Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 10 Kasım 2017

Deve sütü ve hurma...

Tarihinin herhalde en karmaşık dönemlerinden birisini yaşayan Suudi Arabistan'da ikinci tutuklama dalgası da başladı. Ülkede tam olarak ne olup bittiği ve yürütülen operasyonla nelerin hedeflendiği konusunda, hala açıklık yok. Batılı kaynakların 'yumuşak darbe' ismini yakıştırdıkları operasyonlarla ilgili değişik yorumlar var. Kimine göre, operasyonlar Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın, gücünü pekiştirme arzusuna yönelik. Kimileri ise ortalığın, 2 trilyon dolarlık ARA MCO'nun (Arabic American Petrol Oil Company) halka açılması işleminin ABD'de yapılması sağlamaya çalışan Trump sebebiyle karıştığını düşünüyor. Suudi Arabistan'daki yaşananların, ülkenin kendi ayakları üzerinde durabilme gayretlerinden ileri gelmiş olabileceği şeklindeki zayıf ihtimal ise, tutuklanan bazı isimler sebebiyle artık anlamsız.
Dünyanın bilinen en büyük petrol rezervlerinden birisine sahip Suudi Arabistan'daki gelişmelerin bundan sonraki seyrini zaman gösterecek. Neticesi hayır olur inşallah diyelim ve gelin tarihte kısa bir yolculuk yapalım sizlerle...
1964 yılında Suudi Arabistan tahtına geçen Kral Faysal bin Abdülaziz, Suud tarihinin belki de en ilgi çekici isimlerinden birisi. İslam birliği idealine sahip olan Faysal, göreve gelir gelmez Mısır, Suriye, Irak gibi ülkelerle ilişkileri geliştirmek için adımlar atmaya başladı ve 1969'da ilk İslam Zirve Toplantısı'nın gerçekleşmesini sağladı.
Bu adımı İslam Konferansı Örgütü'nün kurulması takip etti. İsrail işgali altında bulunan Kudüs'ün kurtuluşunu dert edinen ve bunun için cihad ilan etmekten çekinmeyen Kral Faysal, o günlerde yaptığı meşhur konuşmada şunları söylemişti:
"Kardeşlerim! Neden bekliyoruz?
Dünyanın vicdana gelmesini mi bekliyoruz? Nerededir ki dünyanın vicdanı? Mukaddes Kudüs'ü Şerif sizi çağırıyor.
Kendisini kurtarmanızı bekliyor. Neden korkuyoruz?
Ölümden mi korkuyoruz?
Allah yolunda cihad ederek ölmekten şerefli ve daha faziletli ölüm var mı? Ey kardeşlerim, bizim istediğimiz İslam Milliyeti ve İslami uyanıştır.
Arzumuz milliyetçilik, ırkçılık veya bloklaşma değildir.
Çağrımız İslami çağrıdır. Allah yolunda cihad etmeyedir..."

PETROL SİLAHI...
1967'deki altı gün savaşlarında İsrail'e mağlup olan Arap ülkeleri, BM toplantıları ve ABDSSCB görüşmeleri gibi diplomatik yollardan sonuç alamayınca, yeni bir savaşa hazırlanmışlardı.
6 Ekim 1973'te Mısır ve Suriye'nin İsrail'e saldırısı ile Yom Kippur savaşı başladı.
Ancak ABD ve Batılı ülkeler yine İsrail'in yanında saf tuttular.
Petrolün vanası Arapların elindeydi. Ve yapılması gerekeni yaparak, Kral Faysal önderliğinde Batı ülkelerine petrol ambargosu başlattılar. Bu, büyük bir enerji krizi çıkması demekti ve öyle de oldu. Petrol ambargosunu kaldırtabilmek için Suudi Arabistan'a giden zamanın ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Kral Faysal'la çölde bir vahada görüşme yapmak zorunda kalır. Kissinger ambargonun kalkmasını, Kral Faysal ise Batılı ülkelerin İsrail'den desteklerini çekmesini istemektedir.
Kissinger, İsrail'e destek olmaya devam edeceklerini ve ambargo kaldırılmazsa petrol kuyularını bombalayabileceklerini söyler. Kral Faysal'ın cevabı muhteşemdir:
"Biz ve atalarımız deve sütü ve hurma ile yaşadık; yine öyle yaşayabiliriz!.. Kuyuları bombalarsanız, derdinizi ülkelerinizde pompa başında akaryakıt bekleyenlere anlatırsınız..." Hikayenin bundan sonrası garip bir şekilde gelişir. Kararlı tavrını sürdüren Kral Faysal, 25 Mart 1975'te, ABD'den yeni gelen yeğeni Faysal bin Müsait tarafından vurularak öldürülür...
Suudi Arabistan'da olup bitenlere bu bilgiler ışığında bakmakta fayda var...