Tarihi 25 Haziran 2017

Bayram cehaleti

Ömrümüzden bir Ramazan ayı daha geldi geçti ve Ramazan'ın ardından bayram günlerine eriştik. Son zamanlarda azalsa da Türk basınında bazı Ramazan ve bayram gelenekleri vardır.
Ramazan'ın gelmesiyle birlikte basınımız 'huzura doğru' bir yolculuğa çıkar. Gazetelerde Ramazan veya bayram köşeleri hazırlanır, televizyonda iftar sahur programları başlar.
Kurban bayramında fabrikasyon 'vahşet' haberleri, ramazanda yine fabrikasyon 'dayak' haberleri, bayramlarda 'şekeri fazla kaçırmayın' klişeleri ekranlarda ve gazete sayfalarında yerini alır. Tabii ki ramazan gibi, bayram gibi toplumu etkileyen zamanlara mahsus bir takım yayınların yapılması gereklidir. Ancak yılın diğer zamanlarında ekseriyetle dini değerlere saldırmaya, dini hafife almaya bayılan basınımızın ramazanla birlikte takındığı bu dindar haller de bir tezat oluşturmuyor değil.
Ramazandan ramazana, bayramdan bayrama dindarlık olunca haliyle biraz eksik oluyor. Hep aynı klişeler hatta çoğu zaman yalan yanlış şeyler tekrarlanıyor.
Gazetelerdeki ve televizyonlardaki susuz kalmamak için şunları yemeli bunları yememeli tarzı haberler de gruptan. Bu haberleri yazanların da okuyanlarında hayatında hiç oruç tutmadığını öğrensem hiç şaşırmam. Çünkü oruç tutan bir insan zaten yılların vermiş olduğu bir tecrübeye sahiptir bu konuda. Neyin yenilip neyin yenilmeyeceğine dair bilgi sahibi olmayı bir kenara bırakın, oruç tutan insanların büyük çoğunluğunun yarı-standart sahur menüleri var. Herkesin yılların tecrübesi ile öğrendiği ertesi gün kendisini rahat ettiren, daha az açlık ve susuzluk yaşatan gıdaları var.
Kimisi pide peynir haricinde bir şey yerse ertesi gün midesi yanıyor, kimisi haşlanmış yumurta yemezse açlıktan oruç tutamıyor.
Çorba içmezse baş ağrısı tutanından karpuz yemezse susuz kalanına kadar herkesin sahur adeti farklı.
Yani gazetelerde ve televizyonlardaki sahurda ne yemeli konseptli haberlerin ramazandan ramazana adet yerini bulsun diye yapılan haber olmaktan başka pek bir karşılığı yok. Dinle alakalı konular basınımızın ramazandan ramazana gündemine girince bir de memleketteki gazetecilik vasatı düşünüldüğünde, haliyle ortaya ciddi bir cehalet çıkıyor. Dinle, ramazanla, bayramla ilgili yazılan cahilce şeylerin haddi hesabı yok. Türkiye 'hac mevsimi bu sene de Kurban Bayramı'na denk geldi' diye haber yapan gazetelerin var olduğu bir ülke maalesef. Geçmişte kaldı o günler diye iyimser olmayalım boş yere, bugün bile bazı medya gruplarımızda çalışan personele şu cümleyi okutsak, cümledeki anormalliği, neye kızıp, neden rahatsız olduğumuzu anlamazlar. Cehalet geçiyor ama gerisi baki kalıyor, malumunuz.
'Bayram günü sağı solu bu kadar eleştirmenin ne alemi var, çiçekli böcekli, barışlı huzurlu, sevgili saygılı bir bayram yazısı yazsaydın ya' diye düşünebilirsiniz.
Haksız da sayılmazsınız.
Lakin bilmeden, öğrenmeden, eksiklerimizi gidermeden, emek ve çaba sarf etmeden, içinde yaşadığımız toplumu tanımadan sevgi, saygı, barış, kardeşlik, huzur olmuyor.
Ramazanı, kurbanı, bayramı hakkıyla anlayıp, yaşayanlardan olmak temennisiyle iyi bayramlar diliyorum...