Tarihi 4 Nisan 2018

Nükleer tamam bir de özgüven var

Akkuyu Nükleer Santrali'nin temel atma merasimi öncesinde enerji bakanlığı bir kamu spotu hazırlattı. Bakan Berat Albayrak'ın sosyal medya hesabından paylaştığı video Türkiye'nin nükleer hamlesinin getirilerini anlatıyor. Nobel Ödüllü Türk Bilim İnsanı Prof. Dr. Aziz Sancar ve uluslararası üne sahip bir diğer Türk Bilim İnsanı Prof. Dr. Bilge Demiröz de bakanlığın hazırlattığı kamu spotunda yer alıp, Türkiye'nin neden nükleer teknolojiye sahip olmasını gerektiğini anlatıyorlar. Hem form hem de içerik açısından oldukça ilgi çekici olan videoyu mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. Gel gelelim herkes memnun değil durumdan; istemezükçülerden bahsediyorum. Memleket menfaatine ne yapılsa karşı çıkanlar onlar.
Çevreciliğin en bayağısını ve geri kafalısını yapıyorlar. Öykündükleri batıda nükleer santrallerin hidroelektrik veya termik santrallere göre daha temiz bir enerji üretim yolu olduğunun kabul edildiğinden habersizler. Hakkında fikir beyan ettikleri konuyu bilmiyorlar, ezberlere takılmışlar, çağın gerisinde kalmışlar. Maalesef bununla bitmiyor, daha fenası da var. Nükleer santralin iyi olduğunu ancak Türkiye'nin kesin bir şeyleri yanlış yapacağını, yeterince denetim olmayacağını, gerekli tedbirlerin alınmayacağını ve bu nedenle bir nükleer felaketle yüz yüze kalacağımızı söylüyorlar. Özetle "Batı yapar iyidir, biz yapamayız kötüdür" diyorlar. Bu ülkeye, insanına, birikimine güvenmiyorlar. Aşağılık kompleksi iliklerine kadar işlemiş, bunu açık açık ifade etmekten çekinmiyorlar.
Enerji bakanlığının hazırladığı kamu spotuna da fena halde bozulmuşlar. Alanında meşhur iki Türk bilim insanının kamu spotunda yer almasına, hükümetin nükleer politikasını desteklemesine içerlemişler. Dedikleri şu; bu kadar başarılı bilim insanları nasıl olur da bu hükümetin bir icraatını destekler. Ve tabii Prof. Sancar'ı ve ve Prof. Demiröz'ü yandaş ilan ediverdiler anında.
Türkiye'nin işi gerçekten zor. Bir yandan yılların ihmalleri ile uğraşıyoruz. Türkiye yıllar önce bir nükleer santrale sahip olmalıydı. Geçmiş dönemlerin hükümetleri devamlı bu uzun vadeli yatırımı ihmal ettiler. Zaten zihniyetleri de böyle bir yatırımı yapmak için uygun değildi. Onlar için de nükleer santral Türkiye'ye bir iki gömlek büyük geliyordu. Bugün en az yirmi yıl önce yapılmış olması gereken bir yatırımı ancak yapabiliyoruz.
Ama diğer yandan zihniyet sorunuyla da mücadele etmeliyiz. Yapamayız, edemeyiz, beceremeyiz diyenlerin itirazlarını ve engellemelerini bertaraf etmemiz gerekiyor. Aşağılık kompleksine saplanıp kalmışlara aldırış etmeden yola devam etmek durumundayız. Başarılı bir bilim adamı hükümeti nasıl destekler diye sözümona şaşıran pervasızlara ederlerini hatırlatmalıyız. Yapalım ki gelecek nesiller ülkelerine bizden daha fazla güvensin. Yaparız, ederiz, beceririz özgüveniyle hareket etsin!

KÜREYİ KİM ISITIYOR?
Nükleer santral meselesi beraberinde çevrecilik tartışmasını da getirdi. Bu vesileyle yıllardır aklıma takılan bir meseleyi paylaşayım. Bugün küresel çevre sorunu olarak önümüze konulan tüm olumsuzlukların faili gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkeler değil gelişmiş ülkelerdir. Dünyadaki gelirin büyük çoğunluğuna el koyan, savaşları çıkartan, fakir coğrafyaları sömüren, mazlumların kanına giren ülkeler aynı zamanda küresel çevre tahribatına neden olan ülkeler. Demem o ki hal böyleyken neden Türkiye gibi ülkelerde söz gelimi küresel ısınmaya dikkat çekmek için faaliyetler yapılır?
Küresel ısınmanın nedenleri arasında sanayileşmiş batı ülkeleri başı çekiyorken, Türkiye'de bu işin davasının güdülmesini bir türlü anlamadım.

​CEVABI BELLİ SORU
Nükleer santrale karşı çıkanlara sadece bir gün için arabanızı otoparktan çıkartmayın ve toplu taşıma kullanın, böylece daha az egzoz gazı üretmiş olursunuz desek kabul ederler mi?