Gizemli çığlık

Ayasofya'dan sonra 'ayakta kalan en büyük dini yapı' olan 'Molla Zeyrek Camii', adını başmüderristen alır. Bahçesindeki parktan ise geçmişten günümüze çığlık sesleri geldiğine inanılır

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 29 Ekim 2012 Güncelleme 29 Ekim 2012, 00:00
Gizemli çığlık

İÇİNDEKİLER

Molla Zeyrek Camii, (Eski Pantokrator Manastırı Kilisesi) İstanbul'un "Zeyrek" semtinde Doğu Roma döneminden kalma dini yapıdır. 3 ayrı şapelin bir araya gelmesinde oluşan kilise, Ayasofya'dan sonra İstanbul'da ayakta kalan en büyük eski kilise olarak tarihe geçti. Binalar komplesi, Fatih ilçesindeki Fazilet sokağında yer alır. 1118 ve 1124 tarihleri arasında Bizans imparatoru II. Yannis Komnenos'un eşi Macaristanlı İrene bu manastır sitesini inşa etti.

EN İYİ BİZANS ESERİ
Manastır, V. Haçlı Seferi sırasında İstanbul'un ele geçirilmesinden sonra haçlılar tarafından yağmalandı.
Bugün Avrupa müzelerinde korunan el yazmaları ve kilise eşyalarının bu manastırdan götürüldüğü iddia edildi. Bizans mimarisini en en iyi temsil eden örneklerden biri olan manastıra, birçok imparator ve imparatoriçenin gömüldüğü belirtildi.

KİLİSEDEN CAMİYE
İstanbul' un fethinden sonra ilk medrese ise burada açıldı.
Medresede, devrin önde gelen bilim adamları ders verdi.
Bunların başında ise "Zeyrek" lakaplı Molla Mehmet vardı.
Zeyrek'ten dolayı yapı ve semt Zeyrek adıyla anıldı. Fatih Külliyesi'nin inşasından sonra Pantokrator Kilisesi, 1453 yılında "Molla Zeyrek" adıyla camiye çevrildi.

SEMTİN KİMLİĞİ
Osmanlı dönemi boyunca onarımlarla yaşatılan yapının ana karakteri özenle korundu. Caminin içerisinde bulunan minber, "Bizans döneminin yapı elemanlarının kullanılması" ile yapıldı ve hem Bizans hem de Osmanlı kültürünü temsil eden bir örnek oldu. Söz konusu tarihi cami, birbiriyle irtibatlı 3 kiliseden meydana gelir. Kuzey ve güney kiliselerinin planları aynıdır. Kubbe kasnağında ise 12 pencere vardır. Camiye sağ tarafına tuğladan tek şerefeli bir minare yapılmıştır. Alt pencereler genişletilerek karanlıktan kurtarılmaya çalışılmıştır.
Güney tarafında ise tonozlu 3 Osmanlı hücresi bulunmaktadır. Burası, Akşemseddin, Emir Buhari ve Şabaniye Şeyhi'nin dergahı olmuştur.
Zeyrek Camii'nin zamanla yıpranan minber ve mihrabı yenilenmiş olup, tarihi bir değer taşımaktadır. Mihrabı alçı kaplama, minberi mermer, kürsüsü ise ahşaptır. Fatih'teki "Zeyrekhane" olarak bilinen bölgenin Haliç ve Atatürk Bulvarı'na doğru eğimli yamaçları teraslarla düzenlendi. İnşa edilen Çivizade-Ümmü Gülsüm, Kasap Demirhun, Bıçakçı Alaaddin gibi mahalle mescitleri semtin küçük odaklarını oluşturdu. Mütevazı ölçekli bu mescitler, semtin Osmanlı dönemi gelişimini ve değişimini simgeleyen semt kimliği açısından önem kazandı.

KONUT İÇİNDE MEZAR
Bizans devrinde dini amaçla kullanılan yapı, Osmanlı devrinde de mescit olarak kullanılarak yaşatıldı. Batısında yer alan Osmanlı haziresiyle beraber tek kubbeli yapı, antik çağdan günümüze kültürel birlikteliği simgeledi. Molla Zeyrek Camii'nin yer aldığı bölgede, bazıları anonim 15 civarında yatır bulunur.
Osmanlı toplumunda ölüm ve yaşam alanları kesin sınırlarla ayrılmadığı için bu yerleşim alanında da sokak dokusu içerisinde konutların arasında, hatta konutların içinde mezarlara rastlanır. Bunların arasında en meşhuru Mehmet Emin Tokadi'nin makamı olarak bilinen mezardır.
Zamanla etrafında bir hazire oluşan bu mezar, İstanbul'un en önemli ziyaret yerlerinden bir tanesi olmuştur.

AHIRDAN İZ YOK...
Fatih'te Zeyrekhane olarak bilinen bölgedeki "Molla Zeyrek Camii"nin şu anda park haline getirilmiş arazisine bakan sokak ise oldukça esrarengizdir. Orada çocukluğu geçenlerin anlattığına göre, parkın olduğu yer eskiden bir ahırmış. Ahırın içindeki kuyu ve altındaki mahzen ise korkulan bir yermiş. Geceleri, ahırdan çığlık sesleri duyulurmuş. Hayvanını ahıra bağlayanlar, akşamları buraya gitmeye korkarmış. Ahırın altından Ayvansaray'a giden bir tünelin varlığı konuşulurmuş. Şimdi o ahırdan hiçbir iz yok. Ancak yerinde manzarası güzel bir park var.
Geceleri çığlık sesleri duyduğunu iddia edenler ise hala mevcut.

ANITSAL DEĞER
Molla Zeyrek Cami'nin, kent siluetine egemen olan doğu cephesi, anıtsal değer taşımaktadır. Çok harap durumda olan bu cephenin restorasyonuna 2004 yılında UNESCO desteğiyle başlanmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü caminin tümünün onarımı için kaynak ayırmıştır.


HALE TAN