Tarihi 6 Temmuz 2018

Türk medyası normalleşiyor ya küresel medya?

28 Şubat davasında gerekçeli karar açıklandı.
Kararda "Refahyol hükümetinin istifasıyla sanıkların eylemleri arasında nedensellik bağı bulunduğu belirtildi...
Ayrıca hükümeti cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etme eylemini gerçekleştirmek üzere, bir kısım sanıkların önceden gizlice ittifak etmiş oldukları anlaşıldı" ifadelerine yer verildi.
Bununla birlikte gerekçeli kararda yer alan değerlendirmede 28 Şubat faillerinin sadece Batı Çalışma Grubu faaliyetleri ile sınırlı olmadığı, bunun yanında siyasetten medyaya kadar tüm bileşenlerin darbenin "şeriki" olduğu belirtildi!
Türkiye'de demokrasi tarihi açısından önemli bir adım atıldı!
28 Şubat darbesinde Batı Çalışma Grubu'nun yanı sıra bazı siyasetçilerin ve sivil toplum kuruluşlarının ve bilhassa medyanın darbede nasıl aktif rol oynadığını tekrar etmeye gerek yok!
Ancak unutulmaması için hatırlatmak da fayda var!
28 Şubat darbesinde, mesleki etik ilkelerini hiçe sayarak yalan haberler üreten, milletin iradesini ve seçilmiş siyasetçileri tehdit eden, darbeci komutanların brifinglerini manşet ve ilk sayfalarına taşıyarak darbeyi toplum nezdinde normalleştirme görevini ifa eden Ertuğrul Özkök, Ergun Babahan ve Derya Sazak başta olmak üzere birçok gazeteci, radyo ve televizyoncunun unutulmaması gerek!
"Gerekirse silah bile kullanırız"
"Tehdidin adı irtica"
"Ordudan ambargo"
"Ya uy, ya çekil"
"TOBB: Hükümet hemen bitmeli"
"Yargıtay: Kapatırım"
"Çankaya devrede"
"Ordudan son uyarı"
"Refah'a üç uyarı"
"70 yıllık imajımız güme gidiyor"
"RP kapatılıyor"
"Hoca'yı göndermek artık vacip oldu"
"Muhtıra gibi brifing"
"Paşa paşa imzaladı"
"Karadayı'dan Humeyni dersi"
"Ordudan dört uyarı"
Vb. birçok manşetin unutulmaması gerek!
Darbenin sivil toplum aktörleri olan dönemin TOBB Başkanı Fuat Miras, TESK Başkanı Derviş Günday, TÜRKİŞ Başkanı Bayram Meral, DİSK Başkanı Rıdvan Budak ve TİSK Başkanı Refik Baydur'un unutulmaması gerek!
Neden?
Çünkü tüm bunları unutmayarak normalleşebiliriz.
Nitekim bu ayıpları unutmayarak adım adım normalleşme sürecine girdik.
2002'den bu yana Erdoğan liderliğindeki Türkiye, derin uykusundan uyanmaya başladı.
Millet kendisini Erdoğan'da buldu.
Yalan haberler, iftiralar, tehditler iş yapmamaya başladı.
Erdoğan ve millet yakınlaştıkça, demokrasi dışı yollardan Türkiye'ye operasyon çekmek isteyenlerin işleri aksadı, planları bozuldu.
2007 e-muhtarı, 17-25 Aralık, 15 Temmuz darbe girişimi... Hepsi boşa çıktı.
Bu süreçlerde demokrasi dışı tüm aktörlerden medet uman Türk medyasının bazı organları 28 Şubat sürecindeki gibi davranamadı!
Değişmek zorunda kaldılar.
Değiştiler de...
Milletin iradesinin çiğnenmeyeceğini, milletin aklıyla oynanmayacağını öğrendiler!
Ancak bunu öğrenemeyen bazı yayın organları var.
Her fırsatta Türkiye'yi karalamaya çalışan, Erdoğan'ı her durum ve şartta diktatör göstererek, şahsına karşı hakaret edecek kadar kendilerini özgür ve demokratik bulan yayın organları bunlar.
BBC gibi, New York Times gibi kelli felli küresel medya organları.
İşte bunlar hala öğrenemediler.
Hala Türk medyasının 90'lardaki zavallı halini taklit ediyorlar.
90'larda "Tayyip'in evi kaçak" manşetleri atan gazeteler gibi davranıyorlar.
Ne diyelim!
Boşa yoruluyorlar!
Ama zamanla onlar da öğrenecekler!
İddialar üzerinden haber yapmamayı, yalan haberler üreterek insan karalamanın boşa kürek çekmek olduğunu, en önemlisi de Türk halkının aklıyla dalga geçmemeyi ÖĞRENECEKLER!