Fatih Hıristiyan mıydı!

Fatih Sultan Mehmet, bütün fetihlerini Roma İmparatorluğu'nun yeniden ihyası için yaptı O'nun için "Hıristiyan olduğu" iddiası ortaya atıldı. Tarihçiler bu yalanı, örneklerle açıkladı

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 12 Kasım 2012 Güncelleme 12 Kasım 2012, 09:48
Fatih Hıristiyan mıydı!

İÇİNDEKİLER

Tarihi gerçekler, bazen hamasetin ve yanlış bilgilerin sisleri arasında kayboluyor. Bazen de bilinçli olarak çarptırılıyor. Cihan padişahı Fatih Sultan Mehmet'ten Yavuz Sultan Selim'e, Kanuni'den Vahdettin'e kadar doğru bilinen yanlışlar, gün yüzüne çıktı. Tarihi gerçekleri anlatmaya, Fatih Sultan Mehmet ile başlıyoruz. Osmanlı'yı küresel güç konumuna götüren tarihi olay, İstanbul'un 1453 yılında feth edilmesiyle başladı. Fatih'in bu zaferi, Orta Çağ'ın sonu Yeni Çağ'ın başlangıcı oldu. Bundan dolayı Fatih, "Çağ açan hükümdar" olarak da tanıdı. İstanbul'un fethinden sonra Kayser-i Rum (Roma İmparatoru) ünvanını da kullanmaya başladı. Prof.Dr. İlber Ortaylı, Fatih'in Sultan Mehmet'in bir rönasans entelleükteli olduğunu belirtip, özelliklerini sıraldı: "Fatih, İstanbul'un fethinden sonra 28 yıl yaşadı. Avrupa'nın yarısını alırken, İstanbul'a ressamlar getirdi. Tarih ve coğrafyayla çok ilgilendi. Fatih'in İtalya hakkında geniş bilgi topladı. O kıtaya, Roma'ya nasıl hakim olacağı üzerinde çalıştı. Fatih, 21 yaşında konvansiyonel ve ateşli silahlar kullanan ordunun başındaki mareşaldır."

PAPA MEKTUP YAZDI MI!
Bir anda tarihte çığır açan entellektüel padişah Fatih hakkında "Gizlice Hıristiyan oldu" iddiası ortaya atıldı. Bu dedikodular, günümüze kadar geldi. Bu konuda Prof. Dr. Halil İnalcık şöyle diyor: "Papa 2. Pius, Fatih'e bir mektup yazmış. Mektupta Fatih'e, kendisini Roma İmparatoru olarak tanıyabileceğini söylüyor. Ve şart olarak da Hıristiyan olmasını istiyor. Fatih bir strateji olarak kendini Roma İmparatorluğu'nun varisi saydı. Bütün fetihlerini bu imparatorluğu yeniden ihya etmek amacıyla yaptı. Pius bunun farkındaydı. "Seni Doğu Roma İmparatoru olarak tanırım ama bana tabi olman benim dinimi tanıman lazım'' dedi. Türk ve yabancı ilim adamları tarafından bunun üzerinde birçok tetkikler yapılmış. Bunları ben de tetkik ettim. "Mektup gönderilmemiş" deniyor. Ben o mektubun gönderildiği kanaatindeyim. Fakat Fatih, o mektubu nazarı itibara almamış, cevap bile göndermemiştir.'' Prof. Dr. İlber Ortaylı ise "Fatih'in Hıristiyanlığa meyilli olması için hiçbir sebep yoktur. Fatih, ayakları yere basan ve reel politika yapan bir liderdir. Bunlar dedikodulardır'' diyor.


ZEHİR Mİ ECEL Mİ?
Fâtih Sultân Mehmed'in vefatı ile ilgili iki rivayet vardır: Birincisi; Fâtih 27 Nisan 1481'de Kapıkulu askerleriyle sefere gitmek üzere Üsküdar'a çıktı. Ancak sefere çıktığında hasta idi. Bir kaç gün Üsküdar karargâhında oturdu. Gebze yakınlarındaki Tekirçayırı veya Hünkârçayırı denilen yere geldiğinde, hastalığı şiddetlendi. Ayağından rahatsızlığı vardı. Hekimler ilacın dozunu arttırdılar. Acı artınca şarâb-ı fariğ (acıyı gideren şerbet) verdiler. Ve Fâtih bunun üzerine rahmete gitti. Osmanlı tarihçileri, Neşrî, Lütfi Paşa, Âli, Solakzâde, Âşıkpaşa-zâde'nin Fâtih'in zehirlendiği yönünde herhangi bir yazıları yoktur. İkincisi ise; Fâtih'in zehirlendiğine dair rivayetdir... Bazı tarihçiler, Hekim Yakub Paşa'nın Fâtih'i tedavi ederken, onun vezir olmasından rahatsız olan Karamanî Mehmed Paşa'nın kasıtlı olarak Hekim Larî Acemî'yi devreye soktuğudur. Verilen ilaçlar neticesinde fenalaşıp kurtulma ihtimali olmayınca Hekim Yakub Paşa'nın da Fatih'e müdahale etmediğidir.

İNTİKAM MI ALDI?
Bazı tarihçiler, Hekim Yakub Paşa'nın bir Yahudi dönmesi ve ajan olduğunu iddia etmektedir. Yakub Paşa'nın Fâtih'e İtalya'ya kadar uzanmasından dolayı kin beslediğini belirtmektedirler. Babinger, Hekim Yakub'un Venedik'e satılmış bir casus olduğunu iddia ediyor. Prof. Dr.
İlber Ortaylı, ''Söylenene göre, tahnit işleminden sonra yapılan incelemede, Fatih'in kemikleri üzerinde zehir bulunmuş'' demektedir.

TARİHTE DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Türkiyenin nüfusu 75 milyona yaklaştı. Bunun üçte ikisini genç kuşak oluşturuyor. Tarihe ciddi bir merakla eğilim duyan gençlerimize ne yazık ki yanlış ve eksik bilgiler veriliyor. Ders kitaplarında önemli konulara dikkat edilmiyor. Selçuklu-Osmanlı-Türkiye tarihi, aslında bir dünya tarihidir. Tarihe ilgi, dalgalar biçiminde yükseliyor. Geçmişteki bir hareketi değerlendirmek için o hareketin yer aldığı zemini, çağı, sosyal ve siyasi şartları iyi araştırmak, iyi kavramak gerekiyor. Geniş perspektifli olaylara bakılma dönemi başlarken, Osmanlı İmparatorluğu'nun bilinmeyen, gizli bırakılan tarihi, gün yüzüne çıkarılıyor. Osmanlı kaynaklarının yeni bir gözle okunması, dünyada gelişen yeni tarihçilik ve bunun Türkiye'deki yansımaları, pencereleri aralıyor. Biz de TAKVİM olarak içeriye ışık sızdırmaya başlamış olan pencereleri, sizler için sonuna kadar açmaya karar verdik. Bu yazı dizimizde, tarihin maskeli balosunda neyin yalan, neyin gerçek olduğunu ortaya çıkarmaya çalışacağız. Osmanlı- Türk dünyasının bilinmeyen, az bilinen, saptırılan, bilerek yönlendirilen, psikolojik harekâta tabi tutulan tarihi konuları hatırlatacağız.

İMPARATORLUK 623 YIL SÜRDÜ
Osmanlı devleti, 1299 yılında kurulmuş ve 1922 yılında son buldu. 36 padişah tahta geçti. Kanuni sultan Süleyman 45 yıl saltant sürdü. Osman Gazi 43, Orhan Gazi 38, 1. Murat 27, 2. Murat 28, Fatih 32, 2. Bayezid 31, 3. Murad 21, 4. Mehmet 39, 3. Ahmet 27, 2. Abdülhamid ise 33 yıl tahtta kaldı. 4. Murad, 3 ay 3 gün le en az saltanat süren padişah oldu. Orhan Gazi 40, Yavuz Selim 42, 2. Selim 43, 2. Süleyman 45, 2. Ahmet 49, 3.Mustafa 42, 1. Abdülhamit 49, 5. Mustafa 42, 3. Osman 51, 5. Mehmet 65 yaşında padişah oldu. 2. Murat 18, Fatih 19, 1. Ahmet 13, 2. Osman 14, 4. Murat 11, 4. Mehmet 7, Abdülmecit 16 yaşında tahta çıktı. 1. Mustafa, 2. Süleyman, 1. Mahmut, 3. Osman, 3. Selim'in çocuğu olmadı. 2. Bayezid, 1. Mustafa, 2. Osman, 4. Mehmet, 2. Mustafa, 3. Ahmet, 3. Selim, 4. Mustafa, 5. Murad, 2. Abdülhamit tahttan indirildi.

ŞEHZADE İNFAZI ŞART MI?
Osmanlı'da taht yüzünden kardeş katlinin gerekli olduğu savunuluyor. Ancak "Bunu Osmanlı'ya yakıştıramıyoruz" diyenler var. Adalete ve hukuka riayetkâr olarak bilinen Osmanlı padişahları, bunu neden yapmak zorunda kalmışlardır? Çok istismar edilmesine rağmen, devletin devamı için kurulan bir sistemdi. Osmanlı devletinin yüzyıllarca devamında, bu sistemin etkisi çok büyük oldu. Prof. Dr. İlber Ortaylı, Gazeteci-Yazar Taha Akyol'un bu konudaki sorusunu şöyle cevaplıyor: ''Devletin devamı için bunu yapmak zorunda kalırsınız. O çocuk masum olabilir ve tahtı istemeyebilir.
Ama o çocuk üzerinden bir takım insanlar ortalığı karıştırabilir. Bu kural, bunu önlemek için çıkarılmıştır. Batıda taht entrikaları ve kavgaları olurken, Osmanlı'da sistem oturmuştur".

CEM SULTAN'IN ÖLÜM EMRİ
Araştırmacı Mustafa Armağan Cem Sultan'ın neden öldürüldüğünü şöyle anlatıyor: ''Kardeşler kavgası Selçuklu Devleti'nin başına gelenleri yeterince açıklamaktadır. Saltanat rejiminde hanedan mensuplarının tamamının taht üzerinde "eşit" derecede hak sahibi olmalarından gelen bir kargaşa kaçınılmazdır. Cem Sultan ile Bayezid arasındaki sıcak çatışma iktidarın kimde olacağının kesin kurallarla belirlenmemiş olmasından kaynaklandığını göstermiştir.
Kardeş katlinin alternatifi olan taht kavgaları sırasında hem ülke ciddi bir bölünme tehlikesini yaşıyor, (Cem'in ağabeyi Bayezid'e yaptığı "Anadolu benim olsun, Rumeli senin!" teklifini hatırlayın ), hem de savaşlarda on binlerce "masum" insan ölüyordu.
Kaldı ki, kardeş katli uygulaması, kimin padişah olacağını belirlemenin topluma olan maliyetini ortadan kaldırmakta ve faturayı topluma değil, hanedan üyelerine ödetmektedir''

YARIN:KANUNİ Mİ MUHTEŞEM Mİ?