TAYFUN ER

TAYFUN ER

Tarihi 30 Mayıs 2017

Fatih’e ve Fetihe karşı bir paşa

Fetih'in yıldönümü dolayısıyla çok sık yapıldığı gibi doğrudan kuşatma ve zafer üzerinde değil de fetih öncesi ve sonrası Osmanlı'da iki ayrı eğilimi hatta iki ayrı partiyi yazıp meselenin arka planına bakmayı deneyelim. İstanbul'un fethi sonrası Fatih Sultan Mehmet'in, Çandarlı Halil Paşa'yı idam ettirmesi o günden bu yana tartışılır. Bizdeki egemen görüş, Halil Paşa'nın açık veya örtülü olarak "hain" olduğu için bu cezaya çarptırıldığıdır. Bu görüşün üç dayanak noktası vardır: Halil Paşa başından beri sonradan Fatih olacak Şehzade Mehmet'in tahta çıkmasına karşıdır. Şehzade Mehmet'e karşı hep babası Sultan Murat'ı tutmuştur.



MUAZZAM SERVETİ
Fetih'e karşı çıkmış, bunun için ekibiyle birlikte yoğun çaba sarfetmiş, kuşatma esnasında başta tüm gayretlere rağmen 20 Nisan'da şehre yardıma gelen 4 geminin Haliç'e girmesi olmak üzere her fırsatta kuşatmayı kaldırmayı teklif etmiştir. Kendisinin ve görüşünün kazanması için hainlik yapıp içeriden bilgi sızdırması, bunun için rüşvet alması ve buna ispat olarak da büyük servetinin gösterilmesi. Halil Paşa'nın muazzam bir servetinin olduğu doğrudur. Bu servetin müsadere edildiği ama Fatih'in oğlu Sultan Bayezit'in el konan mallarını Halil Paşa'nın oğullarına iade ettirdiği bir vakıadır. Bazı tarihçiler çok hediye aldığını, bunun o zamanki bir gelenek olduğunu, bazıları da açıkça rüşvet aldığını söyler. Doğru mudur, eldeki kaynaklara göre açıkça söylemek zor ama mümkündür. Biz Halil Paşa'nın şahsının bir adım ötesine geçelim ve asıl olarak, tarihin 1. derecede aktörleri olan Sultanlara ve onların şahsında somutlaşan, iki ayrı partinin kavgasına bakalım. Böylece Halil Paşa'nın kişiliğinin ne olursa olsun bir partinin başı olduğunu anlayabiliriz. Bu çekişme Osmanlı'nın iktisadi, sosyal ve siyasi tarihinin de en önemli yönünü oluşturmuştur.


Çandarlı Halil Paşa

YENİÇERİLER
Beylikten imparatorluğa doğru giden yolda Osmanlı iki büyüme modeli uyguladı: Tedrici yani yavaş büyüme ve hızlı büyüme. Bu sadece bir model çatışması da değildi, aynı zamanda bir devlet biçimi kavgasıydı. Bu kavgada yöneticiler ve etkili olan güçler, kendi durumlarına göre tarafını belirledi. Osmanlı ilk kurulduğunda çevresindeki küçük devletleri, beylikleri önce kendisine tabi kılıyor, tarihi deyimle haraçgüzar yapıyor sonra da fırsatını bulunca bir anlamda Avrupa'daki feodal lordlar durumundaki yerel beyleri uzaklaştırıp doğrudan kendi topraklarına katıyordu. Bu tedrici büyümeydi. Bu büyüme modelinde alınan topraklar, sipahilere, başta Türkmen beyler olmak üzere yerel hanedanlara tımar olarak veriliyordu. Sultan'ın mutlak bir iktidarı yoktu. Kendisine doğrudan bağlı kapıkulları dışında iktidar odağı olan feodal beyler vardı. Sultanlar evliliklerini de soylu olarak kabul edilen bu güçlü hanedanların kızlarıyla yapardı. 1389'da Sultan olan Yıldırım Bayezit bir başka modele geçti, hızlı ve fetih yoluyla büyümek. Bir anlamda "Yıldırım" stratejisi uyguladı. Babasının savaş meydanında ölmesiyle Sultan olmuştu ve kardeşi Yakup'un boğulmasına karşı askerlerin ses çıkarmaması için ilk kez cülus bahşişi dağıtıldı. Sultan Yıldırım, iktidarını değil paylaşmak daha da pekiştirmek istiyordu. Bunun için de yerel hanedanlara değil kendi kullarından oluşan bir yönetim modeli kuruyordu. Fethettiği yerlerdeki toprak mülkiyetinin yapısını da başta Türkmen aristokratlar olmak üzere bu hanedanların aleyhine değiştiriyordu. Yıldırım dönemindeki bu politika Osmanlı içinde de tartışmalara ve partileşmelere yol açtı. Bu sert ve hızlı fetih siyasetinin en keskin muhalifi Fatih'le ters düşecek olan Halil Paşa'nın amcası Ali Paşa'ydı. Çandarlı Ailesi'nin en büyüğü olan Halil Hayreddin Paşa, Osman Bey'in kayınpederi Şeyh Edebali'nin akrabası ve Halil Paşa'nın dedesiydi. Sultan Yıldırım Bayezit, 1402'de Ankara Savaşı'nı kaybedip, Osmanlılar fetret denen karmaşa ve devletin neredeyse dağılma sürecine girmesi bu doğrudan fetih yoluyla savaş stratejisine bağlandı. Devleti 10 yıllık zorlu süreç sonunda toplayan, bir anlamda tekrar kuran Yıldırım'ın oğlu Çelebi Mehmet tekrar ihtiyatlı strateji döndü. Çelebi Mehmet'in oğlu, Fatih Sultan Mehmet'in babası Sultan II. Murat tahta çıktığında en büyük sorun olarak veraset kavgasını buldu. Düzmece Mustafa olarak anılan Yıldırım Bayezit'in oğlu Mustafa Çelebi, Rumeli'de sultanlığını ilan etti. Mustafa derdinden sonra bir de Fetih esnasında öldürülen, Bizans'ın elinde kullanılan Şehzade Orhan da olunca ister istemez o da görece ılımlı bir siyaset ve ağır büyümeyi seçti. Fatih'in babası Sultan II. Murat yerini çok sevdiği büyük oğlu Şehzade Aleeddin'e bırakmak istiyordu. Bu oğluna karşı özel bir sevgisi vardı ve vasiyetinde de genç yaşta ölen bu oğlunun yanına gömülmek istediğini, aileden başka da kimsenin yanına gömülmesini istemişti. Sultan Murat'ın Halil Paşa'ya sonsuz bir güveni vardı. Sefere gittiğinde de onu yerine bırakıyordu. Tahtını oğlu Sultan Mehmet'ten tekrar almasında da Halil Paşa'nın büyük rol oynadığı şüphesizdi. Sonradan Fatih olacak olan Sultan Mehmet, tahttan indirilip tekrar Manisa'ya yollandığında, kendisi gibi doğrudan büyüme ve fetih yanlısı ekibiyle birlikte 5 yıl sonra ikinci ve son kez tahta çıkınca Sultan II. Mehmet ve ekibiyle, Halil Paşa ve ekibi arasında bir iktidar satrancı oynandı. Halil Paşa'nın en büyük kozu elinde olan yeniçerilerdi. Fatih, merkezi bir devlet kurdu ve yönetime kapıkullarını getirdi. Halil Paşa'nın idam edilmesi sonrasında da aslında kavga bitmemişti. Fatih'in ağırlığı kavgayı erteledi sadece. 1481'de vefatı sonrası taht kavgası yapan Cem Sultan ve tahta çıkan Sultan II. Bayezit, partilerin öne çıkan yüzleriydi. Cem Sultan, güçlü Türkmen ailelerin ve bir anlamda feodal beylerin temsilcisi, Bayezit ise merkezi devletin, ulemanın, kısacası kapıkullarının temsilcisiydi. Savaşı Bayezit kazandı ama babasının devletleştirdiği büyük toprak parçalarının bir kısmını da mevcut huzursuzluğu azaltmak için tekrar dağıtmak zorunda kaldı.

YARIN: Topçu atışlarının etkisi...