Tarihi 19 Aralık 2017

Tahsilat memurları

BEN bu satırları yazmaya başladığımda gözler Beyaz Saray'ın yapacağı açıklamadaydı. ABD'nin Ulusal Güvenlik Stratejisi dünyaya ilan edilecekti. Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı General McMaster, bununla ilgili ipuçlarını geçtiğimiz hafta vermişti. "Çin ve Rusya" ekonomik olarak ABD'yi tehdit eden en büyük ülkelerdi. Kuzey Kore-İran ikilisi de bu kefeye konuyor, General McMaster araya Türkiye'yi de sıkıştırıyordu. "Katar ile birlikte terörist örgütlere sponsor oluyorlar" diyordu. Çin ABD için ne kadar büyük tehdit? Çin Dışişleri Bakanlığı verilerine göre, 2016'da ülkede yatırımları olan ABD merkezli şirketlerin toplam kârı 36.2 MİLYAR DOLARA ulaştı. Bu rakamlar sürekli büyüyor. Geçtiğimiz ay ABD Başkanı tüccar Trump Çin'i ziyaret etmişti. Çin Devlet Başkanı ile bir masaya oturdular ve bir çırpıda tam 250 MİLYAR DOLAR LIK anlaşmaya imza attılar. Trump ekranlarda sırıtarak "Çin seyahatim çok verimli geçti çook" dedi. Dile kolay bir kalemde devasa bir anlaşmadan söz ediyoruz. Hem bir ülkeyi "ULUSAL TEHDİT" göreceksin hem de onunla masaya oturup ÇEYREK TRİLYON DOLAR götüreceksin. Bu nasıl bir lahana turşusu? Bu satırları yazarken açıklanması beklenen ABD'nin Ulusal Güvenlik stratejisinin dayanağı dört maddeye bakıldığında buna kavramak zor değil. Ülke topraklarının korunması, ABD'nin refah düzeyinin yükseltilmesi ve dünya üzerindeki etkinliğin artırılması ana hedef. Son strateji ise aslında herşeyi açığa çıkarıyor.
"Güç üzerinden barışın sağlanması" Amerika'nın dördüncü olmazsa olmazı.
Amerika son 10 yılda 120 ülkeye müdahale etmiş durumda. Kiminde darbe yapmış, kiminde kaos oluşturup iktidarları değiştirmiş, kimini birbiriyle çatıştırmış, kiminde de terör ordularına komutanlık etmiş. Savaşları çıkarıyorlar, ardından "Barışı biz tesis ederiz" diyerek o ülkeye çöreklenip bedel ödetiyorlar. Pasifik'e savaş gemilerini gönderip ticaret yollarını ablukaya aldıkları Çin'i uzun süredir "BÜ YÜK TEHDİT" olarak gösterdiler ama bir çırpıda bu ülkeden 250 MİLYAR DOLAR götürdüler. Devamı da yolda. Türkiye'den de Amerikan halkının refahı için TAHSİLAT yapmak istiyorlar. Geçmişte tahsilata karşı çıkan oldu mu hemen darbeyle indirirlerdi.
Ancak artık bu girişimlerinde başarısızlar.
Bir liderin "Darbeye karşı dik durun, sokağa çıkın" çağrısıyla birlikte sadece 6 dakikada 6 milyon kişinin Google belgeleriyle tankların önüne fırladığı bir başka ülke yok yeryüzünde. O yüzden PKK-YPG, DEAŞ, FETÖ ne kadar eleman varsa hepsini kullanarak Amerikan halkının refahını güvenceye almak istiyorlar. Zarrab davası da "Bunun üzerinden yeni davalar açarak, Türkiye'yi teröre yardım eden ülke konumuna nasıl getirebiliriz" projesinin bir versiyonudur.
Geçmişte bize bir tek "Ermeni soykırımı tasarısını kongreden geçiririz ha" diyerek sopa gösterip istediklerini alıyorlardı.
Şimdi bu "Soykırım" suçlamasının esamesi geçmiyor. Çünkü işe yaramıyor.
Darbe yapmaya çalışıyorlar o bile geri tepiyor. Karşılarında bambaşka bir Türkiye var. O yüzden "Acaba nasıl suçlayıp karıştırsak da Türkiye'den tahsilat yapsak" derdindeler. Bakın Adalet Bakanımız Gül, ABD Adalet Bakanı Sessions'a mektup yazdı. "FETÖCÜ hakim, savcı ve polis üçlüsünün, ürettiği sahte ve hukuk dışı delillerle kirlettiği davalar, hukuki değildir" dedi. Gül, Türkiye'de hakkında yakalama emri olan eski FETÖCÜ ve 17 Aralık kumpasçısı polis Hüseyin Korkmaz'ın da iadesini istedi. Yahu adam bizim değil ki versinler. O da ABD Maliye Bakanlığı'na çalışan bir tahsilat memuru. Türkiye'den kaçarken ilk girdiği ülkeden pasaport temin edememiş. Başka bir ülkeye geçip orada da pasaport alamadığını söylüyor.
Ardından başkası adına düzenlenmiş sahte bir pasaport temin ettikten sonra ABD istihbaratına başvurduğunu ve yardım ettiklerini Zarrab davasında anlatıyor.
Mahkemenin resmi kayıtlarında var bu.
Ortalığın ayağa kalkması lazım ama satır aralarında kayboldu gitti bu açıklamalar.
ABD Türkiye'de Darbeye karışmış sahte pasaportlu birini NEDEN KAÇIRIR? Bu mahkemeye geçmiş kayıt bile "DARB ENİN İÇİNDE BEN VAR IM" demeye yetecek en büyük delildir. CIA bizim ülkeden ADAM KAÇIRIP mahkemeye çıkarıyor. FBI da 40 BİN DOLAR veriyor. Amerikan savcısı da kirasını ödüyor. Eee bu masrafın üzerine fahiş kar konarak tahsil edilmesi lazım...
Tabii ki saldıracaklar Türkiye'ye... Amerikan halkının refahı aşkına!