Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 18 Eylül 2018

Parselasyon!..

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Azerbaycan dönüşü, söylediği şu sözler Suriye'de yaşanmakta olanların bir özetiydi:

"Bu meselede en sıkıntılı olan ülke Türkiye'dir. Her taraftan sınırı olan ülke biziz… Buradan çıkıp İran'a gitmeyecek, Irak'a gitmeyecek, Rusya'ya, Almanya'ya, Fransa'ya gitmeyecekler. Herkesin geldiği yer Türkiye…

Lafta herkes Suriye'nin toprak bütünlüğünden söz ediyor. Ama uygulamaya baktığınız zaman, herkes parselasyonu yapmış… Üsler kurulmuş. Türkiye olarak bizim ise öyle bir derdimiz yok…

Nihai düşüncemiz: Bir, anayasanın hazırlığı; ikincisi ise seçimlerin içeride ve dışarıda tüm Suriyelilerin katılımı ile yapılması. Bunun neticesinde orada kimler var ise gelin hep beraber Suriye'yi terk edelim. Bundan daha başka çıkış yolu olamaz…"

İşlerin karışık olduğu Suriye'de, dün olduğu gibi yapılması gerekenin ne olduğu bugün de açık aslında. Ancak Türkiye dışındaki bütün devletler karınlarından konuşmayı tercih ettikleri için, ufukta siyasi çözüm gözükmüyor.

Mesele şu ki, Suriye meselesine müdahil ülkelerin her birinin yöneticisi ya da yetkilileri barış konusunda mangalda kül bırakmıyorlar. Ama barış sağlanabilmesi için parmaklarını bile kımıldatmazken, engel olabilmek için de ellerinden geleni yapıyorlar.

Geldiğimiz aşamadaki çözümsüzlüğün başlangıçtan çok fazla farkı yok gibi aslında. Başta Suriye Rejimi olmak üzere ilgili devletler olması gerekeni değil, olması gerektiğini düşündüklerini zorluyorlar,

Olması gerekeni, yani ülkedeki bütün unsurları temsil eden bir anayasa oluşturulup seçimlerin yapılması ve Suriye'nin bir bütün olarak yoluna devam etmesi, Türkiye'nin tezi. Geçmişte olduğu gibi Suriye'nin şu anda muhtaç olduğu şey de bu..

Üzerinden bu kadar zaman geçip birçok acı yaşandıktan sonra tekrar eskisine benzer bir yapı oluşturulabilir mi, bilinmez. Ancak parçalanmış bir Suriye, bölgenin geleceği için yıllar boyu sürmesi muhtemel çatışmalar demek.

Tek karlı ABD…

Suriye rejimi, ülkesindeki bütün unsurların barış içerisinde yaşayabileceği adımlar atmak yerine, 2011 Mart Ayı'nda taleplerini dile getirmeye çalışan insanların üzerine ölüm yağdırmaya başlamasaydı, işler başka türlü olabilirdi.

Başlangıçta henüz ABD işin içinde olmadığı için, Suriye Rejimine Türkiye yanında Rusya ve İran'ın da vereceği desteklerle, belki de herkesi memnun edebilecek bir çözüm bulunabilirdi. Rusya'nın üslerini koruduğu, İran'ın Suriye ile ilgili stratejik hesaplarına uygun olabilecek formüller geliştirebilirdi.

Belki bu çözüm iki ülkeyi de yeteri kadar memnun etmeyebilirdi belki. Ama şu anda geldiğimiz noktaya baktığımızda, Rusya ve İran'ın da eskisine nazaran kayıpta olduklarını ve tek karlı çıkanın ABD olduğunu söyleyebiliriz.

Hiç tartışmadan söylenmesi gereken esas gerçek ise, bütün bu hengamede en çok kaybedenin Suriye rejimi olduğu. 2011 öncesi şöyle veya böyle ülkenin tamamına hükmederken, şimdilerde yarısında bile hakim olmayan bir rejim söz konusu çünkü.

Daha da vahimi, ileride bir şekilde çözüm bulunabilse bile ülkeye müdahil olan ülkelerin kesecekleri acımasız faturaların Suriye açısından büyük problemler oluşturma ihtimali…

Gelinen aşamada, ilgili ülkeler olup bitenler ve bunların gerektirdikleri üzerinden değil, hesaplarına uygun adımlar peşinde oldukları için, Suriyeliler acı çekmeye devam edecek gibi gözüküyor…

Şimdi İdlip'le ilgili sağlıklı bir çözüme odaklanmış durumdayız. Ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya Lideri Putin'le dün yaptığı görüşme, İdlip açısından son ümit gibi...