Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 4 Haziran 2018

İşin içinde iş var!..

Dünyanın herhangi bir yerinde, ülkeyi bulunduğu durumdan daha geriye götürecekleri vaadiyle seçim kampanyası yapanları hastanelerin psikiyatri servislerine gönderirler herhalde…

Ülkeyi bulunduğu merhaleden en azından üç buçuk misli daha yukarılara taşıyan bir kadro ve başındaki liderle seçim yarışına girenlerin, daha iyi bir Türkiye yerine hayat standartları daha da düşük bir Türkiye vaat etmeleri, oldukça dikkat çekici bir durum.

İlk bakışta inanılmaz gibi gelen bu durum bu. Ancak, hemen her gün gazeteler, internet siteleri ve televizyonlardaki haberlere baktığımızda doğru olduğunu görüyoruz.

Birisi ülkemiz açısından geleceğin projelerinden birisi olarak kabul edilen Yerli Otomobil yapımına karşı olduğunu söylerken, Hızlı Treni gereksiz gördüğünü söyleyen bir başkası bütün yatırımları durduracağını söyleyebiliyor. TİKA'yı kapatmak bile gündemlerinde, nedense...

Nükleer santraller, Kanal İstanbul, Şehir Hastaneleri gibi projeler zaten ortak atış yapılan hedef tahtasında iken, savunma sanayii ile ilgili projeleri durdurmak gibi akla ziyan vaatlerde bulunabilen bile var…

Kendilerini seçme mevkiindeki insanlara daha iyisini vaat etmek yerine, daha kötüsünü vaat etmek şeklinde bir seçim taktiği olsa, anlayacağız. Ama dünyanın hiçbir yerinde böyle bir taktik görülmedi şimdiye kadar… Olamaz da zaten.

Ülkeyi daha geriye götürecekleri vaatleri ile kampanya yürüten adaylar, aslında daha ileri noktalara götürme vaatlerinde bulunmaları gerektiğini biliyorlar muhakkak.

Öyle ya, yıllardan beri ülkeyi ileriye taşıyan ve şimdi çok daha ileriye taşıyacağı sözünü veren bir kadro yerine insanlar neden onları tercih etsinler ki…

Bu kişilerin ülkeyi bulunduğu halden daha ileriye taşıma yönünde vaatlerde bulunmuyor oluşlarını, bu konuda bir hazırlıkları olmamasına bağlayabiliriz belki... Ya da, işin içinde çok başka şeyler olmalı…

Lafını bile etmeyin!..

Bu 'işin içindeki başka şeyler' konusunda zihnimizi zorlamamız gerek. İlerleme karşıtı adayların, ülkemizin ilerlemesine karşı olan dış güçlerle ilişki içinde olup olmadıklarını sorabiliriz, mesela.

Hani olur ya, ilişki içinde oldukları dış güçler bu adaylara 'ülkeyi bulunduğu durumdan ileri götürmenin lafını bile etmeyin' demiş olabilirler…

Bu ülkenin bir vatandaşı olarak böyle bir şeyi akla getirmenin bile 'şık olmadığı' söylenebilir elbette.

Ancak, dış dünyada Yeni Havalimanı, nükleer santraller, Kanal İstanbul ve benzeri büyük projelere kesinlikle girişmememiz gerektiğini düşünenler olduğu, bilinen bir gerçek. Dışarıdan birilerinin bunlara karşı olmaları, anlaşılabilir bir şey de.

Sözgelimi Yeni Havalimanı'nın birçok havalimanı açısından ciddi maddi kayıplar yanında, bunların bulunduğu ülkeler için prestij kaybı manasına geleceğini, biliyoruz.

Kanal İstanbul, adeta boğazımızı sıkan Montrö ile ilgili konularda ezber bozucu bir proje olmanın yanında, ticari açıdan da muhteşem bir girişim.

Nükleer santraller, enerji fakiri olan ülkemizin elini rahatlatabilecek bir adım. Dahası, barışçıl nükleer teknolojiye daha çabuk erişebilmek açısından da ciddi bir fırsat…

Savunma Sanayiimizde atılan adımların, kendi ayaklarımız üzerinde durabilme kararlılığımızı artırdığı ve bu durumun özellikle de bölgemiz ve ülkemiz üzerine hesaplar yapanların canlarını çok sıktığı, herkesçe bilinen bir gerçek…

Ülkeyi bulunduğu halden geriye götürme vaatleri ile kampanya yürütenlerin, dış güçleri kızdırmamak için değilse, başka hangi sebeplerle böyle yapıyor olabilecekleri, üzerinde dikkatle durulması gereken bir konu…