CIA'ya Ankara'da operasyon

CIA ajanı olan bir silah tüccarı Ankara'ya davet edildi. Gözleri bağlandı ve ona hak ettiği ilgi gösterildi! Sonuç: Bosna'dan aldığı silah parasını iade etti...

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 24 Ekim 2010 Güncelleme 09 Aralık 2010, 15:06
CIA’ya Ankara’da operasyon

İÇİNDEKİLER

Bir yandan Boşnaklar'ın eline silah geçmemesi için BM ambargosu devam ediyor, diğer taraftan da Batılı istihbarat örgütleri Boşnaklar'ın elinde avucunda ne varsa almak için operasyonlar düzenliyordu...
Ali İzzetbegoviç Hükümeti,
BM ambargosunu delip, silâh temin edebilmek için her yolu deniyordu. O günlerde Fransız İstihbaratı'na mensup olduğunu açıkça söyleyen bir kişi Boşnaklarla irtibata geçti:
- Ben size silâh temin edebilirim. Hakkında araştırmalar yapıldı.
Fransız İstihbaratı'nın elemanı olduğu doğrulandı. Ardından, silâh numuneleri istendi. Fransız İstihbaratı'nın elemanı o numuneleri de getirip gösterdi.
Fiyat pazarlığının ardından, kendisine bir "ihtiyaç listesi" verildi.
Yapılan anlaşmaya göre, süreç şu şekilde işleyecekti: Boşnaklar, silâhların bedelini bir İsviçre bankasına yatıracaklardı.
Silâhların tesliminin ardından Boşnak Hükümeti tarafından çekilecek bir faksla paranın serbest bırakılması ve Fransız İstihbarat elemanına ödenmesi gerçekleştirilecekti.
Boşnaklar mutluydular. Yüklü miktarda silâh alımı yapıp, Sırp saldırılarına karşı daha rahat direnebileceklerdi. Silâhların gelmesi beklenirken, garip bir gelişme oldu.
İsviçre'deki bankaya yatırılan paraların çekildiği görüldü. Tam 12 milyon dolar buharlaşıp gitmişti.

12 MİLYON DOLAR
Resmi ve meşru Bosna Hükümeti, İsviçre Bankası ile irtibata geçti. Önceden yapılan anlaşmaya niçin uyulmadığını ve paranın nereye gittiği soruldu.
İsviçre Bankası'nın yetkilileri "hayır" dediler: - Biz sizinle yaptığımız anlaşmaya harfiyen uyduk. Ardından Bosna Hükümeti adına kendilerine paranın ödenmesi için çekilen faksı gösterdiler. Gerçekten de bankaya gönderilen faks, gerekli bütün şartları taşıyordu. Fransız İstihbaratı, mükemmel bir sahtekarlık olayı gerçekleştirmişti. Sonradan yapılan araştırmalar gösterdi ki, olayın içinde sadece Fransız İstihbaratı yoktu. Bu operasyonda CIA da Fransızlar'a yardım etmişti. Tereyağından kıl çeker gibi bankadaki paralar boşaltılmıştı.
12 milyon dolar, Boşnaklar için büyük paraydı. Fransız ve Amerikan istihbaratlarının müşterek gerçekleştirdiği bu operasyon, Bosna Hükümeti'ni ciddi anlamda sarstı.
Üstelik, kendilerine oyun oynayan ve büyük zorluklarla toplanan bu parayı alan kişinin adı da belliydi. Kendileri ile görüşme yapan Fransız İstihbarat elemanını cezalandırmak için peşine düştüler. Fransızlar da böyle bir gelişmeye karşı hazırlıklıydılar. Gerekli tedbirler çok önceden alınmıştı.
Fransa makamları, Bosna Hükümeti'ni dolandıran istihbarat elemanlarını Marsilya Hapishanesi içindeki bir villada koruma altına aldılar. Fransız istihbarat elemanı uzun süre o villada yaşadı ve dışarı çıkmadı.
Kendisine de ceza verilemedi.

TÜRK DOSTLAR DEVREDE

Amerikan istihbaratı CIA da benzer bir operasyon gerçekleştirdi. Aynı zamanda silâh kaçakçılığı yapan bir elemanını Saraybosna'ya gönderdi ve Bosna Hükümeti'ne silâh temin etme sözü verildi. Yine pazarlık yapıldı, yine sipariş verildi, ancak silâhlar bu defa da gelmedi. Fransızların yaptığına benzer bir şekilde para bankadan çekildi. Bu operasyonda da Boşnakların 3,2 milyon doları gitti. Bunun üzerine Boşnak Hükümeti'nin Türkiye'deki dostları harekete geçti. Amerika'daki CIA elemanı silâh tüccarı ile irtibat kuruldu. Kendisine, Türk Silâhlı Kuvvetleri'ne yüklü miktarda alım yapılacağı bildirilerek, hemen Ankara'ya davet edildi: - Konuşmamız lazım. Öncelikle de oturup bizim alacağımız komisyon miktarlarını belirlememiz gerekli. Gerçekten de o günlerde Türk Silâhlı Kuvvetleri için ciddi miktarda silâh alımı yapılacaktı. İhale süreci de başlatılmıştı.
Bu ihalenin, istenen "komisyonu" vermesi hâlinde kendisine kalacağının taahhüt edilmesi, Amerikalı silâh tüccarını heyecanlandırdı. Alım miktarı yüksekti ve işin ucunda son derece tatlı bir kazanç vardı. Amerikalı silâh tüccarı birkaç gün sonra Türkiye'ye geldi.

MÜTHİŞ OPERASYON
Bosna'nın Türk dostları, Amerikalı'nın Ankara'ya geldiğini öğrenir öğrenmez, önceden oluşturdukları planı uygulamaya koydular. CIA elemanı, resmi bir resepsiyondan dışarı çıkarılıp bir taksiye bindirildi. Başına tabanca dayandı, ses çıkarmaması istendi ve gözleri bağlandı. Amerikalı korkudan titremeye başlamıştı. Kendisine korkmaması söylendi ve taksici ile diğer iki Türk tarafından önceden bu iş için hazırlanan bir eve götürüldü. Evde gözleri açılan Amerikalıya, "Bosnalı Müslümanların parasını sana yedirmeyiz" denildi: - Tercih senin. Ya bu para gelecek, ya da öleceksin. Amerikalı silâh tüccarı olağanüstü korkmuştu. Bütün vücudu zangır zangır titriyordu. Sürekli olarak aynı sözleri tekrarlıyordu: - Beni öldürmeyin, bana bir şey yapmayın. Ne istiyorsanız yapacağım.
Yeter ki bana dokunmayın.
Eline kalem kağıt verildi. Parayı gönderecek kişiyle el yazısı ile mektup yazması istendi. Amerikalı, "karıma yazacağım" dedi.
Ardından da ülke ve mekân bildirmeden durumun vahametini ortaya koyan, paranın biran önce gönderilmesinin şart olduğunu anlatan bir mektup kaleme aldı. Altına da kendisine verilen hesap numarasını yazdı.
Mektup, Ankara'dan postaya verilmedi.
Özel bir kurye tarafından Fransa'ya götürüldü ve postaya oradan verildi. Çok değil, 5-6 gün sonra paralar "tırınk" diye Bosna-Hersek Genelkurmay Başkanlığı'nın Türkiye'deki hesabına yatırıldı. Ancak, tam olarak 3,2 milyon dolar değil, bir miktar daha az gelmişti.
Banka, içinden havale masrafını kesmişti. Para bankadan çekilir çekilmez, Ankara'da tutuklu bulunan CIA elemanı da serbest bırakıldı.

ALTIN KALEMLER
Amerikalı serbest bırakılırken, pasaportu ve parası hariç, üzerindeki evrak ve eşyaya da el konuldu. Türkiye'ye "rüşvet" olarak dağıtmak üzere altın kalemler getirmişti. Bu altın kalemler Saraybosna'ya götürülüp Savunma Bakanlığı'na teslim edildi.
Bosna Savunma Bakanlığı tarafından da çatışmalarda kahramanlık gösteren askerlere törenle verildi. Bu operasyon bir dönüm noktası oldu. Bir daha Batılı hiçbir istihbarat örgütü Boşnaklar'ın paralarını ele geçirmek için herhangi bir girişimde bulunmadı. Zaten Bosna Hükümeti'nin de bu tür elemanlara ihtiyacı kalmamıştı. Özellikle Güney Afrika ve Rusya olmak üzere bazı ülkelerden silah alımı rutine bağlanmış ve Batılı silâh tüccarlarının elinde oyuncak olmaktan kurtulunmuştu. Ancak, Güney Afrika'da Mandela'nın iktidara gelmesinden kısa bir süre sonra Amerikalılar ve Ermeniler'in baskısı ile Türkiye'ye silâh ambargosu konuldu. CIA ve Ermeniler, bu silahların Bosna'ya gittiğini tespit etmişlerdi.

KAHVE İKRAMIMIZ OLSUN KAHVE İKRAMIMIZ
Çatışmaların ilk başladığı günlerde, kelimenin tam anlamı ile at izi ile it izi birbirine karışmıştı.
Kimin ne yaptığı belli değildi.
Mostar'da, başlangıçta Hırvatlarla Boşnaklar birlikte hareket ediyordu.
Zaman içinde bu birliktelik bozuldu, Hırvatlar da Boşnaklar'a saldırmaya başladı. Büyük bölümünü yakalayıp tutukladılar.
Bunun üzerine Mostar'daki zengin Boşnaklar bir araya geldiler.
Sırplar'la işbirliği yapmak için aralarında para topladılar. O günlerde bölgede paranın yaptıramayacağı iş yoktu.
Bu iş için görevlendirilen Boşnak komutan S.Ç, Sırplar'la irtibata geçti.
Para karşılığı Hırvatlar'ı vurmaları için pazarlık yaptı.
Sonunda anlaşma sağlandı...
Sırp topçusu, namlusunu Hırvat bölgesine çevirecek, mevzilerini dövecekti. Her bir mermi için de kendisine 10 D.M ödenecekti. İlk etapta Hırvat mevzilerine 1.000 top mermisi atılacaktı.
Üç gün üç gece, Sırp topçusu Hırvat mevzilerini dövdü.
Ertesi sabah, Boşnak komutan S.Ç, ödeme yapmak için Sırpların yanına gitti. Önceden belirlendiği gibi 10.000 Alman Markı'nı ellerine saydı.
Ödemenin ardından, Boşnak komutan S.Ç, Sırplar'a sordu:
- Biz sizinle 1.000 mermi atılması için pazarlık yapmıştık. Ben saydım, siz toplam 1.100 mermi attınız.
Sırplar "doğru" cevabını verdiler:
- Üstü de bizim size kahve ikramımız olsun!
Para gerçekten de çok önemliydi.
Sayı ve silâhça geride olan ve iki ateş arasında kalan Boşnaklar, sık sık paranın gücünü kullandılar. Sırplar ve Hırvatlar içinden satın aldıkları kişileri kullanarak, yok edilmeyip ayakta kalabilmeyi başarabildiler.
O günlerde, Sırplar, Hırvatlar ve Boşnaklar arasında silâh kaçakçılığı yapan da çoktu. Romanya'dan 200 dolara alınan Kaleşnikof tüfekler, bölgede 2.500 dolara satılıyordu.
Üstelik, peynir ekmek gibi gidiyordu.
Herkes bireysel olarak silâhlanıyor, bütün varlığını silâha yatırıyordu.