Nihat Hatipoğlu

NİHAT HATİPOĞLU

Tarihi 30 Aralık 2016

Yeni yılda selamı yayın, insanları kucaklayın

Bu hafta hepimize faydası olacak hatırlatmalarda bulunmak istiyorum.
1- Selamı yayalım:
Selam kelimesi buz dağlarını eriten bir anlam taşıyor. Onun için Hz.
Peygamber (s.a.v.); siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.
Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayın. (Müslim, 93) buyuruyor.
Yahudi bilgini iken sonradan Müslüman olan Abdullah bin Selam der ki; Medine'de Hz. Peygamber'i (s.a.v.) görmeye gittim. Ondan ilk duyduğum cümleler şunlardı:
'Selamı aranızda yayınız. Aç kimseleri doyurunuz. Akrabalık ziyaretini yapınız.
İnsanlar uykuda iken namaz kılınız.
Böylece cennete selametle girersiniz.' Selam; Medine'de kardeşliği güçlendirdi.
2- Olabildiğince yumuşak olalım:
Yüce Allah, Firavun'a gönderdiği Hz. Musa ve Hz. Harun'a öyle buyurur:
'Ona yumuşak söz kullanın.' Yumuşak söz, gönülde iz bırakır. Karşı tarafı etkiler, niyeti şer ise de müspete çevirir.
3- İnsanlarla kucaklaşalım:
İnsan ayırmadan herkese kucağımızı açmalıyız. Aranızda ihtilaf da olsa insanları önemsediğimizi hissettirmeliyiz.
Taassubun her çeşidi sıkıntıdır.
Mezhepçilik dahil.
4- Kötü sözü, iyiyle savuşturalım:
Yüce kitap böyle buyuruyor. İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir. (Fusillet, 34)
5- İyilik edelim:
Hak etmeyene bile elimizi uzatalım.
Hz. Peygamber (s.a.v.) hediyeleşmeyi emrediyor. Karşılıklı hediyeleşme sevgiyi tetikler. İnsanoğlu iyiliği unutmaz.
6- İnsanları şaşırtalım:
Size çirkin söz söyleyene ne yaparsınız?
Haksızlık yapana? Hakaret edene?
Aleyhinizde konuşana? Elbette hak ettiğini yapmak istersiniz. Ama gelin insanların beklemediğini yapın. Şaşırtın onları.
7- Dost kazanalım:
Düşman zaten çok. Düşman kazanan da çok. Ancak dostları çoğaltmak lazım.
8- İnsanları ziyaret edelim:
Komşuluk ilişkileri azaldı. Akrabalık bağları zayıfladı. Ziyaretler seyrekleşti.
Selam diyerek kapıları iyi niyetle çalalım.
Çaylarına, dertlerine ortak olalım.
9- İnsanları konuşturalım, dinleyelim:
Konuşandan korkmayın.
Konuşmayan ve sinsi olandan çekinin.
Başka hesap içinde olabilirler. Onun için sizin gibi konuşmasa da konuşanı dinleyin. Kendinden emin şekilde gülümseyerek dinleyin.
10- Kavga etmeyelim:
Zor olanı yapın. Kavga etmemeyi deneyin.
11- Denizi geçip havuzda boğulmayalım:
Büyük meseleleri çözüp küçük ayrıntılarla uğraşmamalıyız. Ülkemizi karıştırmak isteyenler tatlı sözden anlamazlar.
Geri adım atmaktan da. Ama içimizdekiler çok daha az çabayla saf değiştirirler.
En azından içerdekilerin dışarıdaki kötülere yönelmesini engelleyelim.
Bataklığı kurutalım.
12- Kötülerin hareket alanını daraltalım:
İyiler genellikle iyi, düzgün ve rast giden bir ortamda sessiz kalmaya çalışır ve kendi adlarına iş yapanlara yardımcı olmazlar. Taşın altına ellerini koymazlar.
Bu yanlıştır. Çünkü kötüler her an kılıf ve kılık değiştirip fitnelerine devam ediyorlar.
İyiler susarsa, sünnetullah -adetullah- gereği helak genel olur.

Güneydoğu'da Hz. Peygamber (s.a.v.) gölgesi

En ümitsiz olunan zamanlar, bazen umudun en anlamlı olduğu zamanı da içinde barındırır. Güneydoğu'da hissettiğim bu.
Teyzemin vefatı dolayısıyla 3 gün Diyarbakır'daydım. Taziyede oturdum.
Gelen her kalabalık, Fatiha ile oturdu, Fatiha ile kalktı. Güneydoğu'da en diri olan duygu 'din' paydasıdır. Camiler dolu. Gençlerin gözlerinde ışıltı var. En aykırı gibi görünen ortamlardan geçerken bizi gören insanların kürsü ve sandalyelerinden fırlayıp sizinle kucaklaştıklarını görebiliyorsunuz. Bu yeni bir şey değil elbet.
Oraya; hem manevi, hem maddi yatırım lazım. Ortaokuldan lise seviyesinde İslam kardeşliğini, ümidi, umudu, gençlerden ne beklediğimizi konferanslarla işlemek zamanı.
İnsanlar tatlı bir söz duymak istiyor.
Onlara dokunalım. Şiddet ile halkın bir olmadığını, onlara sevgiyle öyle baktığımızı hissettirelim.
Kapıları halka açalım. İstediklerini yazıp atacakları 'kardeşlik kutuları' kurduralım.
Önemsendiklerini hissetsinler.
Güneydoğu'da kulağa en hoş gelen kelime 'Muhammed (s.a.v.)' kelimesidir.
Bilip ona göre oraya kenetlenelim.

Peygamberimize salat ve selam

Yüce Allah şöyle buyuruyor;
Gerçekten Allah ve melekleri Peygamber'e salat ederek (şeref ve şanını yüceltirler) Ey iman edenler, siz de O'na salat getirin (Allahümme Salli ala Muhammed deyin) ve gönülden teslim olun (Ahzab, 56) Bu salat, bizim bildiğimiz salat ve selamdır.
Peygamberimize olan salatta hem peygamberimize, hem Hz. İbrahim'e ve hem de ehli beyt ile sahabeye dua ve övgü var.
Sahabe şöyle diyor: Biz Efendimizle otururken bir Arap geldi ve yanına oturdu. Şöyle konuştu. Ey Allah'ın elçisi sana selam vermeyi öğrendik.
Esselamu aleyke demeyi. Peki biz namazımızda sana nasıl salat getireceğiz?
Hz. Peygamber şöyle cevap buyurdu: 'Bana şöyle salat getirin': "Allahım! Ümmi peygamber Hz. Muhammed'e salat et. Ve O'nun ehli beytine.
İbrahim'e salat ettiğin gibi.
Muhammed ve ailesini mübarek eyle, İbrahim ve ailesini mübarek kıldığın gibi. Sen hamd edilen ve şerefi yüce olansın." Kişi bu salat ve selamdan sonra dilediği gibi Yüce Allah'a dua eder.
Kıyamette efendimize en yakın olanlar O'na bolca salat ve selam getirenlerdir. (Tirmizi, Ebu Davud, İbn Hıbban) Efendimiz şöyle buyuruyordu:
- Cimri olan kişi, adım anıldığında bana salat ve selam getirmeyendir (Tirmizi, İbn Hibban).
- Yanında anıldığımda bana salat getirmeyenin burnu sürünür.
(Tirmizi, İbn Hibban; Nesai, Taberani).
- Bana bir salavat getireni ,Yüce Allah on defa hayırla yad ettirir. (Müslim, Nesai, Tirmizi, Ebu Davud) - Melekler içinde gezgin olanlar var ki bana salat getirenlerin selamını iletir. (Nesai, İbn Hibban) - Bana Cebrail geldi ve beni şöyle müjdeledi: 'Rabbin buyurdu.
Kim sana salat ederse ben de ona salat ederim. Kim sana selam getirirse ben de ona selam getiririm. Ben de bunun üzerine Allah'a şükür secdesi getirdim.
(Hakim, Müstedrek, Ahmed) Peki neden? Çünkü Yüce Allah Hz. Peygamber'i özel kılmıştır.
Vahyi O'na gönderdiği gibi. Ayeti kerimede; Allah ve melekleri O'na salat ederler, buyururken; 'geniş zaman kipini' kullanmak önemlidir.
Yani kıyamete kadar salat ve selam hem Yüce Allah'tan, hem meleklerden ve hem müminlerden devam edecek.
O'na her salatta O'nu hatırlayacağız.
O'na inen Kur'an'ı düşüneceğiz. Hayatımıza yön vermesini arzu edeceğiz.
Unutmayın; O'nu hak ettiğiniz, O'na karşı samimi olduğunuz ve O'nu andığınız kadar onunla ilgilenirsiniz.

İmam hatipler radikalizmin panzehiridir

Daha önce de yazdım.
Ülkemizin diğer İslam ülkelerine göre en büyük şanslarından birisi imam hatip okullarıdır. Zira bu okullarda uygulanan müfredat, bilgi -her ne kadar istenilene cevap veremezse bile- radikal, insafsız ve acımasız bir radikal bakışın önünü kapatmaktadır. Zira bu okullarda Kur'an-ı Kerim'in yanında; Hadis, Fıkıh,Tefsir, Kelam gibi temel dersler veriliyor.
Talebe hangi kaynaktan ne alabileceğini öğreniyor. Bu öğrenciden, kendisini din adına kullanmak isteyen bir istismarcıdan talimat alan bir öğrenci çıkaramazsınız. (Elbette istisnalar çıkar. Her yerde olduğu gibi) Ama bu işin omurgası akıl ve mizana dayanır.
Şimdi; sadece herhangi Kur'an ayetindeki kıtal ile ilgili ayeti yanlış anlayıp, Hz Peygamber'in uygulamasından habersiz, işin fıkhi boyutundan, kelami boyutundan habersiz şekilde kendini müçtehit zanneden birine nasıl engel olacaksınız? Ancak bilgi ile.
Doğru ve temellere dayanan bilgi ile. Bunun örneğini yüz yıllarca, İslam'ı temel kaynaklardan -Kitap, Sünnet, Kıyas, İçtihat, İcma gibi -öğrenen insanlar verdiler.
Onun için imam hatipler bizim için büyük bir hazinedir.
Bu okulları etkisizleştirenlerin mutlaka bir hesabı vardır. Bu okulları bozmak, dışarılardan beslenen beslemelerin hedeflerindendir. Bu okullar, makul ve insaflı bir çizgiyi oluşturuyor.
Anadolu Müslümanlığını zihinlere işliyor. Bu nedenle de itibar gördü bugüne kadar. Zaten bu okulların aleyhine yazan, çizen ve söz söyleyen kişilerin ajandasına bakarsanız meseleyi ve derdi anlarsınız.
Bu okullarda; Arapça dil seviyesini, hadis okumalarını, Peygamberimizin hayatını daha yoğun olarak müfredatta çoğaltmalıyız. (Bu arada konumuz olmadığı için diğer liseleri konuşmadık. Oralarda da evlatlarımız yetişiyor. Bu sözlerden üzerlerine alınmamalılar.)