Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 13 Ocak 2018

Ellere var da, bize yok mu?..

Dikkatinizi çekiyor mu bilmem, ama ülkemizde bulunan bazı kişiler, birtakım ülkelerin istedikleri gibi davranabilecekleri, akla ve mantığa uygun olsun olmasın, arzu ettikleri her şeyi yapabileceklerini düşünüyorlar.
Bunda fazla bir gariplik olmadığı düşünülebilir. Ancak aynı kişiler ülkemizin menfaatleri gereği bile olsa, özellikle de bu başlarına buyruk ülkelerin çizdiği sınırların dışına taşmaması gerektiği kanaatini de taşıyorlar...
Bazı ülkelerin istediklerini yapabilecekleri fikrinin çeşitli bahaneleri var. Onlar güçlüdürler, demokratiktirler(!), insan hak ve hürriyetlerine çok önem verirler(!), vb...
Sahip oldukları savunulan bütün bu hasletlere gerçekten sahip olup olmadıkları ayrı bir mesele. Ancak her nedense bu ülkelerin imtiyazlarını savunan kesimlerin bakışlarının temelini bu ülkelerin batılı olmaları oluşturuyor. Onlar batılıdırlar ve her ne yaparlarsa doğrudur diyorlar yani...
İşin aslı, bu ülkelerin tamamı temel olarak emperyalist. Sahipmiş gibi yaptıkları evrensel değerlerin tamamı da aslında algılardan ibaret.
Başkaları için aklın alamayacağı kadar geniş bir hareket alanını makul ve mantıklı karşılayan bu kesime göre Türkiye'nin uyumlu ve söz dinleyen bir ülke olması gerekiyor, her nedense... Bu talebin 15 Temmuz gecesi TRT'den okutulan korsan bildiride de yer alması, meseleyi anlamak için kafi..
Uyumlu ve söz dinleyen bir ülke olmanın ne demek olduğunu çok iyi bilirler oysa.
Kendi halkının refah seviyesini yükseltmek için çalışamayacak olan böyle bir ülkenin, kendi ayakları üzerinde durmak niyetiyle sağlıkta, eğitimde, sanayide, ticarette atacağı adımlar birilerinin engellemeleri ile karşılaşır hep. Dışarıdan talep edileni yapmaya hazır içeriden birileri, ülkenin ileriye doğru yürüyüşünü engelleyebilmek için cansiperane çalışır dururlar çünkü...
Sistemle uyumlu olması ve söz dinlemesi istenen ülke, savunma sanayinde yerlilik oranlarını artırmaya kalkıştığında ortalık karışır. Engellemenin bini bir paradır o zaman.

BU NASIL VATANSEVERLİK?..
Başka ülkeler alabildiğine silahlanır ve barış zamanında kendilerini kötü günlere hazırlasalar da, o ülkenin mutlaka barışçı(!) olması istenir. Bunun için kendisini savunma amaçlı bazı adımlar atmaya niyetlenmesi bile hoş karşılanmaz.
Bir yandan Pazar olarak kullanılmak istenen bu ülkenin, ihtiyacı olan savunma sanayi ürünlerini üretebilir hale gelmesi hoş karşılanmadığı gibi, bunları satın alabilme imkanları da kısıtlanır. Başka kaynaklara başvurması halinde de, akla ziyan suçlamalarla karşı karşıya kalır.
Vatandaşı oldukları ülkenin, kendi ihtiyaçlarını kendi karşılama konusunda attığı adımlara sevinmeleri ve dolayısıyla sahip çıkmaları beklenenlerde garip haller görülür bu zamanlarda. Sinirlenir, şirretleşir ve mümkün olduğu kadar bu adımları engellemeye çalışırlar.
Başkalarının uyması gerekirken uymadığı ama kendi ülkelerinin illa ki uyması gerektiğini düşündükleri güya evrensel kriterleri birbiri ardına sıralayarak sağlamak istedikleri, bunlarla da sınırlı değildir.
Kendi konumunun sağladığı avantajları kullanmak üzere ülkelerinin giriştiği yatırımlar da canlarını sıkar bunların. Tarihi eserler derler, çevre derler, estetik derler... Derler de derler... Bütün mesele, ülkelerinin başka bazı ülkelerin menfaatlerini zedeleyecek adımlar atmamasıdır.
Kendilerini bu hususta dolduran ülkelerin neler yapıp ettiğine dönüp bakmazlar bile. Mesela çevre bahanesiyle yeni bir havaalanı inşaatımızı engel olunması talimatı veren bir ülkenin, koskoca bir ormanı ortadan kaldırıp mevcut bir havaalanına pist yapması umurlarında bile olmaz.
Sorarsanız, su katılmamış vatansever olduklarını söylerler bir de...