SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 5 Temmuz 2011

Kraliçe dansözün hazin ölümü

'Antalya- Serik yolunda ölümlü trafik kazası' diye anons geçmiş polis telsizi. 2 araç çarpışmış, sürücüler yaralı kurtulmuş ama özel otomobilde bulunan 73 yaşındaki kadın kurtulamamış. Gazete ve televizyonların Antalya bürolarında çalışanlar bile fazla itibar etmemiş bu 'sıradan' kazaya. 3-5 foto muhabiri gidip görüntü çekmiş ama 'iş', taşra kalıplarının devam sayfalarına küçük bir rutin haber olarak girebilmiş sadece.
Devrisi saatlerde Antalya Devlet Hastanesi morgunun özenle soğutulmuş morguna getirtilmiş kaza kurbanı kadın. Ceset kabinlerinden birine yatırılıp yakınları gelip alıncaya kadar beklesin istenmiş. Ama uzunca süre o yaşlı kadını arayıp soran da, merak edip kaygılananı da olmamış.
Ölü bedenine sahip çıkacak tek kişi baş vurmamış idareye.

Onun uğruna

Oysa heyhaaaat ki orada, soğuk ceset kabininde sessiz sedasız yatan o kadın bir zamanların 'cihan yandı' dilberlerinden, bütün zamanların da en iyi dansözlerinden biri hatta en iyisi, kraliçesi diye bilinen Özcan Tekgül'dür. Uğruna kabadayıların bile birbirini 'harcadığı', varlıklı güçlü 'büyük adamların' saçının teline dokunabilmek için diller, servetler döktükleri, filmleri gişe rekorları kıran, sahne aldığı gazinoları titreten bir muhteşem kadındır o yaşlı ölü.

Dünya starıydı

Devri satvetinde Türkiye'nin hemen her büyük ilindeki pavyonlardan tutun en büyük gazinolarına müzikhollerine kadar her yerde sahne alandır o.
Kimileyin orta sınıfın itibar ettiği Çarşamba- Pazar matinelerinde kimi zaman da jet sosyetenin seçkin kulüplerinde alkıştan inletilen mekanların perisidir.
Dahası Amerikalarda, Avrupalarda, Mısır, Lübnan ve Uzakdoğu'larda şeyhlere, prenslere, emirlere, sultanlara, cumhurbaşkanları ve krallara dans edendir o ölü kadın. Yaş yetmiş iş bitmiş dercesine, eski bir şal gibi köşeye atılmış, ölümü tek sütun haber olmayı bile zor başaran hallere gelmiştir kadere bak.

Ateş dansı

Bakın şimdi ne anlatacağım size onun hayatıyla ilgili. Annesi Feriha Tekgül de müthiş güzel ve yetenekli bir kadındır. Tiyatrocu, sinemacıdır ama asker olan eşine beter tutkun, yuvasına bağlı bir ev kadınıdır da ayrıca. Kızı Özcan annesiyle gittiği bir film setinde merhum yönetmen Muharrem Gürses tarafından keşfedilir ve hemen kamera önüne 'atılır'.
Filmde dans sahnesini o kadar güzel başarır ki yaşamının devamı uzunca süre ya kamera karşısında rol keserek ya da sahnede gerdan kırıp, bel bükerek geçmeye başlar.
Ayhan Işık, Fikret Hakan, Fatma Girik, Ajda Pekkan gibi ünlülerle de aynı filmlerde oynar, en büyük gazinolarda da meşhur 'ateş dansını' yapar.
O devirler 'oryantal dansın' altın devridir zaten. Aysel Tanju, Nana, Babuş, Zennube, Necla Ateş, Tamara gibi çok müthiş dansözler de vardır rakipleri arasında. Ancak olağan üstü fiziği ve şaşırtıcı sahne performansı sayesinde bu rakiplerin önüne geçer ve açık ara yapar.

Öyle bir geçer zaman ki
Yıllar geçer, yaş ilerler zaman edeceğini eder o güzelliğe. Artık 50'li yaşlarını süren, kilolu, yüzü kırışık, cildi buruşuk bir kadındır Özcan Tekgül. Hiç evlenmediği için babasından ötürü bağlanan emekli maaşıyla kıt kanaat geçirdiği zor dönemlere erişmiştir.
Önünde diz çöküp yalvaran, bir günlüğüne onunla birlikte gezip tozup eğlenebilmek için can atan erkekler bir yana yakın dostu sandığı kişiler bile uzaklaşmıştır yanından. Atadan miras evi 40 bin liraya satar ve Antalya'da küçümen bir daire alıp orada inzivaya çekilir.

Ne hayat değil mi

Sonuç mu? Başta anlattığım gibidir sonuç. Bir ahbabın otomobiliyle giderken meydana gelen trafik kazası ve korkunç ölüm. Sonrası ölüsüne bile yalnızlık, kimsesizlik, cesedin sahipsiz kalırsa 15 gün içinde garipler mezarlığına defnedileceği hüzünlü akıbeti. Neyse ki tam bu satırları yazarken içimi bir nebze serinleten haber geliyor. Ona son demlerinde hem evlat hem kardeş hem dost kalabilmiş tek kişi olan Selim adlı genç bir sanatçı meraklanıp arıyor, acı gerçeği öğreniyor, ilgilileri uyarıyor ve Güzeloba Camii'nde birkaç hayırsever vatandaşın katıldığı cenaze töreninden sonra dün Uncalı Mezarlığı'na gömülüyor Özcan Tekgül. Ne hayat değil mi ve elbette ne ölüm?..