Tarihi 1 Nisan 2015

'Başkan'sız Olmaz!

Toplumumuzu oluşturan normal

ailelerde 'Başkan' (bakmayın siz

dert yananlara) aslında hanımlardır!

Sapık olmayan normal kocalar arada

bir seslerini yükseltip güç gösterileri

yapmaya kalsalar da, iş döner dolaşır

yine kadının istediği noktaya varır…

Gemide 'Başkan' herhangi bir kurul

ya da grup değil, sadece Kaptandır…

Denizde kaptan ne derse o olur!

Dört başı mamur 'devlet' gibidir;

Nikâh kıyar, suç işleyeni tutuklar,

gerektiğinde sert kararlar bile alabilir!

Trende 'Başkan' baş makinist,

futbol maçında ise hakemdir…

Duruma göre ister penaltı verir,

ister oyunu devam ettirir, ister

kırmızı, isterse sarı kart gösterir!

Hedefe salimen varmanın, doksan

dakikayı sağ salim tamamlamanın

tek yolu budur…

Her kafadan ses çıkar, herkes

kendince doğru olanı dayatırsa;

Ailede huzur kalmaz...

Gemi alabora olur…

Tren raydan çıkar…

Futbolda arbede yaşanır!

Adı belki farklı telaffuz edilmiştir…

Uygulamalar çeşitlilik göstermiştir…

Algı operasyonlarıyla kafalar karıştığı

için açıkça fark edilmemiş de olabilir!

Ama şurası bir gerçektir ki, devlet

yapısı bakımından da biz zaten hep

'Başkan' tarafından yönetilmişizdir!

Binlerce yıl öncesi;

Hanlar-Beyler-Hükümdarlar!

Yüzlerce yıl öncesi;

Padişahlar!

Cumhuriyet tarihimiz boyunca da;

'Askeri Vesayetler' tarafından…

1923'den bu yana…

Son on üç yılı saymazsak, devleti

yöneten güç hiçbir şekilde toplumun

bizatihi eline geçmedi!

Buna rağmen;

Hamaset-demagoji ile uyutulduğumuz

için, mevcut sistemi 'Demokrasi'

sandık, öyle bildik-öyle adlandırdık!

Bugün geldiğimiz demokratik anlayış

seviyesiyle ifade edilebilir ki, 'Dikta

Rejimi' zulümlerine maruz kaldık!

Silahlı gücü etkisi altına alan, yargı

sistemini de organize edip her türlü

planı yürürlüğe koyan, gidişatı tam

olarak belirleyenler;

Dış ülkeler ve onların uzantıları…

Medyayı-piyasayı kontrolleri altında

bulunduran bazı yerli holdingler…

Masonlar, bir kısım sendikalar, bazı

patron kulüpleriydi!

Tüm askeri müdahalelerin, eziyet ve

işkencelerin, faili meçhullerin, geri

kalmışlığın altında bu gerçek yatar…

Maddi-manevi sömürülmüşüzdür!

Buna, uygulamadaki 'Parlamenter

Sistemin' büyük katkısı olmuştur…

Pratikte hiçbir yaptırımı-işlevi

olmayan muhalefet çare olarak

iftiraya yönelmiş, söylentiler çıkarıp

kafaları bulandırarak, her şeye itiraz

ederek netice almaya konumlanmış…

Yine bu yüzden,

Muhalefet, söylemlerini sertleştirip

hakarete dönüştürerek taraftar kitlesi

toplayabileceği ümidine sarılmış, bu

da toplumun ayrışmasına yol açan en

güçlü etken olarak ortaya çıkmıştır…

'Yasama ile Yürütme' birbirinden

tamamen ayrı olması gerekirken iç içe

geçmiş…

'Ana-Yavru Muhalefet' gibi

kavramların altında partiler ezilmiştir!

'Devlet Çarkı' artık eskimiş, dişleri

silinmiş, değiştirilme vakti gelmiştir!

Kimi zaman bir milletvekilinin

partisinden istifası ile Meclis içindeki

aritmetiksel denge değişmekte,

ülkenin gidişatı yön değiştirmekte…

Kimi zaman bir patavatsızca açıklama

ile memleketin istikrarı bile sarsılma

noktasına gelebilmektedir…

Çarkın artık döndüremediği 'kayışın'

ha bire atmaması için sistemin değişip

'Devlet Başkanlığı'na fazla vakit

kaybedilmeden geçilmesi şarttır…

Tabii, 'Büyük Türkiye' isteniyorsa!