Tarihi 3 Haziran 2015

'Asansör' Gibidir...

DAEŞ sınırlarımıza doğru harekete

geçti, tüm noktaları alarak ilerliyor!

Ortadoğu kazanı hiç olmadığı kadar

gürültü ile fokurdamaya başladı!

Avrupa Birliği, Amerika, Rusya, Çin

daha önce karşılaşmadıkları iç ve dış

sorunlarla boğuşuyor, bloklar arası

gerilim de büyük hızla tırmanıyor!

Çözüm bekleyen problemlerin zorluk

derecesi, karşılıklı diyalog ile çözüme

ulaşma olasılığını gitgide azaltıyor!

Belki 'abartı' olarak nitelenebilir ama

yeni bir 'Üçüncü Dünya Savaşı'nın

ayak seslerini, biraz uzaktan da olsa

duyar gibiyiz!

Ve bizler, bu 'son derece kritik

süreçte' sandık başına gidiyoruz...

...

Çok mühim bir seçimin arifesindeyiz!

Yapılan tüm anketlerin ferahlatıcı

sonuçlarına karşın global tablonun

ürkütücü-vahim görüntüsü, ülkenin

bekası açısından bütün endişeleri

gidermeye yetmemektedir;

...

Seçimin ne şekilde sonuçlanacağı...

Seçimden sonra nasıl bir hükümetin

kurulacağı...

Türkiye'nin önümüzdeki süreçte

hangi istikamette yol alacağı...

Kuvvetle olası ve hemen önümüzde

beliren ciddi gerilimlerde yönetimin

tavrının ne olacağı...

Bu tavrın getirileri-götürüleri...

Toplumun geleceğini;

İstikrar içinde, tecrübeli ellerin mi?

Yoksa, deneyimden yoksun 'Bremen

Mızıkacıları' benzeri bir 'çatlak ses

korosunun' mu belirleyeceği, gelecek

açısından hayatî konulardır...

...

Ancak, penceremizden baktığımızda

bize puslu bir sabah vaktinin pek de

net olmayan manzarasıymış gibi

görünen tüm bu ihtimaller zincirinin

halkaları ve istikbale dair önümüzde

uzanan yol aslında bugünden bellidir!

...

Levh-i Mahfuz'da kayıtlıdır...

...

'Kader' olarak nitelediğimiz,

geçmiş-gelecek tüm olaylar, Allah

katında bulunan Levh-i Mahfuz'da

(korunmuş levha) yer almaktadır;

...

Ne olacağı...

Nasıl olacağı...

Ne gibi sonuçlar vereceği...

İstikbalin nasıl şekilleneceği...

...

Kur'an-ı Kerîm'in çeşitli

surelerinde bundan söz edilir...

(Buruc 22, En'am 59, Kaf 4, İsra 58,

Hadîd 22, Yasin 12, Neml 75)

...

Tek bir 'açık kapı' bırakılmıştır;

...

İnancımıza göre, 'cüzi irade'nin

olumlu yönde kullanılması ve 'dua

ederek' Allah'a yakarılmasının, kötü

kaderi değiştirebileceği düşünülür!

Örneğin, önceki gün idrak ettiğimiz

'Berat Kandili' Kur'an-ı Kerîm'in

Levh-i Mahfuz'dan âlemimize

yaklaştırıldığı mübarek bir gece idi...

O gece kim-ne için dua ettiyse, duası

kabul olunduğu takdirde, kader de

o'nun yakardığı istikamette tecelli

edecektir...

Dua etme alışkanlığına sahip olmadığı

düşünülen kişi ya da gruplar, bu şansı

peşinen ellerinden kaçırmış demektir!

...

'Asansöre' benzer...

...

Biz imal etmemişizdir...

Bizim gücümüzle çalışmamaktadır...

Ama bizi kendi öngördüğü yere değil,

tercih edeceğimiz yöne götürecektir!

Sorumluluk, bu noktada bizdedir...

...

Kabine girmeden önce 'aşağı' ya da

'yukarı' düğmesine basacağımızı

düşünürüz, içeri girince bu kararımıza

uygun düğmeye uzanırız, ancak 'son

anda' karar da değiştirebiliriz!

...

Seçim Sandığı başında da böyledir...

İçinde bulunulan şartlarda 'en doğru'

kararın verileceği umulmalıdır;

'Aşağıya' doğru...

'Yukarıya' doğru...

...

'Kaderin de üzerindeki kader' denilen

ise asansör halatının kopuvermesidir...

Ama bu, yazımızın konusu dışındadır!