Tarihi 8 Ocak 2018

Çok bilen ve daha çok yanılan uzmanlar

Kerameti kendinden menkul bir 'uluslararası ilişkiler uzmanı' ekibi var Türkiye'de. Azılı AK Parti karşıtı olup bunu da gizlemeyenlerden bahsetmiyorum. Kendilerini AK Parti'ye yakın konumlandıran, öyle görüntü veren ancak konuştuğunda hep karamsarlık pompalayan uzmanlarımız var. Söylediklerinin hepsini topladığınızda ortaya aşağı yukarı şöyle bir resim çıkıyor;
'Dış politika ince elenip sık dokunması lazım gelen, temkinli hareket edilmesi gereken bir alan. İçerisinde herkesin kolayca üstesinden gelemeyeceği incelikler barındırıyor. Çok bilmek, çok okumak gerekiyor. Önceki dönemlerde uluslararası ilişkilerin bu karakterine uygun davranılıyordu. Şimdi ise hesap kitap ve planlama yapmadan, günü kurtarmak odaklı bir dış politikamız var'. Kendini tartışılmaz doğruya konumlandırıp, somut karşılığı olmayan sözüm ona 'ilkesel ve ahlaki' eleştirileri sıralamak dünyanın en konforlu işi. Haydi bu konforu birazcık bozalım; sevgili uzmanlarımızın Katar Krizi, Barzani referandumu ve İran'daki protestolar konusunda ne tavsiye ettiklerine ve Türkiye'nin onların tavsiyesini dinlemeyip uyguladığı politikalara bakalım.
Katar diğer körfez ülkeleri tarafından ekonomik ve diplomatik ambargoya alındığında kerameti kendinden menkul uzmanlarımız 'aman ha' dediler; 'Türkiye sakın inisiyatif almasın. Katar'ın yanında yer alamasın. Katar'ın baskılara dayanması mümkün değil. Eninde sonunda Suud'un dediklerine gelecekler ve biz ortada kalacağız'. Türkiye ise inisiyatif aldı, açıkça Katar'ın yanında yer aldı. Bunu yaparken de 'uzman'larımızın ummadığı bir incelikle Suudi Arabistan'a açıktan cephe almadı.
Ve Türkiye kazandı... Sonra Barzani'nin referandum kararı geldi. Aynı kadro yine 'akılcı hareket etmek lazım' türküsünü çağırmaya başladı; 'Türkiye Barzani'nin kararını desteklesin. Bağımsız Kürdistan kurulsun ve bu devlet Irak veya İran'a yakın olacağına Türkiye'ye yakın olsun'. Bugün gelinen tablo meydanda, bu akılları dinlesek Barzani'yle birlikte referandum macerasının en büyük kaybedeni olacaktık.
İran'da yaşanan arkasında kimin olduğunu henüz net bilmediğimiz eylemler konusunda da Türkiye'ye akıl verirken fena çuvalladılar. Türkiye'nin demokratik eylemleri desteklemesi gerektiğini, İran'ın rakibimiz olduğunu dolayısıyla zayıflamasının işimize geleceğini, eylemlerin artarak devam edeceğini ve rejimin yıkılabileceğini söylediler. Tabii ki yine yanıldılar. Evet, uluslararası siyaset çok uzmanlık isteyen bir alan! Onun için biraz susmayı düşünmez misiniz?

MÜSLÜMAN ÜLKESİNDE İSLAM DÜŞMANLIĞI
Mevcut kanunlarımız nefret suçunu, yani belli bir etnik, dini, ideolojik topluluğun tümünü itham eden düşmanca eylem ve ifadeleri, cezalandırmak için yeterli aslında. Ancak hukuk sistemimiz bu konuda yeterince duyarlı değil.
Nefret suçu ifadeleri medyaya yansıyıp, toplumun tepkisi ayyuka çıkmadan harekete geçmiyorlar. Dolayısıyla yapan, yapanın yanına kar kalıyor. Birileri çıkıyor, Diyanet'in küçük çocuklarla evlenilebilir fetvası verdiği yalanını dolaşıma sokuyor.
Ardından gazetecisinden sosyal medya kullanıcısına kadar binlerce az gelişmiş varlık bu iddianın üzerine hakaretlerini sıralıyor. Türkiye'de, toplumun büyük bir çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülkede, İslamiyet'e ve onun değerlerine nefret kusabiliyorlar. Sadece sosyal medya paylaşımlarından bahsetmiyorum, gazetelerde ve televizyonlarda da durum maalesef aynen böyle. Bizim ülkemizde bizim gözümüzün içerisine baka baka değerlerimize hakaret ediyorlar.
Çünkü etkin bir denetim ve yaptırım yok. Hakaret, iftira ve nefret suçunun cezası neredeyse yok. Bu tür suçlar kanunlar tarafından daha net tanımlansa, can yakıcı cezaları olsa, bir izleme ve denetleme mekanizması kurulsa; emin olun bu kadar rahat hareket edemezler.

​CEVABI BELLİ SORU
CHP'li Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar neden görevden alındı?
a) Yolsuzluk b) FETÖ c) Hepsi