Tarihi 11 Eylül 2017

Alişan’ın gülmeyen kaderi

Kurban Bayramı tatilinin ikinci günü Kıbrıs'tan Antalya'ya giden uçakta ünlüler geçidi vardı. Kıbrıs'ta konser veren Sibel Can ve Alişan ekip arkadaşlarıyla aynı uçaktaydı. Kahkaha dolu sohbetle yolculuk çok güzel geçti.
Bir ara Sibel Can'la Alişan'ın sohbetine kulağım takıldı. Sibel Can, Alişan'a evlilik hazırlığı ile ilgili o kadar güzel temennilerde bulundu ki… Anladığım kadarıyla Alişan, Eda Erol'la ayrılmasaydı Kasım ayındaki düğününde Sibel Can'ı da yanlarında görmek istiyordu. İkili, öğrendiğime göre evlilik tarihini alır almaz Can'ın menajeri sevgili Orhan Alkan'a da bildirmiş. Sibel Can da o tarihe başka bir iş almamış.
Yolculuk boyunca Orhan Alkan, "Düğün iptal olmaz değil mi, son dakika vazgeçmezsin değil mi?
Bak başka iş almadık" diye Alişan'a takılıyordu. Sibel Can da "Yahu Alişan'a güvenmiyor musun? Tövbe de, bu defa oluyor bak" dedi.
Hatta Orhan Alkan, bize başlarından geçen ilginç bir düğün anısını anlattı.
Yıllar önce bir çift düğünlerinde Sibel Can'ın sahne almasını istemiş. Tüm anlaşmalar ve ödemeler yapılmış.
Düğüne kısa süre kala çift ayrılmış. Sahne anlaşması için de ödeme yapılmış ama iptal olunca Orhan Alkan ödemeyi iade etmek istemiş. Düğün sahibi, "Nasıl olsa evleneceğim, o zaman geldiğinde Sibel Can'ın sahneye çıkmasını isterim" demiş. Aradan zaman geçmiş ve çift aralarını düzeltmiş. Can, ikilinin düğününde sahneye çıkmış.
Ünlü sanatçı, bu durumu bilmiyormuş.
O an bunu duyunca çok güldü. Bu anı üzerine çok espriler yapıldı.
Yolculuk sonrası herkes Antalya'da kendi sahnesinde hayranlarıyla buluştu.
İki gün sonra gazetelerde Alişan ile Eda Erol'un ayrıldığını okudum.
Çok üzüldüm. Aklıma uçaktaki o espriler geldi.
Haklarında hayırlısı olsun. Kesin biri Alişan evlenmesin diye bir şey yaptı.
Baksanıza adamın yüzü bir türlü gülmüyor.
Allah haklarında ne hayırlısıysa onu versin.

İLLE DE AŞK
Ben, aşkla beslenenlerdenim… Aslında buna aşk yerine heyecan diyebiliriz. Çünkü aşka çok inanmıyorum. Sevgiye, sevginin gücüne inanıyorum ben... Hani bir tabir vardır "Düğüne gider zurnaya, hamama gider kurnaya tutulur" diye… İşte bendeki de o hesap... Hayatımda heyecan olmazsa olmaz. Mutlaka biriyle ilgilenmeliyim.
Gözüm hep o kişide olsun isterim.
Platonik aşk beni besler… İşte bu zamanlarda nasıl üretken olurum, size anlatamam. İçimde kopan tüm fırtınalar beni besler de besler. En başarılı işlere imza attığım dönemler birine heyecan duyduğum dönemlerdir. Eğer birine heyecan duyuyorsam tamamdır.
Ancak bu heyecan geçerse bende de gaz kesilir ve üretemem. Çünkü rutin hayat üretimimi durduruyor. Böyle olunca ne başarılı olabiliyorum ne de üretebiliyorum.
Şu sıralar yeni bir aşk romanı yazıyorum; daha doğrusu yazmaya çalışıyorum. Elime bilgisayarı aldığım an kelimeler hızla dökülüyor. Neden kalbim hızla çarpıyor? Çünkü yeni bir heyecan var.
Bunu yazarken düşündüm de neden önemli şarkıcıların ya da grupların ilk albümleri daha iyidir? Neden daha sonraki dönemlerde çıkardıkları şarkıların etkisi daha düşüktür? Bunun cevabını kendimden yola çıkararak buldum.
Müzisyen tayfası parasız olduğu zaman aşk acısı çeker. Parasız oldukları dönemde dökülür aşk şarkıları...
Çünkü her şey gerçektir.
Parayı bulduktan ve tabii ki başarılı olduktan sonra hayranları kapıda yatmaya başlayınca böyle acılar kalmadığı için şarkı filan da yazamazlar.
Sezen Aksu ne demiş şarkısında:
"Acının içinden geçmeyen şarkılar biraz eksiktir…" İçinde acı olmayan sanat olmaz. Dolayısıyla en iyi şarkılar da cehennem ıstırabından çıkar…