Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 10 Şubat 2018

Savaşa karşı, ama teröre değil!..

Türk Tabipler Birliği ve Türkiye Barolar Birliği'nin isimlerinin önünde bulunan Türk ve Türkiye ibarelerinin kaldırılması ile ilgili tartışmalar, aslında çok önce üzerinde durulması gereken bir konunun nihayet gündeme gelmiş olması açısından sevindirici.
TTB'nin Afrin'e yönelik Zeytin Dalı Harekatı ile ilgili 'Savaş bir halk sağlığı problemidir' şeklindeki açıklamasının tetiklediği süreç, Türk Tabipler Birliği ve Türkiye Barolar Birliği'nin yanında benzeri bazı kuruluşların hiç hoşlanmayacakları bir yere doğru gidiyor.
Bir yandan demokrasi nutukları atarken, diğer yandan hiç de demokrat olmayan bir şekilde sanki o mesleğin mensuplarının tamamının görüşlerine tercüman oluyormuş gibi davranmanın bir karşılığı olacağını onlar da biliyorlardı herhalde.
'Kamu kurumu niteliğinde mesleki bir kuruluş olan' Türk Tabipler Birliği'nin varlığı ile ilgili 1023 Sayılı Kanunda belirtilen birçok hususa, ama esas olarak ta söz konusu kanunun 3. maddesinde yer alan 'Türk Tabipleri Birliği ve tabip odaları, kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamazlar' hükmüne aykırı hareket ettiği kesin.
Kanundaki bu madde sebebiyle, Zeytin Dalı Harekatı'nı savaş olarak değerlendirdikleri ve karşı çıkmayı da kanunla belirlenmiş vazifeleri arsında bulunan halk sağlığı ile irtibatlandırmak suretiyle hallettiklerini(!) düşünüyorlardı herhalde.
Ancak, TTB yöneticilerinin 2014'ten beri Afrin'den ülkemize atılan roket ve bombalarla hayatını kaybeden 100 civarında insanımızla ilgili herhangi bir açıklama yapmadıkları hatırlandığında, işin rengi de değişiyor.
'Savaş' dedikleri harekata karşı olanlar, bu harekatı gerekli hale getiren terör saldırılarına karşı olduklarını söylemediklerine göre, TT B yöneticilerinin savaş karşıtlıkları prensiplerle alakalı bir şey değil.
Savaş karşıtı oldukları, terör saldırılarında akıllarına bile gelmezken Türkiye'nin mecburen yaptığı Zeytin Dalı Harekatı başlayınca 'nüksediyor' nedense.

AMAÇ DIŞI FAALİYETLER...
Sağlık Bakanı Ahmet Demircan'ın dediği gibi Türk tabiplerini temsil etmeyen TTB yöneticileri, objektiflikten sınıfta kalmış durumdalar. 'Savaşa karşıyız' kılıfı ardına saklanarak Afrin'e yönelik harekata karşı çıkanlar, eğer samimi olsalardı öncelikle terör örgütünün melanetlerine karşı çıkarlardı çünkü.
İdeolojileri ya da kimlikleri sebebiyle mi böyle davranıyorlar bilinmez. Ancak öyle anlaşılıyor ki, TTB yöneticileri PYD/YPG'nin ABD'nin talebiyle Suriye'nin kuzeyinde oluşturmaya çalıştığı terör koridoruna sıcak bakıyorlar.
Savaşa karşı olduklarını söyleseler de, teröre karşı değiller yani...
Bölgenin PYD/YPG yani PKK gibi düşünmeyen insanlardan zorla arındırılması, çocuk yaştaki insanların silah altına alınması, insanları canlı kalkan olarak kullanma... hiçbir şey, TTB'nin son derecede demokrat(!) yöneticilerinin ilgi alanlarına girmiyor.
TTB, TBB ve benzeri kuruluşların isimlerinden Türk ve Türkiye lafızlarının kaldırılma fikrinin sebebi, ilgili kuruluşların kanunla belirlenmiş amaçları ile ilgili olandan çok bunların dışındaki faaliyetlere ağırlık vermeleri.
TTB'nin faaliyet sahasını belirleyen maddeler arasında 'iflah olmaz bir hükümet karşıtlığı yapmak' yok mesela...
Demokratik olduklarını iddia etmelerine rağmen, adeta diktatörce davranan bu kuruluşlar, aynı mesleğe mensup farklı fikirlerdekileri hiç hesaba katmayan açıklamaları ile biliniyorlar. Hemen tamamı, ülkemiz kamuoyundaki hakim bakış açısı ile nerdeyse taban tabana zıt açıklamalar bunlar.
Devlet, kendisine düşmanlık yapmayı marifet addedenleri kendi elleriyle beslemeye bir son vermeli artık...