Nihat Hatipoğlu

NİHAT HATİPOĞLU

Tarihi 28 Ekim 2016

Dini sorgulama

Kendilerini entelektüel olarak niteleyen bazı Müslüman gençler arasında yeni trend bu; Kur'an'ı ve peygamberi sorgular görün. Hz. Peygamber'i Kur'an'ın dışına taşımaya çabala, din hakkında kendini her sözü söyleyecek yetkinlikte gör, felsefi akımlardan ve kuramcılarından bir -ikisinin adını yazına ekle, halkı statüsü düşük sosyokültürel yapısı orta sınıf diyerek küçümse, eskiye dair bütün dini zenginlikleri bir çırpıda reddet ve de özellikle dine aykırı kesimin yazarlarından bir de iki satırcık rüşvet kabilinden övgü al. Artık senin önünde kim durabilir ki! Bir şey daha var; onu da unutmayalım, dün geldiğin yere bir de böyle dolu dolu ağır yazılar yaz.
Eskilerde de bunu yapanlar çıktı. Kur'an-ı Kerim'i nefislerine göre yorumladılar. Hz.Peygamber'e (s.a.v.) dair her övgü onları rahatsız etti. Mezhep ulemasını küçümsediler.
Tasavvufun -İslami tevhide uygun olanı elbette- büyüklerini mülhid ilan ettiler. Halkla alay ettiler. Halkın muhabbet iklimini bozular.
Ve sonra da 'ke enlem yekûn' hiç olmamış gibi oldular. Bugün bakın; onlardan bir ses var mı?
Şimdi sosyal medyada; çoğu olan bitenin farkında olmayan, Yüce Allah'ı bilmeyen, vahyi bilmeyen, iman ve İslam nedir bilmeyen, cehaletin cesaretiyle sosyal medya hesabına kafasına uyduğuna inandığı bir ayeti bitiştirmiş. Sonra Allah'ın Peygamberinden boşalttığı mekâna kendini yerleştirmiş insanlar çoğaldı. Dini sorguluyorlar kendilerince. Anlamaya çabalasalar, hikmetini çözmeye gayret etseler elbette problem olmaz. Ama bu görüntüleriyle sorgulama devam ederken, sonucuna ermeden ömürlerinin ihtiyarlığına varıp âlem değiştirecekler.
Gençleri seviyorum. Tartışmalarını, çabalamalarını, iyi niyetlerini. Hatta esprilerini.
Edebe uygun olan çıkışlarını.
Ama dinin alanı, imanla ilgilidir, önemlidir, ciddidir ve Allah ile kul arasında cereyan eder. Buradaki doğru bir adım ölüm sonrasında mutluluk getirecek, yanlış bir sonuç ise sonsuz bir hüsran getirecektir.
Gençler! Bazı yorumcuların Kur'an'dan bahsederken örtüsü sıyrılmış cümleler kurmaları, Hz. Peygamber'e ait her edebi çiğnemeleri, Kur'an'ı akılcılığa mahkûm bir formda sunmaları sizlerin eleştirdiğiniz toplumsal bazı hatalara gösterdiğiniz tepkiyi sizinle paylaşıyor gibi görünüp sizi ibadet ve amelden uzaklaştırarak cennetin üst katlarına yerleştirme gayretlerinin doğru bir karşılığı yoktur.
"O gün zalim kimse (pişmanlıktan) ellerini ısırıp şöyle der; keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım." (Furkan, 27) Burada peygambersiz bir yol çizenler, Hz. Peygamber'i (s.a.v.) dışlayanlar öteki hayatta O'nunla bir yol edinemeyecektir.
O gün Hz. Peygamber Kur'an'ı ve vahyi sorgulayanları Allah'a şikâyet edecektir.
"Allah'ın Resulü! Ey Rabbim benim kavmim (yakışıksız sözler söyleyerek) bu Kur'an'ı terk edilmiş halde bıraktılar. (Furkan, 30)
Gençler şunları sorgulayın:
Gençler! Elbette sorgulamanız gereken şeyler vardır. Mesela;
Kur'an'ı dilimize pelesenk edip de neden yaşayamadığımızı sorgulayalım.
Hz. Peygamber ahlakını neden genele yayamadığımızı, neden İslam âleminin geri bırakıldığını, neden İslam âleminde her gün binlerce canın yitirildiğini, neden Müslüman çocukların vücutlarının bombalarla parçalandığını sorgulayın insanların neden sahte ilahların peşinden gittiklerini, Allah'a ait olan bazı sıfatları neden diğer insanlarda vehmettiklerini sorgulayın.
Batılı oryantalistlerin neden Hz. Peygamber'i sürekli eleştirdiklerini ve O'nu gözden düşürmeye çalıştıklarını sorgulayın.
Kendinizi sorgulayın. Ne yaptınız insanlık âlemi için ve insanınız için. Yazmaktan, twitter ve face'den başka neleri değerlendirebildiğinizi sorgulayın.
Dünya çapında hangi bilimsel -ilmi çalışmaya imza attınız. Neden ortak değerlerde bir araya gelemediğinizi, neden sürekli olarak gerginlik havasına mahkûm edildiğinizi sorgulayın.
Siz en zor ve en çetin ve en netameli konuya talip olmuşsunuz. Sizden öncekiler de bu konuda yazdılar. Edeple bakanlar kurtuldular.
Ters bakan ve mahremi yıkanlar da çekip gittiler. Şüpheniz olmasın bugün dönseler; size, diyeceklerimi diyeceklerdir.
Gençler! Sizi seviyoruz, siz geleceğimizsiniz.
Ama vahyi, Allah'ı, Peygamber'i, kutsalı sorgulayacağınıza, küçümseyici cümlelerle -güya- mahkûm edeceğinize anlamaya çalışın. Vahiy aklıyla bakın o olaylara varlığa.
Kâinata. Tabiata. Kendinize bakın.
Kendinizi teraziye koyun. Medya hesabınıza yazdığınız ayetler söz olsun diye indirilmedi.
Edeple okunsun ve gereği doğru uygulansın diye indirildi. Milyon yıllık varlık serüveninde siz, 60 bilmem 100 yıl yaşayan bir ömürsünüz.
Müthiş bir kâinatı, ucuna varamadığınız ürpertici bir varlığı aklınız müsaade ettiği kadar kabul edecek, varamadığınız yeri ise inkâr ile sorgulayacak mısınız?

HADİSLERİN KUR'AN'A SORULMASI HİKâYESİ
Bazı kitaplarda şöyle bir rivayet yer alır. Güya Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuş: "Size herhangi bir hadis intikal ettiğinde onu Kur'an'la karşılaştırın. Eğer Kur'an'a uygunsa onu alıp onunla amel edin. Yok eğer Kur'an'a uygun değilse onunla amel etmeyiniz ve onu reddedin." Bu şüpheli rivayeti alanlar bunu kullanarak Hz. Peygamber'in (s.a.v.) hadislerinden kendilerince Kur'an'a uymayan rivayetleri rahatça reddetmeye başladılar. Bu tehlikeli yolla mesela 5 vakit namazı, zekâtın miktarını ve binlerce hükmü kolaylıkla yok sayabiliyorlar. Delilleri de şüpheli bir rivayet.
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Kur'an-ı Kerim'e aykırı bir şey söylemeyeceği zaten ortadadır.
Ancak Kur'an-ı Kerim'in mücmel -kısaca haber verdiği birçok konu peygamberimizin beyanı, detaylandırması- ile açıklanmıştır. Ancak; -sünnetin Kur'an'a arzı- iddiasıyla ortaya atılan bu rivayet; bu niyette değil, sünnetin tümünün keyfi olarak ve hem de şaibeli bir rivayetle reddedilmesi niyetiyle kullanılmıştır. Tehlikeli olan budur.
Rivayetin yorumu İmamı Şafii (v: 204) bu rivayetle ilgili şöyle der: Bu hadisi, hadisine itibar edilecek bir kimse rivayet etmiş değildir. Bu hadis meçhul bir adamdan (ravi Halid) rivayet edilen munkati bir rivayettir.
Biz böyle rivayetleri değerli kıymet ifade eden bir şey olarak saymıyoruz. (Suyuti, Miftah, 34-36) Şafii'nin sözünün benzerini, Beyhaki (v:458) ve benzerini İbn Hacer (v: 852) de söyler. Acluni (v: 1162) bu rivayetin senedlerinin problemli olduğunu söyler. Sağani (v: 650) hadis uydurmadır, der. Heysemi (v: 807) bu rivayetin ravilerinin terk edildiğini -sözünün alınmadığını söyler.
Ravilerden biri Vehb bin Münebbe'nin oğludur.
Darekutni (v:385) ve İbn Main (v: 233) bu hadislerde geçen ravilerin çoğunu eleştirirler.
İmam Kurtubi (v: 671)bu rivayetlerin tümünü batıl kabul eder. Bu hadis batıldır, aslı yoktur, der.
İmam Şatıbı (v: 790) bu konuda şöyle bir yorumda bulunur: 'Hadisin Kur'an'a arz edilmesi rivayeti doğru olsaydı olay şöyle olurdu; 'Hadis ya Allah'tan gelen sırf (katıksız) bir vahiydir. Veyahut Kitab ve sünnetten vahye dayanan Hz. Peygamber'in (s.a.v.) içtihadıdır.
Bu hallerde Allah'ın kitabına zaten zıt olmaz.
Zira peygamber hevesinden konuşmaz. O'nun konuştuğu O'na vahyedilen (Kur'an dışında) bir vahiydir (Sağlam kaynaktan gelen bilgidir).
Hadis Kur'an'a uygun olduğunda veya zıt olmadığında itibar edilir.' Özetle şudur: Hadislerin Kur'an'a arzı ile ilgili rivayet sened itibariyle de Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bütün misyonunu ret anlamına gelir. Çünkü hadisler; bazen Kur'an'ın çok özlü olarak bahsettiği konuları açmak zorundadır.
Din başka türlü nasıl uygulanacak. Beş vakit namazı nereden bulacaksınız mesela?

Kaynakça: Süyuti, Miftah, 36; Acluni, Kesfü'l Hafa, 1, 89, 90, 91 Heysemi; Mecmeuz Zevaid, 1, 170; İbn Hacer, Tehzib; Zehebi, Mizan, 5, 596; Şafii, er-Risale, 33; Şatıbi, Muvafakat, 4, 19-20; Kurtubi, Tefsir, 1, 33

NOT: Son derece teknik olan bu meseleyi bir gazete yazısına konu ettiğim ve dar alanda tarttığım için bağışlayın. Gazete sayfaları veya TV programları akademik mevzuların değinim alanı değildir. Ancak: Sünnet inkârcılarının bazen Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bütün hadislerini ve aslında bizzat kendisini yok saymak için nasıl zayıf veya köksüz haberlere tevessül ettiklerini göstermesi açısından önemli gördüğüm için bu satırları buraya aldım. Bağışlayın.

BİR DUA
"Allahümme inni eselüke min Hayri ma seeleke minhu nebiyyüke Muhammedün sallallahu aleyhi ve sellem ve neuzü bike min şerri ma esteazeke minhu nebiyyüke Muhammedün sallallahu aleyhi ve selem." "Allah'ım! Ben Peygamberin Muhammed Aleyhisselam'ın Senden istediği hayır ve iyiliklerin tamamını ister, O'nun Senden istiaze ettiği şerlerden de Sana sığınırım."

DUANIN SÖYLENME SEBEBİ
Hz. Ebu Ğmame el- Bahili'den şöyle rivayet edilmiştir: Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, birçok dua ve niyazlarda bulunurdu. Biz bunların bir kısmını hıfzedemiyorduk. Bir gün: Ya Resulallah! Siz çok dua ediyorsunuz. Hafızamda bunlardan bir şey kalmıyor dedik. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.): "Bu duaların hepsini toplayan bir duaya delalet edeyim mi?" buyurarak bu duayı öğretti. (Riyazu's- Salihin Tercemesi, c.3, s. 79)

KEŞKE BİR KUŞ OLSAYDIM
Hz. Ebu Bekir sadıklığın, doğruluğun timsali sayılmıştır.
En zor zamanlarda Hz.Peygamber'in (s.a.v.) yanında yer aldı. Zora talip oldu. En zor günlerde ortaya çıktı. Rahat zamanlarda ise geride kaldı.
Öylesine ki, Hz. Peygamber bazı cumaları minbere çıktığında onu sorardı. "Ebu Bekir nerede" diye sorardı. Buradayım dediğinde ise; Efendimiz tebessüm eder ve konuşmasına devam ederdi.
O derin muhasebe duygusu içinde daldan dala konup ötüşen bir kuşa dikkat eder. Ve sonra şöyle mırıldanır: "Ey kuş! Sen ne kadar rahatsın. Özgürsün. Daldan dala konuyorsun. Yemini alıyorsun.
Ötüyorsun. Ahrette hesabın yok. Terazin yok. Sıratın yok.
Ben ise mahşerde hesaba kalkacağım.
Sırata, teraziye çıkacağım.
Bakalım kurtulabilecek miyim.
Ne kadar isterdim. Bir kuş olaydım. Daldan dala konayım.
Ölünce de hesabım kapansaydı.
Aslında bu cümleler; hesabın hakkını verememekten endişe eden bir büyük müminin muhasebesidir.
Tıpkı bir rivayetin ardında Hz. Ebu Zerr'in (r.a.) dediği gibi: "Keşke hesaba çekilmek yerine, kesilen, biçilen ve çiğnenip yok olan bir ağaç olsaydım." Siz, derin bir hesap, azap duygu ve korkusu içinde başka ne derdiniz!