Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 6 Ocak 2018

ABD veriyor mu, alıyor mu?..

Siyasi, askeri ve ekonomik açıdan tam bir dünya devi görüntüsü veren ABD'nin bu saydıklarımız ve demokrasi, insan hakları, ifade ve basın özgürlüğü gibi konularda hakikaten ne durumda olduğunu öğrenmek, herkesi çok şaşırtırdı herhalde.
Sarraf Davası diye başlatılıp Mehmet Hakan Atilla Davası olarak neticelendirilen komedi tarzındaki meşhur dava, ABD'nin karizmasını çizen gelişmelerden oldu. O dava, lafa gelince mangalda kül bırakmayan ABD yöneticilerinin hukuk dışı davranışlardan medet umar hale geldiklerini gösterdi çünkü.
Hakikaten güçlü olan bir ülkenin, yapabilecek olsa bile açıktan hukuk dışı davranışlar sergilemesi zafiyet eseridir oysa. Tarih, güçlerine güvendikleri için pervasızca adaletsizlikler yapan birçok devletin yok oluşlarının hikayeleri ile dolu çünkü.
Bu gelişme, ABD'nin petrol zengini ülkelerin milyar dolarlarına çeşitli şekillerde el koyma hesapları yapmakla yetinmediğini de göstermiş oldu.
BM Genel Kurulu'ndaki Kudüs oylamasında yaşadıkları hezimete ciddi şekilde canı sıkılan ABD Başkanı Trump'un parayı temel alan sözleri, ABD'den yardım alan ya da aldıklarını zanneden ülkelerde bir bilanço çıkarma ihtiyacı doğurduysa eğer, büyük ihtimalle ilgi çekici sonuçlara ulaşılmış olmalı.
Birçok ülke, ABD'den aldıklarını bir tarafa ve ABD'nin yine çeşitli şekillerde kendilerinden aldıklarını öbür tarafa yazdıklarında, aleyhlerinde ürkütücü bir tabloyla karşılaşmışlardır muhakkak.
Mesela, Trump'un çeşitli suçlamalar yönelttiği Pakistan'ın, ABD ile olan münasebetleri sebebiyle neler kazandığı ve neler kaybettiği üzerine yapacağı bir hesabın, oldukça ilgi çekici neticeler doğurması kuvvetle muhtemel.
Trump'un sözlerinden sonra Pakistan'ın bundan sonrası ile ilgili yapabileceği düzenlemeler, ABD açısından ciddi kayıplara sebep olabilir... Pakistan üzerinden gerçekleştirdiği bazı operasyonları kendisi yapmaya kalkması halinde, bütçesinin dibine darı ekilebilir mesela...

O ESKİ ABD YOK ARTIK...
İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyaya musallat olmaya başlayan ABD'nin, artık o eski gücüne sahip olmadığı ve içerideki gelişmeler sebebiyle uzaklarda operasyon yapma şansını büyük ölçüde kaybettiği biliniyor.
11 Eylül sonrası Afganistan'ı ve Irak'ı işgal etmiş olsa bile, maliyetler nedeniyle artık buralarda yeterli asker bulunduramıyor ABD. Bunun için de doğrudan müdahale etme yerine, daha ucuz olduğu için vekaletle yürütmeye çalışıyor.
Trump'un BM Genel Kurulu öncesi savurduğu tehditlerine boyun eğenlerin sadece haritada bile zor bulunan bazı ülkeler olması, birçok ülkenin ABD'den aldıkları ve o ülkeye vermek zorunda kaldıkları ile ilgili bilançoyu çoktan çıkardıklarını gösteriyor.
Aksi durumda, yani ABD hakikaten bu ülkelere yardım yapıyor ve buna mukabil onlardan bir şeyler almıyor olsaydı, durum değişik olabilirdi belki de.
ABD söylendiği gibi hakikaten ciddi yardımlar yapıyor ve karşılığında güya yardım ediyormuş gibi yaptığı ülkelerin zenginliklerini yağmalamıyor olsaydı, dünya üzerinde refah düzeyinin biraz daha yüksek olması gerektiğini de düşünebilirdik.
Oysa, dünyayı gezip dolaştığınızda karşılaşılan manzara, güya muhtaç ülkelere yardım ettiklerini söyleyen ABD ve diğer batılı ülkelerin yardım görüntüsü altında fakir ülkelerin zenginliklerini yağmadıklarının göstergesi...
Son derece zengin yer altı ve yer üstü her türlü zenginliklere sahip oldukları halde vatandaşlarını adeta sefalet içerisinde yaşatan çok ülke var ve bunların tuzu kuru batılı devletler tarafından sömürüldükleri de açık.
İşin özeti şu: Yaşananlara bakılırsa, ABD vermekten çok alıyor. BM Genel Kurulu'ndaki oylamadaki hezimeti de, kendisine verilen: 'Gölge etme, başka ihsan istemez!' mesajıydı sanki...