Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 13 Kasım 2017

‘Hoş değil’ ama...

ABD, Almanya, Hollanda, Avusturya gibi bazı ülkelerle aramızın pek hoş olmadığı, sır değil. Bu 'hoş olmama'nın sebepleri ise, yoruma göre değişiyor. Aslında konuya objektif temellerden hareketle yaklaşılması gerekirken, sübjektif değerlendirmelerle karşı karşıyayız çünkü...
Gelişmelere objektif pencereden bakabilme özelliği olanlar, batı yanlısı olsalar bile ortada sakil bir durum olduğunu kabulleniyorken, batıdan fazla batıcı olanlar, adalet ve hakkaniyete zerre kadar önem vermeden her durumda ülkemizi kabahatli ilan edebiliyorlar.
Şurası açık, kendi ayakları üzerinde durma kararında olup, batıdan gelen taleplere 'baş üstüne' demeyen bir Türkiye, tabir caizse ağzıyla kuş tutsa bile hoş karşılanmayacaktır.
Yaşanmakta olanlar da aslında tam olarak bununla alakalı...
Ülkemize yönelik eleştirilerde sıklıkla eksikliklerine vurgu yapılan demokrasi, ifade ve basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerlerin konunun esasıyla bir ilgisi yok ve bunun herkes farkında.
Yüzde 52 oyla seçilen ve bu oranı muhafaza ettiği, hatta yükselttiği bilinen bir Cumhurbaşkanımız var. Aynı şekilde yüzde 50 civarında oy almış parti tarafından kurulmuş bir hükümet tarafından yönetiliyoruz. Çeşitli sıkıntılar yaşanmış olsa da, Yargı işbaşında ve mevcut mevzuata uygun bir şekilde faaliyetlerini sürdürüyor.
15 Temmuz darbe girişimi sebebiyle ilan edilen ve vatandaşlardan çok devleti ilgilendiren OHAL, batılı bazı ülkelerle mukayese edildiğinde, sıradan bir vakıa. Devleti ele geçirmek için kılcal damarlara kadar nüfuz etmiş bir yapı ile mücadelenin başka türlü yürütülmesi de mümkün değil zaten.
Demokrasi nutukları atanlar, 'bizim dediğimiz olmalı' demiyorlarsa, problem yok yani...
İfade ve basın hürriyeti konusu başta olmak üzere, eksiklik olduğu söylenen hususlar da, sıradan insanlardan çok ülkemizle alakalı hesapları olan çevrelerin yapmak istedikleri ile alakalı gibi.

​BU KADARI DA FAZLA...
Bazı toplumsal olaylar tertiplenmesi ve bu süreçte güvenlik güçlerini etkisiz hale getirebilmek için toplantılar düzenlenmesinin normal karşılanmasını da, insan hakları kapsamında sayıyor ve bizim de öyle kabul etmemizi bekliyorlar.
Herhangi bir ülkenin konsolosluğu ile bağlantılı olarak çalışan ve ülkemizin son zamanlarda yaşadığı kamu düzeninin ilgilendiren bazı önemli gelişmelerle bağlantısı tespit edilen kişilere dokunulmamasını istemek de, aynı kapsamda.
Ülkenin istihbarat teşkilatının her faaliyetinin şeffaf olması gerektiğini iddia edip, kanunla yasak olduğu halde bu kuruluşun milli menfaatlerle ilgili bazı operasyonları konusunda yayın yapmaya kalkışmak bile, bu cümleden.
Herhangi bir batı ülkesinde akıldan geçirilmesi bile mümkün olmayan hususlar, Türkiye açısından şeffaflığın, demokrasinin, insan haklarının ve ifade ve basın hürriyetinin bir gereği olarak lanse ediliyor...
Bunun böyle olması gerektiğini, vazifeleri gereği savunanlar, tamam.
Ancak, kafa karışıklığı içinde bulunan ya da çeşitli sebeplerle memnuniyetsiz olanlar arasında da, bu fikirleri savunanlar olması, can sıkıcı...
Batılıların, 'Türkiye'yi, istediklerimizi yapmadığı için hedef tahtasına oturttuk' deme lüksleri olmadığı gibi, varlıklarını batılıların ilgisine ve katkılarına borçlu olanların da bu gerçeği terennüm etmelerini beklemek, anlamsız.
Karşılıklı eşit münasebetlerle alakası olmayan talepleri karşılanmayan batılı ülkeler, ülkemizi ve yöneticilerimizi suçlamaya devam ederken, içimizdeki uzantıları da onların telkin ve tavsiye ettikleri şekilde davranmayı sürdürecekler...
Bize de bunun böyle olduğunu bilmek ve ona göre mücadele etmek kalıyor...