Türk casusu Robinson Crusoe

Osmanlı'nın Balkanlar'a geçmesiyle birlikte başlayan Hristiyan casusluk faaliyetlerini iyi bilen Marana, mektupları ilk başlatan isimdi... İkincisi ise, Robinson Crusoe'nun yazarı...

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 24 Kasım 2010 Güncelleme 09 Aralık 2010, 15:31
Türk casusu Robinson Crusoe

İÇİNDEKİLER

Katolik Kilisesi'nin ve onun engizisyon mahkemelerinin hüküm sürdüğü Ortaçağ Avrupa'sında bu kuruma en ağır eleştirileri getiren ve kimliği bir türlü belirlenemeyen Türk casusunun öyküsünü anlatmıştık dünkü yazımızda. Sorunun yanıtı gerçekten şaşırtıcı olacak... Önce şunu belirtelim, mektupların yazarı bir Tük değildi, bu sahte milliyeti kendini korumak için kullanmıştı. Ve tabii ki yedi cilt tutan bu mektuplar sadece onun tarafından yazılmamıştı.

14. YÜZYIL'DAN İTİBAREN
Ama olayı başlatan ve devam ettiren iki isim de tarihe mal oldu. Bunlardan ilki, yani mektupları yazmaya başlayan tanıdık bir isim değil; Giovanni Paola Marana.. Ama asıl sürpriz, bu mektupların devamını getiren ikinci isimde ki, onu birazdan anacağız. Önce Marana kimdi ona bir göz atalım.
Marana,
yani Cenevizli soylu bir ailenin varisi olan Giovanni Paola Marana (1642-1693) son derece iyi eğitim görmüş, Avrupa'nın pek çok kentini ve Osmanlı'yı dolaşmış, çok geniş çevresi olan biriydi. Bu mektupları kaleme aldığında kilisenin kendisinden şüphelendi ve bunun üzerine Genova'dan ayrılıp Paris'e yerleşti. Tabii eylemlerine oradan devam etmek şartıyla..

Aytunç Altındal onu ve Osmanlıdaki casusluk faaliyetlerini 'Bir Türk Casusunun Mektupları' kitabında şu satırlarla anlatıyor; "Marana Cenevizli'ydi ve Osmanlı İmparatorluğu'nun Balkanlar'a geçmesiyle birlikte başlayan Hıristiyan Casusluk faaliyetlerini çok iyi biliyordu. Selçuklu, Osmanlı, Memlük topraklarındaki Hıristiyan prensler, özellikle 14.Yüzyılın başından beri çok güçlü bir casusluk ağı kurmuşlardı. Krallar tarafından Türkler'in arasına yerleştirilmiş bu ajanlara o dönemde Kuran okuyabildikleri ve çok iyi dil bildikleri için Türk Casusları deniyordu. Bunlar ülkelerine döndükten sonra gizli raporlar yazmışlar ve o dönemin soylularına iletmişlerdi."

O İSİM; DANİEL DE FOE

Marana,
bir süre sonra yakalanacağını anlayıp mektupları kesmişti. Bayrağı ondan devralan diğer isim ise gerçekten insanı şaşkına çeviriyor; Hepimizin bildiği, tarihe mal olmuş bir romanın, ıssız adada yaşamını geçiren Robinson Crusoe'nin yazarı Daniel De Foe...
İngiliz
romancılarının kurucularından sayılan De Foe'nin pek az bilinen yanlarından biri de, onun İngiliz İstihbarat Servisi'nin en önemli ajanlarından biri olmasıdır. Aynı zamanda bir ihtilalcidir ve Kral 12.
Charles'
a karşı isyana katılmıştır. Bütün bunların dışında sürekli olarak borç ve dolandırıcılık suçlamaları ile karşılaşmış biridir De Foe...

YILLARCA GİZLİ KALDI
Ve Ayturç Altında onun ilginç kişiliğini şu cümlelerle anlatıyor; "Adamın en ilginç özelliği o dönemde henüz yeni tanınan Spiritualist akımın öncülerinden olmasıdır. Defeo, okült ilimlerine çok ilgi duymuş, bu konularda pek çok yazı yazmış bir aydındı aslında. Bazı kaynaklara göre imzalı - imzasız 623 yazısı ve kitabı vardır. İmzalı yazı ve kitaplarının sayısı ise 229...

Defoe casusluk hayatında hiç yakalanmadan yıllarca görev yapmıştır. İngiltere'den İskoçya'ya gizli görevle gönderildiğinde kimse onun başarılı olabileceğini düşünmemişti.
Daha sonra aralarına karışarak istihbarat topladığı İskoç soylularından biri onun için, 'O zaman en kuşkulanmadığımız kişi Defoe'ydu. Kuşkulansaydık İngiltere'ye tek parmağı bile dönemezdi. Ama anlamadık ne yazık ki' diye yazmıştı"

Deofe ile Osmanlı'nın ilişkilerini yine Aytunç Aytındal'ın satırları ile aktarıp konuyu noktalayalım; "Defoe kuşkusuz çok önemli ve etkili bir yazardı. Onun döneminde Osmanlı'nın özellikle Paris'te ve Londra'da bazı gayrimüslim istihbarat elemanları vardı. Defoe'nin bunlarla tanışmamış olduğunu var saymak mümkün değildir. Çünkü bu gayrimüslim ajanlar (Çoğunlukla Ermeni ve Yahudiydi) Osmanlı'ya para karşılığında çok önemli istihbarat bilgileri iletmişlerdi. İlginçtir ki bu bilgilerin çoğu ilk kez Defoe tarafından dile getirilmiştir. Muhtemelen bu Ajanlarla - Osmanlı Devleti ile doğrudan değilse bile Defoe arasında bir bilgi alışverişi olmuştur."