SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 17 Ağustos 2010

Çeker Fener ve sessizliğin sesi

Fenerbahçe sessiz sedasız 4 çekerlik yaptı. Sahada volkan gibi patlayan topçuların yürek gümbürtüsü düetsiz kaldı ne yazık ki.
Tribün korosu tekmil kırmızı kart görmüş, statta yerini alamamıştı yazık ki. Dün maç yazımda da belirttim, "Seyircisiz, sessiz bir açılış maçını reva gören saçma ceza anlayışını da referanduma götürsen yüzde yüzde 99 virgül 99 "Evet kaldıralım" çıkar yahu. O kadar bol gole hiç seyirci, hiç tansiyon, hiç atmosfer yaratan ceza faşist yasalarından aparılmış gibiydi." dedim. Trilyarlık sektörün en önemli aseti olan seyirciyi yok ederek müeyyide uygularsan sektörün tümüne zarar verirsin ey cezacı kafa.
Yakışıklı açılış

Gelelim Fenerbahçe'nin patlama yapışına. İşin doğrusu Antalya mı kötüydü, Fener mi onu bu kadar kötü etti orası muamma. Hatice değil netice önemli olduğu için bu tarafına takılmayalım, gole sabırsız, doyumsuz takımı konuşalım. İşinin ehli olmayan, arzusu, hırsı formasından taşmayan tek topçu yoktu takımda. Bu azim tüm sezona katık edilecekse şampiyonluğun en kuvvetli adayı ortaya çıktı bile.
Semih'in fırsatçılığı, yaratıcılığı, Alex'le olan titreşim ortaklığı mükemmel.
Defans kaya gibi forvet akıncı cetlerimiz gibi. Volkan Babacan sakat diye yedek kaleci soyunan gencecik çocuk bile takıma girdiğinde sanki 5-6 yıldır orayı bekleyenmiş gibi özgüvenli ve sağlamdı yaşasın. Aykut Kocaman hem kalbindekini hem beynindekini de yansıtmış takıma besbelli. Şimdi herkese düşen susup sadece kendi işine bakmak ve geçen senenin ağır yarasını bir an önce tımar etmek. Uzun lafın kısası sessizdi suskundu ama maç gibi maçtı, Fener'e böyle bir açılış yakışıklıydı.

* * *
MEHMET AKİF ÜZERİNE
İçimden geldi yazıyorum bugün. Milli marşımızın sözlerini yazan Mehmet Akif Ersoy'un çok anlaşıldığını sanmıyorum. Aslında iyi etüt edip, Akif'i anmak bir boyun borcu sanki. Bakınız, kendisiyle çok farklı bir dünya görüşüne sahip olan Nazım Hikmet dahi Kurtuluş Savaşı Destanı'nın bir yerinde "Akif inanmış adam, büyük şair" diyerek bahseder ondan. Bir başka usta Mehmet Kaplan ise çok daha ileri götürür ona övgüyü ve şöyle anlatır; "Türk edebiyatında onun kadar içinde yaşadığı devri, bütün teferruatı ile gören ve gösteren başka bir şair yoktur."
Hal ve istikbal

Gerçekten de böyle bir gücü hissedersiniz onu okuyunca. Örneğin Safahat'a göz atın; sokak, ev, kulübe, saray, meyhane, cami, köy, şehir, fakir, zengin, dindar, dinsiz, cılız, pehlivan, korkak, kahraman, halk, yüksek tabaka, münevver, cahil, yerli yabancı, Avrupa, Asya, ticaret, siyaset, harp, sulh, şehircilik, köycülük, mazi, hali ve istikbal her şey her şey girer onun anlatımına.
Anlatmaya devam edelim bu koca şairi. Mesela diyelim ki; sürükleyici, akıcı, hiçbir pürüzü olmayan, sade, tatlı bir üslup. Bir anlamda Aruz vezniyle resim yapıyor denebilir.
Yerli malı

Akif'in şiirinde konular, karakterler, tasvirler hep yerlidir, bize hastır.
O, bize has olanı aramış, bulmuş ve eserlerine malzeme yapmıştır. Onun şiirlerinde buram buram bizim insanımız, bizim problemlerimiz, bizim dertlerimiz, bizim inançlarımız, bizim karakterlerimiz, bizim tarihimiz, bizim örf ve adetlerimiz kısacası bütün yönlerimizle biz vardır.