Askeri vesayet

38 orta ve düşük rutbeli asker, hükümeti ve TSK'nın üst kademesini değiştirdi. 27 Mayıs darbesinden sonra ordunun konumu 'Askeri vesayet'e fırsat verecek şekilde hazırlandı. MGK, Anayasal bir kurum oldu. Uzun bir süre de bu durum devam etti...

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 19 Aralık 2010 Güncelleme 19 Aralık 2010, 00:00
Askeri vesayet

İÇİNDEKİLER

4 Ağustos 1960 - 16 Mart 1966 dönemi, CEVDET SUNAY: 1958'de Korgeneral olarak Genelkurmay İkinci Başkanı oldu.
Ağustos 1959'da Orgeneral oldu. 27 Mayıs 1960 darbesinden hemen sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na getirildi.
Üçüncü ordu komutanlığından, darbenin hemen sonrasında Genelkurmay Başkanı yapılan Ragıp Gümüşpala'nın iki ay sonra tasfiye edilmesi sonucu, 1960 yılı Ağustos ayında, Genelkurmay Başkanlığı görevine atandı. 1966 yılında, görevinden ayrılarak cumhurbaşkanlığına giden yolda yürümeye başladı.27 Mayıs, askerî darbesi ile birlikte ordunun konumu 'askerî vesayet'e fırsat veren bir şekilde kurgulanır. MGK anayasal bir kurumdur artık, sadece Genelkurmay başkanı değil, onun 'bakanları' mahiyetindeki kuvvet komutanları da yerlerini alır orada.
Darbeyi yapan askerlerden oluşan Millî Birlik Komitesi, Meclis'in de üstündeki Senato'nun doğal üyeleridir. Askerin cumhuriyeti koruma ve kollama görevini düzenleyen yönerge 'kanun'a dönüştürülür. Asker, 27 Mayıs'la birlikte siyasi erkin ortağı olur, siyaset de askere bulaşır. Asker, hükûmetleri etkileyebilecek bütün enstrümanlara sahip olduğu gibi, son 50 yıl göstermiştir ki cunta ve darbe yoluyla devlet yönetimini ele geçirebilme 'psikolojisi' elde edilmiştir. Kurtuluş savaşının 'Galip Hocası Celal Bayar'ın "Eğer 27 Mayıs başarılı olmasaydı, 12 Mart da, 12 Eylül de olmazdı" cümlesi unutulmamalıdır.

SİVİL VE ASKERİ TRAVMA
Generallerin ve kurmay subayların yüzde 90'ı emekli edilir, Türk Ordusu için 'olmazsa olmaz' önemdeki hiyerarşi altüst olur. 38 orta ve düşük rütbeli asker bir cunta yoluyla hükûmeti de TSK'nın üst yönetimini de değiştirebilmiştir. Talat Aydemir'in giriştiği iki cunta girişiminin temelinde, Aydemir'in 27 Mayıs'a yetişememiş olması kadar, 'ne kadar kolay darbe yapılabildiğini' görmesi etkili olmuştur. Bu hem sivil hem de asker için bir travmadır. 'ihtilaller her zaman önce kendi çocuklarını yer' kuralı burada da hükmünü icra eder. 3 Ağustos 1960'ta 235 general-amiral emekliye sevk edilir. Emeklilikler sonrasında orduda sadece 25 general-amiral kalır. Bu nedenle pek çok görev daha alt rütbedeki generalamiral ve subaylar tarafından yürütülür.
Bu ordu içinde ciddi kırgınlık ve dargınlıkları beraberinde getirmiştir. Darbe sonrası kurulan Milli Birlik Komitesi'nde (MBK) yer alamayan subayların yeni ihtilal arayışlarında iştahlarını kabartmıştır. Zira ihtilalle birlikte MBK'ya mensup yüzbaşı, binbaşı, yarbay ve albay seviyesindeki subaylar bir anda devlet protokolünde bakanların, orgenerallerin bile önünde yer almışlar ve kendilerinden yüksek rütbeli subaylar, bu kişilere saygı göstermek ve onları selamlamak zorunda kalmışlardır. Aynı zamanda MBK mensubu subaylara demokratik düzene geçildikten sonra ömür boyu senatörlük hakkı verilmiştir.
Bunlar TSK'da çok ciddi rahatsızlık doğurmuştur. 27 Mayıs'ta devlet yönetimine kolaylıkla el konulabilmiş olması, Talat Aydemir cunta macerasının temel sebebini teşkil eder. Hava Kuvvetleri komutanı Orgeneral İrfan Tansel, halkın temsilcisi olarak Cumhurbaşkanı adayı yapılmak istenen Ali Fuat Başgil hoca olayı karşısında, "Eğer Ali Fuat Başgil Cumhurbaşkanı seçilirse Çankaya Köşküne ilk bombayı ben atarım" diyebilmiştir. 27 Mayıs 1960 darbesinde Kurmay Albay Talat Aydemir Kore'deki Türk birliğinde görevli olduğu için fazla ön plana çıkamamış dolayısıyla Milli Birlik Komitesi (MBK) içinde yer alamamıştı. Ancak MBK üyelerinin birçoğu yakın arkadaşıydı ve darbeden üç ay kadar sonra Türkiye'ye döndüğünde Ankara'daki Harp Okulu Komutanlığı'na atanarak kritik bir göreve getirilmişti. Böylesi bir kritik mevziyi elinde bulunduran Aydemir, bu güce dayanarak daha sonra iki kez darbe yapmaya kalkışacak ancak ikisinde de başarılı olamayacaktı. 22 Şubat 1962'deki ilk girişiminde affedilen ve emekliye sevk edilen Aydemir, 21 Mayıs 1963'te ikinci bir kez daha darbe yapmaya kalkışacak yine başarılı olamayınca yargılanarak idam edilecekti. İhtilal yapmadan duramayan albay en sonunda darağacında can verecekti. İttihat ve Terakki'ye kadar uzatılabilecek bir askeri-siyasi geleneğin 1960'lı yıllarda ortaya çıkan bir karikatürü gibidir. Darbe yapmaya kalkıştıklarında askeri harekât sırasında belirledikleri parolanın "Halaskar", işaretinin ise "Fedailer" olması bu hırslı albay ve arkadaşlarının tarihsel bağlantıları ve siyasi tutumları konusunda bir fikir verebilir.
Tabii ki bu kadroyu harekete geçiren siyasal ve toplumsal bir arka plan vardır, ama onların anlayamadığı ve anlamak için hiç uğraşmayacakları da tam bu sınıfsal temeldir. 27 Mayıs'ın nasıl olduğunu ve ne kadar kolay gerçekleştiğini bildiklerine inandıkları için kendi girişimlerinin de başarılı olacağına emindirler. 27 Mayıs darbesi Demokrat Parti iktidarını tasfiye ettikten sonra yeni bir Anayasa ve seçim yasası çerçevesindeki düzenlemelerle rejimi yeniden oluşturmaya yöneldiğinde aslında hareketin içinde de ayrılıklar baş göstermeye başlayacaktı. 13 Kasım 1960'da MBK'dan 14 kişinin tasfiyesi ile orduda faaliyet halindeki cuntalar içinde ayrılıklar ve mücadele sona ermiş olmuyordu. Nitekim 14'lerin tasfiyesine onay veren Aydemir başta olmak üzere, birçok etkili subay ve çeşitli cuntalar düzenin geri dönüş hazırlıklarından memnun değildi ve 27 Mayıs'ın boşuna yapılmış olduğunu düşünmeye başlamışlardı. "Bu çocuk sakat doğdu!" sözleri adeta bir parola gibi ağızdan ağıza yayılıyor ve ordu içinde yeni ilişkiler ve örgütlenmeler uç veriyordu.
Sonuçta MBK'ya da alternatif niteliğinde veya onun üzerinde baskı kurmak amacıyla "Silahlı Kuvvetler Birliği" (SKB) adı altında yeni bir cunta oluştu. Bazı MBK üyelerinin de içinde yer aldığı bu cunta, olan-bitenden memnun değildi ve Cemal Gürsel-İsmet İnönü ikilisinin denetiminde ilerleyen sürece ve bu ikilinin emrinde hareket eden Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cevdet Sunay'a karşıydılar. Aydemir ve arkadaşları, 1 Şubat'ı 2 Şubat'a bağlayan gece düğmeye bastılar. Olmadı, 20 Mayıs'ı 21 Mayıs'a bağlayan gece bir kez daha harekete geçtiler, gene olmadı. Ankara radyosunu hükümet susturacak, Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, etimesgut'tan yayına sokulan radyodan bizzat seslenerek işi bitirecekti. Cevdet Sunay radyodan şöyle diyordu: "TSK hükümetin emrindedir. Kara, deniz, hava ve jandarma komutanlıkları hükümeti destekliyor. Talat'ın 3-5 adamı hüsrana uğrayacaktır. Maceraperestler muvaffak olamayacaklar ve cezalarını görecekler. Bunlar toplanmaktadırlar." Talat Aydemir ve Fethi Gürcan'ın hayatı asılarak sona erdirilecekti.
Ve yıllar geçer,1965 seçimleri yapılır.
Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel ve Genel Kurmay Başkanı Cevdet Sunay, orduyu siyasetten çekmek için büyük uğraş verirler. İdareyi ancak, 1965 seçimleri sonrası düzgün şekilde sivillere bırakırlar.

NASIL CUMHURBAŞKANI OLDU?
Cemal Gürsel komaya girince Ankara'da "Cumhurbaşkanlığına Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay'ı seçelim" fikri yoğunluk kazandı. Sunay önce senatör yapılacak, sonra Köşk'e çıkarılacaktı. Kritik olaylar sırasında görev yapan Genelkurmay Başkanı Org. Cevdet Sunay'a şans meleği konacaktı.27 Mayıs'a aktif olarak katılmayan ama darbe döneminde 'üstüne düşeni' yapan Sunay, önemli bir denge unsuru sayılıyordu. Asıl önemlisi, 240 milletvekili ve 85 senatörüyle kendi içinden bir aday çıkarabilecek durumdaki AP ve Süleyman Demirel'in onu istemesi, CHP ve merhum Ecevit'in duruma ses çıkarmaması karşısında yapılacak bir şey yoktu. Çankaya'ya giden yol Genel Kurmay'dan geçecekti. 28 Mart 1966 günü TBMM toplandı.
AP, CHP, TİP, kontenjan senatörleri, Milli Birlik Grubu (yani 'tabii senatör' haline getirilmiş olan 27 darbeci) ile bazı bağımsız adaylar, Sunay'ı cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdi.
Locada 15 general oturuyordu.
Bu komutanlar arasında yeni Genelkurmay Başkanı Cemal Tural, yeni Kara Kuvvetleri Komutanı Refik Yılmaz, Deniz Kuvvetleri Komutanı Necdet Uran, Hava Kuvvetleri Komutanı İrfan Tansel de oradaydı. Ayrıca Meclis koridorlarında 30 kadar general dolanıyordu.
Parlamentonun, Meclis artı Senato, toplam mevcudu 637 kişiydi. Bunlardan 532'si seçime katıldı. Oylar sayılırken parlamenterler dışarıya çıktı. Locadaki komutanlar ise yerlerinden kımıldamadılar. Sonuçta Cevdet Sunay 461 oyla beşinci cumhurbaşkanı seçildi. Vuslat bir başka bahara kaldı.