Tarihi 1 Mart 2018

Gözlerde damla

Bilgisayarımı açtım.... Yaklaşık bir buçuk saattir gökyüzünde uçuyoruz. Cam kenarındayım. Bir saattir de altımızdaki çölü izliyorum. Türkiye'min kıymetini burada bir kez daha hücrelerime kadar hissederek bu satırları karalamaya başladım. Cumhurbaşkanımız'la birlikte Cezayir'den yola çıktık. Moritanya'ya gidiyoruz. Oradan Senegal'e geçeceğiz.
Daha sonra da Mali... Cezayir'den tuhaf duygularla ayrıldım. Başkentin tam merkezinde Osmanlı'nın imza attığı o muhteşem camiyi ziyarete gittiğimizde binlerce insanın o bölgeye hücum ettiğini gördüm. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan o muhteşem eseri ziyaret ediyordu. Kadınlar çığlık atıyor, zılgıt çekiyordu. Emine Hanım'ı görebilmek, yakınlaşabilmek için birbirini eziyordu.
İşte o kalabalığın içinde yaşlı bir kadın müthiş gür sesiyle bağırıyordu. Cezayir'de yaşayan ve bana eşlik eden işadamına sordum. "Bu kadın neden bağırıyor?
Ne diyor merak ettim?" diye sordum.
"Türkiye'ye, Erdoğan'a çığlık atarak dua ediyor" dedi. Müthiş duygu yüklü bir an olmasına karşılık bir de garip bir durum vardı ortada. Cezayirli Arap kadın o ortalığı çınlatarak yaptığı duayı Fransızca haykırıyordu. "Neden Fransızca dua...
Niçin Arapça değil" diye sordum.
Eski kuşaktan insanların içinde sadece Fransızca bilenlerin sayısı az değilmiş meğerse. Ayrıca Arapça konuşsun bile 8 kelimelik bir cümlede 4 kelime mutlaka Fransızca oluyormuş. Bunu anlattı işadamı arkadaşım. Müslüman'sın, Arap'sın ama Fransızca dua etmek zorundasın. Gelip 8 milyon kişiyi öldürerek soykırım yapan sömürgecinin lisanıyla Allah'a yakarmak...
Garip duyguydu bende bıraktığı izlenim.
Fransız soykırımı esnasında şehit düşenler için yapılan bir anıt var ayrıca. Orada fotoğraflar sergileniyordu. Fransızların hangi silahları kullandığı teşhir ediliyordu.
Giyotinle kesilen Cezayirli kafalarına kadar insanı dehşete düşüren fotoğraflar yer alıyordu. Öğrencileri getirmişlerdi oraya...
Öğretmen Fransız soykırımını anlatıyordu.
Bunu Fransızca konuşarak yapıyordu ve çocukların bazılarında elbiseleri üzerinde Fransız bayrağı vardı. Emperyalizm işte böyle bir şeydi. Cezayir halkı Fransa'dan soykırım ve sömürü nedeniyle nefret ediyor, sadece çok az bir kesim Fransız hayranı olarak yaşıyordu. İşte ülkeyi de bu Fransız sever azınlık ve tabii ki de Paris'e göbekten bağlı askeri rejim yönetiyordu.
Bağımsızlık ilan edilmiş ama Fransa asla bu ülkeden çıkmamış, gölgesiyle yönetiyordu. Çünkü petrol ve doğalgaz zengini bir ülkeydi. 10 yılda 950 milyar dolarlık petrol ve doğalgaz ihraç etmişti.
Cezayirli bir işadamı bize "Ülkenin derinlerinde Fransa'ya giden bir boru hattı var. Orada başlangıç noktasında boru hattının üzerinde saat veya sayaç yok. Fransa'ya ne kadar gaz-petrol gidiyor bilen yok. Hesap da yok" diyordu. İşte o Fransa Müslüman ülkelerin de yer aldığı Afrika'da 16 ülkeden yılda 300 milyar dolar sadece haraç alıyordu. Ben bu satırları yazarken iki saat sonra ineceğimiz Moritanya da yıllarca Fransız sömürgesi olarak yaşamıştı... Oradan geçeceğimiz Senegal de ve sonrasındaki durağımız Mali de... Hepsi Fransız işgali altında yaşadı yıllarca. Onların da resmi dili hala Fransızca... Rüyalarını bile hala Fransızca görüyorlar. Ve başını kaldıran, karşı çıkan önce terörle başı belaya sokuluyor ardından Paris'ten yardım istemek zorunda bırakılıyor ve son balyoz Fransız güdümlü darbeyle son buluyor. Cezayir zengin bir ülke ancak halk fakir yaşıyor.
Başkentte binaları görünce hayal kırıklığı yaşadım: Savaş filmi çekmeye kalksam en güzel mekan olarak bu ülke başkentini kullanırım. Tüm binalar sanki binlerce mermi yemiş ve savaştan çıkmış gibi...
Neredeyse tüm İslam ülkelerinde olduğu gibi bizi de yıllarca darbelerle kontrol ederek sömürdüler, bu ülkeden trilyon dolarlar kaçırdılar. Biz o yokluk günlerini yaşadık. Terörle de bizi parçalamaya kalktılar. Ancak buraları gördükçe "Yeni Türkiyem cennet" duygusu bende daha da tavan yapıyor. Biz güçlüyüz ve artık sömürgecilere ve onlara HİZMET edenlere "DUR" diyen bir yönetimle yolumuza uçarak devam ediyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan güçlü ülkenin ve İslam dünyasının güçlü lideri olarak karşılanıyor buralarda.
Hayranlıkla, gıpta edilerek... Ve halklar arasında "Bizde neden Erdoğan yok" duygusuyla.... Kara kıta Afrika...
Yüreklerimiz kabarık gözlerde damla...