Çünkü İran'da toplumsal değişim talep eden yoğun bir nüfus yoktu.
Rejimle sorunlu grupların toplamını alsanız bu yüzde yirmiyi aşmaz. Yüzde yirmilik bir kitle de devrim yapamaz.
Yapsa yapsa darbe yapar. Geriye kalan yüzde seksen ise kabaca ikiye ayrılabilir. Muhafazakarlar ve reformistler olarak. Ama İran'da muhafazakar ve reformistler demek birbirinden çok farklı iki grup demek anlamına gelmez. Hepsi rejimin çocuğudur. Hepsi birbirinden küçük farklarla ayrılır. Siyaseten birbirine sürekli kazık atmanın peşindedirler ama tehdit rejime karşı olduğunda hepsi aynı çizgidedir. İran bir ihtilal toplumudur.
Yüksek seviyede doktrinasyondan geçmiştir. O çizginin dışına çıkmak çok mümkün değidir.
Zaten olayların gelişmesi bize bunu gösterdi. Dikkat edilecek olursa, siyasi gösteriler muhafazakarlarla reformistler arasındaki çekişmenin bir ürünü olarak başladı. Taraflar birbirlerine siyaseten çalım atmak isterken, bunun üzerine rejim karşıtı gruplar da eklemlendi. Onlar sahneye çıktığında ise reformistlerle muhafazakarlar aralarındaki siyasi farklılıkları bir kenara bıraktı. Böylece gösteriler kısa sürede bastırıldı.
Sokak hareketlerinin arkasında yumurta fiyatlarının, işsizliğin, enflasyonun veya devrim kurumlarının yolsuzluğuna duyulan tepkinin olmadığı ortaya çıktı. Dün bu konulara şöyle kısaca baktım. Hiçbiri doğru değil.
İran'ın ekonomik durumu kötüleşme değil iyileşme safhasında. Yolsuzluk İran toplumunun bilmediği bir gerçek değil.
Veya İran toplumu vekalet savaşlarından da memnuniyetsiz değil. Yani medyanın ortaya attığı ne kadar iddia varsa hepsi yanlış. Ortadaki rakamlar hiçbirini haklı çıkarmıyor.
İşte bu nedenle İran'da kısa vadede toplumsal bir değişim beklemek çok mümkün değil. Bunu söylediğimizde bazıları her zamanki gibi kaçamak iddilar geliştiriyor. Deniyor ki, "iyi de ortada bir kaynama var" ve "zaman içerisinde bu kaynamaya büyüyerek devam ederse bu durum yönetilemez." Tabii ki. Birgün herşey olabilir. Ancak İran'da ortaya çıkan bu siyasi meseleler hiç de beklendiği gibi katlanarak büyümüyor.
Mesela 2009 gösterileri 2017 gösterilerinden bağımsız. Yani 2009 2017'nin altında yatan faktörlerden biri değil. O zaman sokağa çıkanlarla bu zaman sokağa çıkanlar kesinlikle aynı gruplar değil. Bu nedenle İran'da artarak büyüyen bir ayaklanma eğilimi olduğunu söylemek doğru olmaz.
Buna karşı şunu diyenler var. "İyi de bu aykalanmalar sonuç doğuruyor" diyorlar. Mesela 2009 ayaklanmaları Ruhani'yi doğurdu diyorlar. Hayır 2009 birini doğursaydı, o Musavi olurdu.
Aslında İran rejimi 2009'a cevaben Musavi'yi gömdü, yerine daha kontrol edilebilir Ruhani'nin yolunu açtı. Olan budur. Ve ayrıca Ruhani'den sonra tekrar bir reformistin gelme ihtimali de zorunlu değil. Muhafazakar Rafsancani gider, reformist Hatemi gelir. O gider muhafazakar Ahmedinejat gelir. O gider, Ruhani gelir. Ama Hamaney hep oradadır. Gidip gelen cumhurbaşkanları da rejim karşıtlarından çok Hamaney'e benzer. Ve herşey olduğu gibi devam eder. Batı medyası kendince hayaller kursa da.