Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 4 Aralık 2017

Boru yetmedi...

Önce bir fıkra: Birisi fizikçi, diğeri kimyacı ve öbürü de matematikçi üç bilim adamı, kırsalda dolaşırken fırtınaya yakalanıp yollarını kaybeder ve donmak üzere iken bir köylü tarafından kurtarılırlar.
Köylünün evinde ısınırlarken, sobanın bir portakal sandığı üzerine konulduğunu fark eder ve adet olduğu üzere tartışmaya başlarlar.
Her birisi uzmanlık alanına göre bilimsel tabanlı teoriler ortaya koyarlar:
'Köylü uyanık birisi, ısının yukarıdan yayıldığını biliyor', 'evet uyanık, ama ondan değil tutuşmanın yukarı seviyede daha kolay olduğunu bildiğinden', vb...
Tartışmanın bir aşamasında, kendilerine elinde sini ile içeri giren köylüye sorarlar: 'Sobayı neden yere değil de portakal sandığının üzerine koydunuz?..' Köylünün cevabı, bütün ilmi teorilerin dışında, oldukça sadedir: 'Boru yetmedi de ondan!' ABD'nin İran'a yönelik BM kararlarına istinat etmeyen tek taraflı ambargo kararı sebebiyle görülen mahkeme... İran asıllı Türkiye vatandaşı Rıza Sarraf... Halk Bankası, Süleyman Arslan, Mehmet Hakan Atilla, Zafer Çağlayan. Ve tabii olabilirse daha da ötesi...
Ortalık fena karışık... Olup bitenlerin kısa bir özetini gözden geçirmekte fayda var bu yüzden.
İran'ın Türkiye'ye ihraç ettiği petrol ve doğalgaza karşılık ülkemizin ödemesi gereken paralar Halk Bankası'nda bloke edilir. Bu ülkeye ambargo kapsamı dışında kalan ilaç ve gıda ihraç edildiğine dair belgeler arz edildiğinde de, bu hesaptan Euro ya da TL cinsinden ödemeler yapılır.
Türkiye'nin sınır komşusu olan İran'la yaptığı ticaret, tek taraflı ambargo kararı sebebiyle ABD'nin ilgi sahasındadır. Ambargo kararına uymak zorunda olmasak da, ülkemiz Halk Bankası'nın ödemelerinin ambargo dışı alanlarda olmasına dikkat etmektedir.
İran asıllı Türkiye vatandaşı Rıza Sarraf, çeşitli ülkelerde bulunan şirketleri üzerinden İran'a gıda ihraç etmekte ve bunların faturaları karşılığında Halk Bankası'ndan tahsilat yapmaktadır.
Yapılan işleme tümüyle karşı olan ABD, Sarraf'ın aslında gıda maddesi ihraç etmediğini, sadece yapıyor gibi yaptığını ve böylelikle ambargoyu deldiğini düşünmektedir.

PORTAKAL SANDIĞI...
Bu arada 17/25 darbe girişimi yaşanır ve ABD'yi rahatsız edenler, apar-topar tutuklanıp, mahkeme önüne çıkarılırlar. Ancak, arzu edilen netice alınamadığı gibi ABD'nin ülkemize yönelik operasyonlarda kullanmak için yeşerttiği FETÖ de deşifre olur.
Türkiye'yi kendi ayakları üzerinde tutma konusunda kararlı olan yönetimi devirmek ya da yola getirmek için yeni adımlar atılır. MİT Tırları, ekonomik operasyonlar ve derken 15 Temmuz... Başaramazlar...
Ancak, her nasıl ikna(!) edildiyse ABD'ye giden Sarraf tutuklanıp, önce sanık sonra tanık haline getirilir. Mehmet Hakan Atilla Rutin ABD seyahatlerinin sonuncusunda tutuklanır ve dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'la ilgili de gıyabi tevkif kararı alınır.
Davanın ilk duruşmaları, varılmak istenen hedefin ipuçları ile dolu. Bir sürü detayın ardında gizlenmeye çalışılan esas hedef ise, açılan dava üzerinden Türkiye'de bir kırılganlık meydana getirmek ve mümkün olduğu kadar zayıflatmak.
Açık olan şu: Bizi bağlamasa da, ABD ambargosunu ülke olarak deldiğimiz iddiasının objektif bir karşılığı yok!..
Tam da davanın başladığı günlerde, FETÖ mensubu birileri tarafından servis edilen kağıtlar üzerinden oluşturduğu saçma sapan iddialarla ABD'nin girişimlerine içeriden destek vermeye çalışan CHP Lideri Kılıçdaroğlu da, sürecin figüranlarından birisi... Onlar dışarıdan, o içeriden yani...
Şimdi baştaki fıkraya dönebiliriz: ABD Gezi olayları, 17-25 Aralık, MİT Tırları ve 15 Temmuz'la yapamadıklarını bu dava üzerinden yapmaya çalışıyor şimdi...
Yani boru yetseydi sobayı yere kuracaktı, ama yetmeyince portakal sandığı üzerine yerleştirmek zorunda kaldı...