Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Tarihi 28 Kasım 2017

Amerika’yı içeri çekmek

Trump'ın son manevrası Türkiye'de genel olarak olumlu değerlendirilmesine rağmen, güven üretemedi. En Amerikancılar bile "İlişkiler yeniden ısınacak. Amerika değişiyor" diyemedi. Çünkü ne taraftan bakarsanız bakın Türkiye ile Rusya arasında bir güvensizlik yaratmak için yapılmış bir hamle gibi duruyor. Tam da Türkiye Soçi zirvesiyle elini güçlendirirken Amerika'nın devreye girmesi başka bir anlam içermez.
Öte taraftan bir başka tehlikeye işaret etmek lazım. Amerika'ya güvenmiyor oluşumuz Rusya'ya güveneceğimiz anlamına gelmez. Aksine Rusya da Türkiye'nin Amerika ve NATO'dan bütünüyle kopmasını tercih ediyor.
Böylelikle Türkiye'yi kendi kontrolünde tutabileceğini düşünüyor.

​DENGEYİ KURMAK GEREK
Amerika'nın Rusya'ya karşı pozisyon almadığı her şartta Rusya son derece geniş bir hareket alanına sahip olacaktır. Tarih bize hep şunu gösterir.
Dengelenmemiş ittifak ilişkileri güçlünün zayıfı kontrol edeceği bir zemine dönüşür.
Mesela Esed ve İran büyük oranda Rusya'nın kontrolünde. İran nispeten daha güçlü bir konumda olmasına rağmen Esed bütünüyle bir kuklaya dönüştü. Bu nedenle Türkiye de kendi inisiyatifini elden bırakamaz. Rusya ile müzakereler yapılır. Ortak planlamalar sahneye konur. Ama Türkiye'nin kaderini Rusya'nın eline bırakacak her türlü adımdan kaçınılır.
Bu tür şartlarda inisiyatifin korunması çok kolay değil. Özellikle diplomatik müzakerelerin hız kazandığı çözüm denemelerinde taraflar kendilerini bir sonraki adıma hazırlar. Mümkün olan en karlı anlaşmayı elde etmeye çalışır.
Rusya da bunu deneyecektir. Türkiye'yi küçük partner konumuna düşürmeye çalışacaktır. PYD'ye yönelik politikası aslında bu çerçevede bir manivela olarak değerlendirilmelidir. Türkiye'nin iradesini teslim almak için zaman zaman devreye sokuyor. Yani Rusya PYD'yi bir denge unsuru olarak görüyor.
Aynı şekilde Türkiye'nin de Rusya'ya karşı bir denge unsuruna ihtiyacı var.
Dünya siyasetine baktığınızda bu boşluğu doldurabilecek tek aktör Amerika'dır.
Bu nedenle Türkiye Amerika ile de bu meselenin "barışçıl çözümü için her türlü işbirliğine açık olduğunu" söylemekten bıkmamalı. Türkiye Amerika'yı tek başına Suriye sahnesine çekip manipüle edemez.
Ama şunu herkes bilmeli. Türkiye çözümü hızlandırdıkça Amerika'nın dönüşünü de hızlandırmış olacaktır. Ama Suriye'nin içindeki kaos ve çözümsüzlük devam ettiği müddetçe Amerika için acil müdahale gerekli olmaktan çıkıyor.
Müdahaleyi sağlayacak tek şey Rusya'nın bütün Suriye'yi kazanıyor olma ihtimali ve görüntüsüdür. Mesela PYD bölgelerine yönelik Türkiye ile Rusya arasında varılacak bir mutabakat Suriye'nin toprak bütünlüğü fikri çerçevesinde Amerika'nın sahneye girmesini mecburi kılabilir.

​KÖTÜNÜN İYİSİ SENARYO
Türkiye için çözümsüzlük halinde PYD'nin bölgede uzun yıllar kalarak nüfuzunu derinleştirmesi günümüz şartlarının en kötü senaryosudur. Günümüz şartlarının en iyi senaryosu ise Rusya, İran ve Türkiye arasında varılacak bir mutabakat sayesinde PYD'nin işgal ettiği bölgelerden tasfiyesi ve bu bölgelerin Türkiye ile Rusya arasında iki ayrı nüfuz alanına ayrılmasıdır.
Ama şimdilik bu da çok kolay görünmüyor. Daha az iyi ve daha az kötü senaryo ise bu PYD bölgesinin bütünüyle Rusya tarafından temizlenmesidir. Bu da Suriye'nin toprak bütünlüğü anlamına gelir.
O zaman da Amerika Türkiye'ye daha ciddi tekliflerle gelmek zorunda kalır.
Bu üç senaryodan en fazla gerçekleştirilebilir olan senaryo budur. Risklidir. Ama nihayetinde bir oyun planıdır. Rusya'nın önü açılmadan Amerika sahneye dönmez.
Amerika sahneye dönmeden Rusya dengelenmez. Bu dengeyi kurmak için Rusya'nın tepki çekmesi gerek. Tepki çekmek aşırı yayılmayla olur. Rus yayılmasının Amerika'yı tetiklememe ihtimali olduğu ve bu nedenle riskli olduğunu söyleyenler olacaktır. Tabii ki riskli. Fakat bu bile PYD'nin uzun süre kalmasından daha kötü değildir. Çünkü Türkiye'nin önceliği PYD'dir.