TAYFUN ER

TAYFUN ER

Tarihi 30 Nisan 2016

Lawrence rüşvet teklif etti



Son günlerde sıkça Kut'ül Amare (Katül mare)'den bahsedildiğini duyuyoruz. Hatta siyasi polemkilere bile konu oluyor. Biz bütün politik kaygı ve meselelerin dışında, kısaca ve tüm çıplaklığıyla size Kut'ül Amare nedir onu anlatalım dedik. Savaşların hele ki dünya savaşı gibi çok büyük tarihsel altüst oluşların çok fazla nedeni vardır. I. Dünya Savaşı da böyle çok kapsamlı nedensonuç ilişkisine dayanır. Her askeri, siyasi meselenin arka planında ekonomik paylaşım çekişmeleri yatar.

I. Dünya Savaşı'nın fitilini ateşleyen nedenlerden birisi de Churchill'in 1911'de İngiliz donanmasının başına geçtikten sonra, gemilerde kömür yerine petrol kullanılması kararıdır. Modern çağı yakalamak için yapılan bu atılım İngiltere'nin geleceğin enerji maddesi olan petrole olan ihtiyacını da çok arttırmıştı. Bunun sonucu

I. Dünya Savaşı, dolayısıyla Osmanlının da içinde olduğu petrol yataklarının ele geçirilmesi mücadelesini doğurdu. Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'nda özellikle İngilizlere'e karşı oluşturduğu cephelerden birisi de Irak Cephesi'ydi. İngiltere petrole olan ihtiyacı nedeniyle Dicle-Fırat Havzası'ndan Basra Körfezi'ne özel önem veriyordu.


VE TAARUZ BAŞLADI
Osmanlının 11 Kasım 1914'te I. Dünya Savaşı'na girmesiyle İngiltere de süratle bu bölgede harekete geçip, 23 Kasım'da Basra'yı, 3 Haziran 1915'te Kutül Amare'yi ve yaklaşık iki ay sonra da Nasıri'yeyi işgal etti. Bunun üzerine Türk Ordusu, Bağdat'ın güneyindeki Selmanpak mevzisine çekildi.
General C.V.F. Townshend komutasındaki İngilizler 22 Kasım 1915'te bu kez Selmanpak'a taarruz etti. Amaçları son direnme noktası olarak gördükleri burayı da ele geçirerek Türkleri Mezopotamya'dan tamamen silmekti.

Türk tümeni saldırıyı bastırdığı gibi 23 Kasım günü karşı taarruza geçti. İki günün sonunda İngilizler 4 bin asker kaybederek geri çekilmek zorunda kaldı. Türk Ordusu, İngilizlerin peşini bırakmadı öyle ki 3 Aralık 1915 günü İngilizler Kutül Amare'ye kadar püskürtülmüş, orada kuşatma altına alınmıştı. İngiliz General de kaleye sığınarak direnmeye çalışıyordu.

ELVEDA SİZE
5-15 Aralık günü Türk Ordusu, taarruz etmiş ama direnişi kıramamıştı, bunun üzerine kuşatmayı zamana yayarak İngilizlerin direncinin kırılması düşünüldü. Bu esnada Irak Ordusu Kumandanı Nurettin Paşa'ydı. 13 Ocak 1916 günü bu göreve ve dolayısıyla kuşatmanın da başına Halil (Kut) Paşa geldi. Halil Paşa, Enver Paşa'dan yaşça küçük olan amcasıdır. Türk Ordusu'nun Basra vilayetinde durdurma amaçlı başlayan direniş zamanla İngilizlerin prestijini kurtarmaya dönüştü. Kuşatma altındaki İngilizlerin yiyecek sıkıntısı gidermek için yola çıkarılan gemi Türkler tarafından durduruldu ve iki İngiliz uçağı düşürüldü.

Yardım amacıyla yapılan girişimlerde, kuşatma altındaki askerlerden çok daha fazla sayıda yaklaşık 22 bin kayıp verdi İngilizler ama kuşatmayı yine de yaramadı. İngilizler Nisan ayı sonuna kadar açlıktan atlarını da kesip yemişti.

Sonunda General yardım ümidini kaybetti ve Halil Paşa'yla teslim koşullarını görüşmek istedi. 27 Nisan 1916 günü bir Türk İstimbotu ile İngiliz İstimbotu yan yana geldi ve komutanlar ilk kez yüzyüze gelerek şartları konuştu.

İngiliz General, ellerindeki silahları vermeyi teklif etmiş ve güvenli olarak çekilme garantisi istemişti. Teklifin bir maddesi de Halil Paşa'ya 1 milyon Sterlin verilmesiydi. Bu küstahlık Halil Paşa'yı çok sinirlendi ve görüşme yarıda kaldı. Türk askeri tekrar taarruza geçmeden bu kez ünlü casus Lawrence devreye girdi ve para miktarını 2 milyon sterlin yapalım diye haber gönderdi. Halil Paşa bu terbiyesizliğe karşı taarruz emri verdi. 28 Nisan günü İngilizler kendi silahlarını imha etti ve teslim olma kararı verdi.



Townshend kendi askerlerine yolladığı son mesajı "Elveda hepinize, iyi şanslar" diyerek bitirdi. İngiliz askerleri diyoruz ama meseleye daha yakından bakınca, İngiliz birliğinde 2850 (330'ü subay) İngiliz, 8250 Hintli subay ve er ve 3250 Hintli hizmetli (aşçı, uşak vs.) vardı.

Hintliler, Müslüman Türkler karşısında savaşmak istemedikleri ve Gurkalar hariç inançları gereği at eti yemek istemediği için ya kaçıp teslim oluyorlar ya da disiplin sorunu yaratıyorlardı.

Bu da savunmada ciddi sıkıntılar yaşatmıştır. Türk tarafı da psikolojik savaş unsuru olarak Hintlilere yönelik beyannameler bastırmış, onları teslim olmaya ve İngiliz subayları öldürmeye çağırmıştı.

Hintli askerlerin bir kısmı hastalanmış numarası yapıyor, intihar ediyor hatta Türkler kendilerini vursun diye keskin nişancılara bilerek hedef oluyordu.
İngilizler 27 Nisan günü 5 general, 272 İngiliz subayı, 204 Hintli subay, 2.592 İngiliz eri, 6.988 Hintli er ve 3.248 hizmetliyle birlikte toplam 13.309 kişi olarak teslim oldu.

Kutül Amare Kuşatması, İngilizlerin tarihte maruz kaldıkları en uzun süreli (147 gün) kuşatmadır. Keza İngilizlerin tarihteki en büyük kuşatma zayiatıdır.

Soyadı Kanunu çıktıktan sonra kendisine soyadı olarak Kut'u seçen Halil Paşa, 28 Nisan günü askerlerine şu mesajı yayınlamıştır:

Bütün Türklere şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum.

Bize 200 seneden beri tarihimizde okunmayan bir olayı kaydettiren Cenab-ı Allah'a şükrederim. Allah'ın büyüklüğüne bakınız ki 1500 senelik İngiliz devletinin tarihine bu olayı ilk defa yazdıran Türk süngüsü oldu. İki senedir devam eden cihan harbi böyle parlak bir olay daha göstermemiştir.

Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut'u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve 10.000 erini şehit vermiştir. Fakat buna karşılık bugün Kut'ta 13 general, 481 subay ve 13.300 er teslim alıyorum.

Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30.000 zayiat vererek geri dönmüşlerdir. Şu iki farka bakılınca cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta zorluk çekecektir.

İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale'de, ikinci zaferi burada görüyoruz. Yalnız süngü ve göğsümüzle kazandığımız bu zafer yeni gelişen savaş durumumuz karşısında gelecekteki başarılarımızın parlak bir başlangıcıdır. Bugüne 'Kut Bayramı' adını veriyorum.

Ordumun her ferdi, her yıl bugünü kutlarken şehitlerimize Fatihalar okusunlar. Şühedamız ebedi hayatta göklerde kızıl kanlarla uçarken gazilerimiz de gelecekteki zaferlerimizin bekçileri olsunlar.