SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 18 Eylül 2010

Amele türküsü deyip hor görme

Eylül'ün bitmesine ne kaldı şurada? Sarı yaz da bitince güz günleri tüm haşmetiyle çökecek, eli kulağında. Yazlıklar, tatil bölgeleri neredeyse boşaldı malum. İnşaat yasağı da kâğıt üzerinde bitmedi ama ufaktan ufağa başladı sayın onu.
Bu arada ne duyayım bazı yöre belediye başkanları ve yönetimleri "inşaatta türkü çığırmak yasak" kararı almış.

Başlık parası
Şaşırdım bu karara valla.
Adam memleketinde işsizlikten bunalmış, vurmuş yatağı dengi sırtına, çıkmış gurbet eline. Üç kuruş kazanması, borç kapaması, başlık parası bulması, hepsini geç, yaşaması lazım. 5-10 günlüğüne bir akraba kuytusu, bir hemşeri otağına sığınmış. Her sabah kargalar kahvaltısını etmeden dikeliyor, en yakın ırgat pazarına gidiyor, demir atıp iş bekliyor.

Sen gel

Bekliyor ki bir araba dursun önünde. Arabadan biri çıksın, etrafa şöyle bir göz atsın, sonra aç kurtlar gibi bekleşen bu kaderdaş kalabalığı arasından 35 amele seçerken, parmağı onun üzerinde de dursun, adamdan sihirli sözü duysun:
- Sen de gel...
Ohh!.. Şükür!.. Artık bir işi var.
Bilmem ne semtinde, bilmem ne mahallesinde, falanca mevkide yükselecek inşaatta, kireç kuyusu kazacak, harç karacak, sıva yapıp, demir büküp, beton atacak. İnsan
eti ağırdır

Sırf bu değil kazancı. Önce bahçeye kurulan derme çatma şantiye binasında balık istifi de olsa yatabilecek bir yeri de var.
İnsan eti ağır ya, hısım akrabaya nicedir ağır gelmekte, biliyor. Sonra kaba bina bitecek, içeriye taşıyacaklar döşekleri. Mutlu bir adam artık o.
Küçük dünyasında, küçük beklentileri, küçük sevinçleri olan biri(miz)dir.
Bazen taşan coşan büyük hayalleri olsa da, sabah seherinde işbaşı yaparken dağılıverir onlar sabah sisleri gibi.

Yanık ezgiler

Artık hasretini, sevgisini, sevdasını, yavuklusunu, ana baba kucağını, köy pınarını, dağ yamacını, ezilmişliğini, itilmişliğini, beklentilerini, umutlarını, kırgınlıklarını dile getireceği zamanlardır zamanlar.
Bunu nasıl yapacak? Türkü söyleyerek yapacak... İçinde bulanan, dolanan, bunalan, taşan boşalan ne hissiyat varsa yanık ezgilere, coşkun namelere vuracak. Hele de Allah vergisi ses güzelliği varsa.
Hele de kendi söyleyemeyip, bir vardiya kardeşinden türkü isteyenleri, hayranları çoğalmışsa he heeey!..

Bilmem ne kadar

Bir elini kulağına atıp, kapatıp, başını o yana bu yana çevirerek bir avazlanır ki, değme keyif...
Bunca lafı böyle kararlar alan belediye yetkililerine başkanlarına sitem olsun için yazdım. Ferman tadında kararlar çıkarıp; "Gürültü kirliliği (!) oluyor.
Bundan böyle her kim ki inşaatlarda yatar, kalkar ve türkü söylerse bilmem ne kadar para cezası"
falan filan diye. Yahu akıllı olun akıllı.
Allah'ın işine, yapı işçisinin türküsüne karışma.

Haydi

Bu memlekette hele de şehir yaşamı içinde ortada, sağda, solda, yanı başında bir inşaattan gelen ,bozlağı, ağırlamayı, karşılamayı, uzun ya da yanık ya da kırık havayı dinlememiş, dinleyip keyiflenmemiş, hislenmemiş biri var mıdır?
Bunlar kent yaşamının kablosuz ve ücretsiz yayınlarıdır. Vazgeçin bu sevdadan, gidin en yakın inşaattan yükselen bir sevda türküsünü dinleyin, içiniz titreşsin. Haydi...