SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 26 Eylül 2012

Köprüden geçti Neşet

"Sazını çalarken kendinden geçen Gönülden gönüle kapılar açan Aşkın dolusunu nefessiz içen Gönül delisini neyledin dünya..."
Bu dizeleri yazan, kendisi gibi bir sazsöz ustası olan babası ardından ağıt edip yakan adam da öldü dün.
Bozkırın Tezenesi, Anadolu'nun mektepsiz profesörü, "Köprüden Geçen Gelinin, Zahidem'in, Tatlı Dillim Güler Yüzlüm'ün" babası Neşet Ertaş da bir İzmir'de, imbat yelleri gibi esti esti ve yitip gitti...
1970'li yıllardan beri tanırdım Neşet Usta'yı. Anamla aynı gazinolarda, halk konserlerinde, plak çalışmalarında, Almanya dâhil pek çok turne mekânında aynı sahneyi paylaşmışlıkları da çoktu, babamla dostluk, arkadaşlık, muhabbetcilikleri de.

AL BAKALIM BAĞLAMANI
İlkbağlamamı o alıp hediye etmişti bana daha 13'ümde. Üsküdar Toptaşı'nda, dalya deyip beli bükülmüş köhne ahşap evimize gelmiş, bahçe kuyusunda soğutulmuş karpuzu keserken "al bakalım delikanlı bu sana amca hediyesi" deyip uzatmıştı Yozgat işi kısa saplıyı.
Sonrasında yüzlerce kez mi desem o kadar çok buluşup, görüşüp, sohbetler kurduk ki. Folklorcu olmamı da büyük nebze borçlu olduğum Neşet Baba hem halk oyunlarını hem de folklor kültürünü öğrenmeme çok seviniyor, güya fark ettirip heyecanlandırmadan sınava çekiyordu beni o yıllarda.

BOZLAK NEDİR DESEM

Sonra bir gün ben sormuştum ona.
- Usta, kralı olduğun ülkeyi bir de senden dinlesem ya - O ne evlat. Ne ülkesi ne kralı?
- Bozlak ülkesi. Kral da sensin elbette.
Nedir bozlak ustam de hele?
- Haaa bak iyi sordun bunu aferin evlat.
Bozlak...
Bozlak feryattır, haykırıştır Savaş'ım.
Notaya gelmez, usul tutmaz.
Bir okuduğun gibi bir daha okuyamazsın bozlağı. İçin yanarak, ciğerindenkalbinden üzüp de çıkar bozlakta sesin.
- Eloğlunda var mı böylesi?
- Yabancının operası da öyledir zehabımca. Adam serbest serbest okuyor haykırıyor orada da. Türk'ün operası da bozlaktır yani. Ben bunu Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın şefine söyledim. Hem de Abdullah Gül'ün yanında söyledim.
"Orkestranız bozlak çalsın, derleyip uyarlasanıza bozlaklarımızı. Gâvurun bestesini yine onlara çalıyorsunuz misafir geldiklerinde, manasız bu" dedim.
- Ne oldu sonra?
- Cumhurbaşkanımız Gül de sordu şefe: "Neden yapmıyorsunuz güzel bir fikir bu" deyip talimat verdi. "Yapın, Ertaş'la gelip dinleyeceğiz" dedi. Orhan Gencebay yanımızdaydı.
"Yapmayacaksanız Orhan yapar, hem de en kralını yapar" dedim. 3 yıl oldu ses seda yok.

BENİM NEŞET ERTAŞ'IM

Bir yöre sanatçısının, yani mahalli bir sanatçının bunca tanınır olması, söylediği türkülerin dillere pelesenk, kuşaklara bağlaç olması zordur. Neşet Ertaş işte bunu da başarmış, en kibirli müzik çevrelerini bile etkileyip saygılarını kazanmış bir adamdır.
Bunun nasıl olduğuyla ilgili yol haritasını ise yaptığımız son söyleşide vermiş mi ne?
- Kısadan kese nereden nereyesin Neşet Baba?
- Kırşehir, Kırtıllar köyü abdallarındanım. Dizinde sızıydı anamın derdi. Tokacı saz yaptı elime verdi.
Yeni bitirmiştim üç ile dördü. Baban gibi sazcı oldun dediler.
- Ha ha haa! Bunun tekmilini biliyorum ben. Hayatını manzume ettiğin şiir bu usta.
- Evet ama hepiciği doğrudur.

KRAVATIM TOZ OLUR

- Dün gece Başbakanla canlı yayına çıkınca heyecan bastı mı ustam?
- Tayyip Bey "Heeyt ben başbakanım" diyenlerden değil ki. Halk özlü, halk gözlü bir adam o.
Öyle göz olmaza ağlayamazdı, o yaş damlası her gözden çıkmaz çünkü Savaş.
Kravatım toz olur diye halkın yanına inmeyenleri gördük. Bu dalıp giriyor halkın içine. Hastane kapılarında, kuyruklarda ölürdü insanlar evvelinde. Yeşil kart, bedava tedavi ilaç getirdi bu. Halka saygısı olan adama ben de saygı duyup teşekkür ediyorum.
- Ama sözünü dinlemiyorsun. "Sigarayı bırak" dedi, "Bırakmam" dedin...
- Garibin, kakılmışın bir cigarasından gayrı neyi var?
Efkar basınca bunu olsun içsin bari ahali. Sigarayı canıma zor kabul ettirdim önceleri. Şimdi ben bıraksam canım bırakmıyo.
Vermezsem sıkılır, canım kızar bana.
- Şiiri güzel okudu he mi?
- Çok güzel okudu.
- Bir de türkü okutsaydın sesi güzel Tayyip Bey'in...
- (gülerek) Bırak türküyü de biz söyleyek evlat.

* CumhurbaşkanlığıSenfoni Orkestrası şefine dedim ki 'Orkestranız bozlak çalsın, derleyip uyarlasınaza bozlaklarımızı. Gavurun bestesini yine onlara çalıyorsunuz. Manasız bu.' 3 yıl geçti ses seda yok."