Bu işaretle zafere

Bizans İmparatoru Konstantin rüyasında 'In Hoc Signo Vinces' (Bu işaretle zafere) sözlerini gördü. Konstantin Haç'ın zaferine inanıyordu. Bugünlerde de buna inananlar var. Örneğin Pall Mall marka sigaranın bağlı bulunduğu şirket

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 06 Ekim 2010 Güncelleme 13 Ekim 2010, 12:03
Bu işaretle zafere

İÇİNDEKİLER

İstanbul'un o müthiş tarihi gizemlerini, casuslarını, gizli örgütlerini günlerce konuştuk da, ilk İstanbul'dan, yani Bizans İmparatorluğu'ndan pek söz etmedik.
Önce bir yanlışı düzeltelim. Biz 'Bizans İmparatorluğu' diyoruz ama böyle bir imparatorluk yok aslında. Bizans, Haliç'ten Sirkeci'ye kadar olan küçücük bölgenin adı. İmparatorluğun esas adı Büyük Roma. Bu da ikiye bölünüyor sonra... Bizans'ın bulunduğu bölge Doğu Roma İmparatorluğu oluyor.
Bildiğimiz Roma da, batı topraklarında kalıyor. Bizim İstanbul bölgesinin İmparatoru da Konstantin. O dönemde burada yirmiye yakın din var. Bu arada yeni türeyen Hıristiyanlar'ın genel nüfusu sadece yüzde 3 ve dinlerinin kabul edilmesini istiyorlar haliyle.

Peki ya Hıristiyanlık ile özdeşleşen Haç?
O dönemde çıkıyor işte. Konstantin, "Bir imparatorlukta iki imparator olmaz" diye Batı'ya savaş açınca, Hıristiyanlar'a "benimle savaşa katılırsanız sizin dininizi de kabul ederim" diyor.
Onların da bir şart var; "Biz savaşmayız ama savaşa en önde simsiyah kefenle ve elimize de haçlarımızı alıp gideriz!' Ama Haç denen nesnenin nasıl bir şey olduğunu kendilerinden başka bilen kimse yok.

Gidiyorlar mı en önde öyle salak gibi?
Gidiyorlar ama efsaneye göre bak ne oluyor? Tiber nehrinin iki yakasında, bu iki ordu karşı karşıya geliyor. Batı Romalılar, nehrin karşı yakasında siyah kefenler giymiş ellerinde garip şeyler olan birilerini görünce şaşkına dönüyorlar. Batı Roma, Pagan dininden ve o zamana kadar, haliyle onlar da Haç'ı görmemiş.

Köprüden hücum etmeye başladıkları zaman köprü çöküyor ve Batı Roma imparatoru düşüp ölüyor. Paganlar paniğe kapılıp dağılıyorlar. Doğu Roma ordusu içindeki Hıristiyanlar diyor ki, 'bizim tanrımız yardım etti, sayemizde savaşmadan kazandık.' Böylece Konstantin savaşmadan tek imparator oluyor. Bir süre sonra Konstantin, bir rüya gördüğünü söylüyor. Rüyasında gökyüzünde güneşin önünde bir haç varmış, bir de Latince bir cümle: "İn Hoc Signo Vences!" "Bu işaretle zafere" demek.

(Bu arada Aytunç, masanın üzerinde duran ve yıllardır hiç değiştirmediği Pal Mall sigarasını bana uzatıp üzerindeki küçük yazıyı gösteriyor) Bak burada ne yazıyor?

"İn Hoc Signo Vences"... İnanılmaz! Peki bu cümlenin Pal Mall'in üzerinde ne işi var?
Sen düşün işte. Konstantin efendi 325 yılında söylemiş bunu, bugün sigara paketinin üzerinde duruyor.

Neden 'Yeni Harman' değil de Pall Mall'in üzerinde? Özellikle bu Pall Mall grubu doğrudan doğruya 'haçın zaferine inanan' insanların yönettiği bir şirket. Sadece sigara değil bir sürü şey üretiyorlar.

Bütün paketlerinde var mı? Yok sadece bir türünde var. 'Hangisinde ve neden' diye sorma...

Sormuyorum. Peki savaşa dönelim, o sırasında Konstantin hangi dinden?
O sırada güneşe tapıyor. Unvanı da bu yüzden 'Sol Vinctus' yani 'Güneşin oğlu'. Karısını ve oğlunu bile Hıristiyanlar'a yakınlaştıkları için öldürmüş, öyle de gaddar biri. Sonra o ünlü 'İznik Konseyi'ni topluyor.
Bütün dinlerin temsilcileri oradalar. Hıristiyanlar'a, 'Ne istiyorsunuz' diye soruyor. Onların bir kısmı 'İsa diye biri var, bu tanrıdır, bunun kabul edilmesini istiyoruz' diyor.
Diğer kısmı ise, 'İsa tanrı değil peygamberdir' diyor. Konstantin de düşünüyor, 'Varsın Tanrı daha olsun, ben nasılsa güneşin oğluyum, zaten yirmi tane tanrı var, İsa da tanrı olsun bakalım' diyor.

İsa'nın resmi kabulü yani... Öyle... "İsa tanrı değil, peygamberdir" diyen Hıristiyanlar'a Arianist, onun tanrı olduğuna inananlara da Apostolik denir. Bu ayrışma sonunda, Katolikler'i ve Protestanları yaratıyor. İsa'yı tanrı olarak kabul eden Katolikler uzun yıllar Protestanlar'ı öldürüyor, yakıyor, asıyor, kesiyor...

BÜYÜLER VE SİHİRLER
İşin içinde mutlaka tarikatlar da vardır... Olmaz mı? İşte o dönemde kurulmuş olan tarikatlardan biri 'Konstantin imancıları.' Bu tarikat, İsa'nın tanrı değil, peygamber olduğuna inananların tarikatı. Diğerleri, 'İsa Tanrı değildir' diyenleri öldürüyorlar ya... 'Konstantin imancıları'da onlardan kurtulmak için yer altına iniyor, gizleniyor ve tarihteki birçok tarikatın da başlangıcı oluyorlar.
Gül ve Haç, Tapınak Şövalyeleri ve Masonlar dahil hepsinin geldiği yer burası. Bunlar 'aykırı düşünen' anlamına elen Gnostik Hıristiyanlık diye bilinen akımı oluşturuyorlar.

Gnostik'lerin İsa ile ilgili başka düşünceleri var mı? Var tabii. 'İsa, şifreler, büyüler ve sihirle uğraşmıştır' diyorlar. Onlara göre İsa büyücü. Neden? Öldükten sonra diriliyor, suyun üzerinde yürüyor, bakireden doğuyor... 'Bunları ancak bir büyücü yapabilir' diyorlar.

Bunların arasında hiç mantıklı bir adam yok mu yahu? O dönem yaşasaydın görürdük seni de! Dolayısıyla bunları açıkça söyleyemedikleri için gizli tarikat kuruyorlar. Gizli kelimesi de 'okült', okültizm yani. Gizlenmeleri ise mecburiyetten. Eskiden nasıl bizim solcular, komünistler gizlenirdi, o da okülttü işte. Açıkça söylediğin zaman kelle gidiyor.
Yeraltına inmelisin.

Peki gelelim Hristiyanlar'ın İskenderiye'yi ve oradaki tarihin en büyük kütüphanesini yakma hikayesine... İsa'dan sonra 500'lü yıllarda Hıristiyanlar, İskenderiye'yi ele geçiriyorlar. Her zaman olduğu gibi fikirlerine karşı olan herkesi öldürüyorlar. Hatta insanları yakıyorlar.
İsa'nın tanrı olduğuna inananlar kurtuluyor sadece. Kütüphaneyi ve yakınındaki mabedi koruyanlar ise malum Pagan dininden olanlar. Ve Hipestesia diye bir rahibe var aralarında.
Kadın, filozof, bakire ve evlenmesi mümkün değil. Sene 578...

O dönemdeki yasaklar fazla. Bildiğim kadarıyla astrolojik bilgiler konusunda da zorluk yaşamış bilim adamları... Tabii... Kilise diyor ki mesela, 'İsa yeryüzüne indiği için, dünya kainatın merkezidir, güneş onun etrafında dönmektedir.' Oysa Kilise'nin karşısındaki görüş, yani 'Konstantin İmancıları'ndan gelen gelenek yüzyıllardır bunun tersini söylüyor.

Hocam Galileo'nin 'Dünya güneşin etrafında döner" teorisi 1600'lü yıllarda ortaya atılmış.
Adamı bunu söylediği için az kalsın asıyorlarmış.
Şimdi sen diyorsun ki, bu bilgi Galileo'den yüzyıllar önce biliniyor...
Peki bu bilgiler Galileo'ya nereden geliyor sanıyorsun? Ya da Gül ve Haç Şövalyeleri'ne.

Galileo da bir Gül ve Haç üyesi... Peki nereden geliyor? Bırak da nasıl olduğunu anlatayım; Kilise, kendi karşıtı olan örgütlerin bütün önemli buluşların, bilgileri ve belgeleri yok ediyor. Dolayısıyla diğerleri de yer altına iniyorlar. Çok daha sonra Gül ve Haç üyesi olan Galileo'nun eline ulaştırılıyor bu bilgiler. Çünkü hepsi aynı geleneğin, gizli örgütlerin uzantısı. İsa'dan önce 420 civarında Arisdarcus diye bir bilim adamı var. İşte bu adam ilk kez, 'dünyanın güneşin etrafında döndüğünü' o yıllarda ortaya koymuş anlayacağın...

GERÇEK ORTAYA ÇIKARSA
Ben anlayacağıma keşke lisede, bunu bilemedim diye bana sıfır veren hocam anlasaydı. Peki o zamanlarda yeraltını mesken tutmuş başka alimler de var mı?
Olmaz mı, Isaac Newton var mesela. O da bir Gül ve Haç üyesi. Dolayısıyla bütün o büyük buluşlar da, Gül ve Haç'a yüzyıllar sonra aktarılan sırlar...

Şuna mı geliyoruz? Dünyanın güneşin etrafında döndüğü ortaya çıkarsa, kilisenin 'İsa'nın tanrı olduğu' tezi tamamen çökecek! Evet inanış bu. Bu nedenle kilisenin korkusundan bunlar saklanıyor ve yer altı örgütleri kuruluyor. Gül ve Haç gibi, Tapınak Şövalyeleri gibi... Bu bilgileri bize veren ise Gül ve Haç, üstelik yüzyıllar sonra.

Ben asıl, dünyanın güneş etrafında döndüğü' gerçeğinin Galileo'dan bin yıl önce bilindiğine şaştım! O kadar şaşırma... İstanbul'da kurulan Müserrin adlı bir gizli örgüt vardı mesela, buna benzer bir sürü şaşırtıcı bilgilere sahiptiler. O dönem, İstanbul İngiltere büyükelçiliğinde görevli bir soylu var, adı Paul Rycaut... Bu adam, 15. yüzyılda İngiltere'ye gönderdiği bir raporda, 'Müsserrin örgütünün, sarayda bile Ateizmi yaydığını' söylüyor.

Ateizm ne alaka şimdi? Çünkü bu Müserrin'ler, güneş, ay ve dünyanın hareket halinde olduğunu savunuyorlar! O zaman Hıristiyan alemine göre biliyorsun böyle bir şey imkansız. Dolayısıyla Müserrin'lerin görüşleri, dinsizlik ve ateistlik olarak adlandırılıyor.

1001 GECE MASALLARI

O dönemin Türkler'i bile uyanmışlar dünyanın düz olmadığına, medeniyetin sembolü kilise hala inat ediyor... Çünkü bütün öğretilerini bunların üzerine kurmuşlar. İşkenceleri, baskıları bu veya benzer sebeplerden yapıyorlar. Sana daha ilginç ve matrak bir şey anlatayım. 1001 Gece Masalları var ya...

Bir Fransız tarafından yazılmıştı galiba... Bunun aslı 13. yüzyılda Şam'da yazılmış. Sonra 1700'lü yıllarda İstanbul'da yaşayan Mennan Diab isimli bir haham, senin söylediğin o Fransız yazarına bu el yazmalarını gösteriyor. Adam da uyanık, bu orijinallerden '1001 Gece Masallarını' yazarak Fransa'da bastırıyor. Sözü geçen haham, tabii çok büyük bir kabalist ve ökülist...

Galileo'dan sonra, 1001 gece masallarıyla da uyutmuşlar bizi yani... Eh biraz öyle oldu. Daha sonra 1820 yılında bir İngiliz yazar, bu Fransız'ın yazdıklarını İngilizce'ye çevirip yayınlıyor ve hikayeler bütün dünyaya yayılıyor. Daha sonraki yıllarda Richard Burton bile filminde oynamıştı... Neler vardı bu masallarda hatırlıyor musun?

Uçan halı, Ali Baba Kırk Haramiler, Açıl susam açıl... İşte bütün bunlar ve daha fazlası, mesela Sihirli Lamba, Parmak Çocuk masalları, aslında 13. yüzyılda İslami ökülist örgütlerinin geleceğe yönelik projeksiyonlarıydı. Yüzyıllar sonra Batı bunları aldı, bazı bilimsel kavramlarla birleştirip insanlara sundu.
Uçan halıları tasavvur edebilen, cam tüpler içindeki parmak çocukları düşünenler hep İslamcı simyacılar ve okültislerdi. Ve hatırlatırım, üstat Jules Verne'nin ortaya çıkmasına daha 400 yıl var.