Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e bir sorum var: - İlk ve ortaöğretimde okullar ne zaman tatil ediliyor? Şimdi diyeceksiniz ki: - Bakana da bu sorulur mu? Tabii ki 15 Haziran'da. Siz öyle sanın. Okullar çoktan tatile girdi de Bakan'ın haberi yok. Hem de bu hafta başında. Hem de yaz tatiline girilmesine daha 15 gün varken. Şimdi yine denilecek ki: - Ama okullar açık, bizim çocuklarımız okula gidiyor. Görünüşte öyle. Peki, araştırın bakalım okulda ne yapıyorlar. Ders yapıyorlar mı? Öğretmenleri geliyor mu? Cevabı ben vereyim: Hayır. Bu hafta okullarda genel olarak ders falan yapılmadı. Öğrenciler, okul bahçelerinde oynadılar. Derslerin çoğu boş geçti, öğretmenler gelmedi. Bazı sınıflarda öğrenciler evlerine gönderildi. Çünkü 5-6 öğrenci ancak gelmişti. Çoğu aileler çocuklarını, "Nasıl olsa öğretmen yok, ders de" diyerek okula göndermediler. Önümüzdeki hafta da göndermeyecekler. Hatta iddia ediyorum, hiçbir ilköğretim okulunda ders bile yapılmayacak. Bu manzarayı sadece gözlerden uzak kenar semtlerde değil, İstanbul'un göbeğindeki okullarda bile görmek mümkün. İşin tuhaf yönü de şu: Hep öğrenciler okuldan kaytarır ya. Bu kez öğretmenler de okuldan kaçtılar. Bazı okullarda nöbetçi öğretmenler bırakıldı. Diğer öğretmenler okula falan uğramaz oldular. 15 gün sömestr tatili, 10 gün kar tatili, 15 gün önce de erken tatil derken, eğitimdeki şu kayıp günlere bakın. Bir ders yılında, sadece kar ve erken tatil yüzünden bir aya yakın kayıp. Eğitimde Avrupa düzeyini yakalama iddiasındaki bir ülkede, böyle bir uygulama olur mu? Ders yılı bizde zaten kısa. Şu bu bahanelerle, bir de onu kesip biçerek iyice kısaltıyoruz. Size bir örnek vereyim. Almanya'da okullar Temmuz sonuna doğru tatile girecek. Eylül ortasında da açılacak. Öğrenciler 1,5 ay tatil yapacaklar. Bizdeki yaz tatili fiilen 4 ayı buluyor. Hatta geçiyor bile. Eğitimin kalitesinin iyi olmadığı zaten belli. Bir de kalitesiz eğitime, kaytarmayı ekliyoruz. Sayın Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, umarım bu acı gerçeğin de farkındadır.