare öldü, o kokuyordur. Ben şimdi bulurum, evi de temizlerim" dedi. Ne de olsa evin tek kızı, annesinin en büyük desteğiydi. "Tamam" dedi Filiz Hanım... Sevil bütün gün temizlik yaptı, etrafa bol bol parfüm sıktı. Ancak "Zehirle öldürdüm" dediği fare bir türlü bulunamadı. Ertesi gün evdeki koku dayanılmaz bir hal aldı. Bu sırada Alpay 25 gündür kayıptı.

AİLESİ PSİKOLOĞA GöTüRDü

Anne Filiz Hanım oğlunun derdine yanarken kızının psikolojinin de gitgide bozulduğunun farkına vardı. Sevil, çok sıkıntılıydı. Sürekli ağlıyor, bayılıyor, zaman zaman da sinir krizleri geçiriyordu. Filiz ve Serdar Danacılar, bir yandan günlerdir haber alamadıkları oğulları Alpay'ın acısını yaşarken, gözleri önünde eriyip giden 17 yaşındaki kızlarına üzülüyordu. Baba Serdar Danacılar dayanamadı ve Sevil'i bir psikiyatriste götürdü. Ancak Sevil gün geçtikçe daha da tuhaf davranmaya başladı. Sürekli çenesi kilitleniyor, göğsüne vuruyor ve "Ben... Ben..." diyordu.

TEMİZLİK YAPARKEN SANDIK DEVRİLDİ

Alpay'ın kayboluşunun üzerinden 27 gün geçti. Bu arada evdeki koku gitgide ağırlaştı. Filiz Hanım dayanamadı oğlu Yıldıray'la birlikte evde köşe bucak fare ölüsünü aradı. Tam bu sırada arka odadaki çeyiz sandığı çarptı gözlerine... Altını silmek isterken sandık devrildi. İçinden Sevil'in çeyizleri döküldü. Alelacele dökülen eşyaları sandığa geri koyup kapağını kapattılar. Şimdi bir de bununla uğraşacak halleri yoktu.

BEKLENEN HABER ŞOKE ETTİ

Alpay'ın kayboluşunun üzerinden 30 gün geçmişti. Bir Cumartesi, akşamüstü telefonum çaldı. Arayan İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Mustafa Köse'ydi. Otomobil kullanıyordum. "Alpay bulundu" dedi önce... Mutluluğumu anlatamam. Ancak hemen ardından beni şoka sokan şu açıklama geldi. "Evlerindeki sandıktaymış... Ablası öldürmüş..."

Alpay bu sırada evdeydi

Alpay'ın ortadan kayboluşunun 16'ncı günü Kurban Bayramı'na denk geldi. Danacılar Ailesi'ni evlerinde ziyaret ettik. Abileri Eray, Yıldıray, ablası Sevil ve annesi Filiz Hanım, el ele birbirlerine destek olmaya çalışıyordu. İşin garip tarafı, aranılan Alpay, hemen yan odamızdaki sandığın içindeydi.