Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 17 Şubat 2018

Başka kapıya!..

Son günlerde bölgede oluşturulacak bir terör devleti konusunda Türkiye'yi ikna edebilme umuduyla yapılan ziyaretler, gerçeğin sert yüzü ile karşılaştı.
ABD yetkililerinin zihinlerindeki kartondan devletçik, başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere yöneticilerimiz tarafından kağıt hamuru haline getirildi...
Ziyaretler yanında, değişik mekanlarda yapılan görüşmeler, telefon trafiği, mesajar, tehditler, uyarılar, algı operasyonları, bu hedef içindi...
Oslo görüşmelerinin deşifre edilmesi, MİT mensuplarının ifadeye çağrılması, Gezi Olayları, 17-25 Aralık, 15 Temmuz ve bazılarını bilip bazılarını bilmediğimiz ama yaşadığımız diğer birçok sıkıntı da, ABD'nin ulaşmaya çalıştığı hedefe problemsiz olarak varabilmesi içindi herhalde...
Eski Türkiye'nin artık Yeni Türkiye'ye evrilmesi, onların deyimiyle 'kontrolden çıkmış olması' önceden yapılan planların tahakkuku için en önemli engeldi. Bu engeli aşabilmek için Türkiye'nin 'söz dinleyen, uyumlu bir ülke haline getirilmesi' gerekiyordu.
FETÖ'sü, PKK'sı, PYD/YPG'si, DHKP-C'si ve legal görünümlü diğer ihanet odakları sebebiyle maruz kaldığımız bütün melanetler, bu hedefe ulaşılabilmesini sağlamak ya da kolaylaştırabilmek içindi...
Parçalara ayrılmış Suriye'nin kuzeyinde, PYD-YPG terör örgütü tarafından oluşturulacak ve istenilen her şeyi terüddütsüz yerine getirecek bir koridor devletçik oluşturma peşindelerdi, malum...
Ancak, hiçbir şey, olmaması gerekeni oldurmaya yetmedi, yetmiyor ve belli ki yetmeyecek...
Türkiye bekasını ilgilendiren konulurda taviz vermeme hususunda kesin olarak kararlı çünkü...
2013'te ortaya çıkan DEAŞ'ın bölgeleri insansızlaştırıp sonrasında bazen tek mermi sıkmadan devretmesiyle PYD-YPG sessiz sedasız bir hakimiyet oluşturmuştu. Yani işler ABD açısından güzel gidiyor gibiydi...

İNSANLIK ÖLMEDİ...
Suriye'nin petrol bulunan bölgeleri ile ilgili hakimiyet çabasını, bu petrolün Akdeniz'e akabileceği bir koridor hayali takip ediyordu.
İran ve Türkiye'ye yönelik hesapları için ABD'nin çok işine yarayacağı düşünülen bu koridor, İsrail'in melanetlerini rahat sürdürebilmesi açısından da faydalı bir gelişme(!) olacaktı.
Ancak, bölgelerini terke mecbur kalan insanların, bir gün mutlaka oralara dönme hayaliyle yaşadıklarını ve başta Türkiye olmak üzere mülteci olarak yaşadıkları yerlerde ilanihaye yaşayamayacakları gerçeğini unutmuşlardı.
Toprakları asıl sahiplerinden boşaltma konusunda mahir olan batı zihniyeti, buralarda yaşayan insanların bir gün mutlaka dönme niyetinde oldukları gerçeğini Filistin'den biliyordu oysa.
Suriye'nin kuzeyinde oluşturacakları 2. İsrail'in de, tıpkı ilkinde olduğu gibi kurulduğu toprakların gerçek sahiplerinin geri dönmesine mani olabileceğini hesaplamışlardı herhalde.
Türkiye başta olmak üzere Suriyeli mültecileri barındıran bölge ülkeleri, bu duruma katlanabilirlerdi onlara göre. Öyle ya, insanlık kendileri açısından ölmüş olsa bile, o ülkeler açısından ölmemişti daha...
Ancak, Türkiye Fırat Kalkanı ve sonrasında Zeytin Dalı Harekatı ile oyunlarını bozdu. Açıktan demeseler de, ABD tarafından gelen mesajların:
'Güney sınırlarınızda başınızı uzun süre ağrıtacak bir terör devleti oluşturuyoruz, buna katlanın' manasına geldiğini biliyordu Türkiye.
SDG olarak yutturmak istediği PYD-YPG üzerinden Suriye'nin özellikle de petrol bulunan bölgelerinde hakimiyet oluşturma planlarını revize etmek mecburiyetiyle karşı karşıya ABD...
NATO üyeliği, ittifak, anlayış, işbirliği, teröre karşı ortak mücadele... Hangi bahane olursa olsun, Türkiye'nin beka meselesi söz konusu olduğunda işe yaramayacağını anlamış olmalılar artık...