Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 17 Nisan 2018

Pansuman yetmez...

Başkanının söylediklerine bakarak önce Suriye'den çekileceğini, sonra belki kalabileceğini düşündüğümüz ABD, yanına İngiltere ve Fransa'yı da alıp Suriye'yi vurdu....
'Vurdu' derken; söylenenlere bakılırsa, bu ülkenin kendi halkına karşı kullandığı kimyasal silahları ürettiği merkezler vuruldu.
Atılan ve isabet edenlerin yanında, havada karşılanan ve imha edilen füzeler ve harekatın maliyeti konusunda değişik rivayetler var. Herkesin kendisine göre yorumladığı ve tuhaf bir biçimde herkesin kendisine göre bir başarı hikayesi çıkardığı bir durumla karşı karşıyayız.
Füze saldırısı öncesi, Rusya ve İran'ın konuya dahil olması sebebiyle ciddi bir karışıklık çıkabileceği beklentisi de boş çıktı. Rusya ve İran şiddetli bir dille saldırıyı kınasalar da, sanki çok rahatsız olmamış gibi bir halleri de vardı.
Konuyla ilgili en ilgi çekici açıklama herhalde BM'den geldi. Genel Sekreter Antonio Guterres'in 'uluslararası hukuka uygun hareket edilmesi, itidal gösterilmesi ve gerginliği artıracak her türlü eylemden kaçınılması' şeklindeki muhatabı belirsiz açıklaması, BM'nin 'nen şiş yansın ne kebap' tutumunun bir uzantısıydı.
Teknik olarak, kendi halkına karşı kimyasal silahlar kullanan bir rejimin cezalandırılmış olması, bir ölçüde normal. Ancak, Suriye rejiminin 200 küsur defa kullandığı rivayet edilen kimyasal silahlar konusunda daha önce bir şey yapılmamışken, şimdi ne oldu da füzeler gönderildi sorusu, önemli.
2011 Martı'ndan beri iç savaş yaşanan Suriye'de hayatını kaybeden 600 binden fazla insan söz konusu iken, neden özellikle kimyasal saldırının bu kadar tepkiye sebep olduğu sorusunun cevabı belirsiz. Mülteci durumundaki milyonlarca insan, zaten hesap dışı...
'Oyun başka!..'
Suriye rejimi tarafından kimyasal silahlar kullanıldığı söylenen 1., 25. ya da mesela 165. saldırıda neden müdahale edilmediği, merak konusu. Ama esas merak konusu üç ülkenin beraberce yaptıkları ve çok başarılı olduğunu söyledikleri saldırının neye yaradığı ya da yarayacağı...
Günlerce önceden adeta davul zurnayla ilan edildiği için muhtemel hedeflerin boşaltılması sağlandıktan sonra yapılan saldırının Suriye'deki iç karışıklığı bitirmeyeceği açık. Dahası, sadece kimyasal silah hassasiyeti sebebiyle yapıldığı için, bundan sonra Suriye halkının rejim tarafından konvansiyonel silahlarla katlatmesine engel de değil...
Suriye rejiminin ve destekçileri Rusya ve İran'ın da, kimyasal silah kullanıldığını kabul etmiyor olmaları, işin bir başka yönü. Yani, Suriye'de çatışmaların tamamen durmasını sağlayabilecek bir irade ortaya konulmadığı sürece, benzer durumların bundan böyle de yaşanabilmesi ihtimal dahilinde.
ABD, İngiltere ve Fransa kamuyorunu belli ölçüde rahatlatmış olabilecek pansuman mahiyetindeki saldırının, pratikte Suriye insanına yaradığını düşündürebilecek bir durum yok yani.
Meselenin esasını Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın şu sözleri çok güzel izah ediyor:
"Rejimin daha önce de çeşitli defalar yaptığı bu tür saldırıların cevapsız bırakılması elbette düşünülemezdi. Bu bakımdan yapılan operasyonu doğru buluyoruz. Ancak kimyasal saldırıya gösterilen bu hassasiyetin, rejimin konvansiyonel silahlarla katlettiği 100 binlerce masum Suriyeli için de sergilenmesi gerektiğine inanıyoruz."
Cumhurbaşkanımızın altını çizdiği bir başka husus ise şu:
"Suriye'de yapılan iş önce rejimin zulmüne sessiz kalmak ardından terör örgütünü el altından destekleyip sahaya sürülmesi sonrasında başka bir terör örgütüyle projeyi hayata geçirmektir. Bunları kimse görmezden gelemez... Biz bu oyunu çoktan çözdük."