Tarihi 4 Kasım 2022

Sıska çocuklar

SAMAN sarısı okul defterleri, kurşun kalemlere geçirdiğimiz dişler.
Okulda hal ve gidişler pekiyi!
Tren raylarının üzerine kulağımızı dayarken cesur, sinema filmlerinin afişlerinin önünde dururken sıska hayal biletçileri.

***

Hayatı bizlere en güzel biçimde sinema filmleri anlatmıştır.
Çocukluğumuz kovboy filmleriyle geçti, filmin sonunda mutlak adaleti sağlayan sahneleri alkışladık.
Tarihi filmlerde kan gövdeyi götürürken, asıl meselenin adalet ve özgürlük olduğunu fark ettik.
Başı omuzundan düşerken bile dimdik duran kahramanlara hayran kaldık.

***

70'li yıllar 68 ruhunun yansımasıydı.
Kapitalizme karşı aşkın ve gençliğin özgürlük filmleri, duvarları yıkmak özlemi.
Dünya insanlarını sevmek kadar, gerçek aşkın ne olduğunu anlatan filmlerdi onlar.
Love Story'deki "Aşk hiçbir zaman pişmanlık duymamaktır" sözünü kim unutabilir ki.
Aşk o zamanlar aşktı zaten!
Yere düşenin kaldırıldığı, şeref ve haysiyetin göğüslerde rozet olduğu yıllar.

***

Bizim salon filmlerimiz samimiyetin, komşuluğun ve namuslu düşlerin filmleriydi.
Herkese kucak açan aile filmleri.
Toplumu ayakta tutan bütün değerler oyuncularda da mevcuttu izleyicilerde de.
O yüzden o filmlerde oynayan figüranlara bile sanatçı dendi.

***

Sonraki sinema paraya giden kestirme yolu buldu. Ağzını bozdu, görüntüyü bozdu.
Basitlik ve şehvet birbirine kilitlendi, anahtar sözcük para oldu!
Bunların yanına televizyon dizileri de eklenince, sinema sanat olmaktan çıktı.
Bilinçaltına verilen kirli mesajlarla toplum da yoldan çıktı.

***

Nasıl ki uyuşturucuya erişim bir nefeslik mesafe, sinema sinsi bir virüs gibi evimizin içinde.
Şimdiki filmlerde ve dizilerde kullanılan silahlar tutukluk yapmıyor, üstelik o silahları beynimize sıkıyorlar.
Nasılsa ekranlar büyüdü ya hedefi şaşmaları mümkün değil.
Oysa bizler sinema afişlerinin önünde ıslak ve sıska çocuklar olarak kalmaya dünden razıydık.
Fonda yağmur ve mızıka, sırtımızda eski püskü bir yelek!

***

Hayal biletçisi olarak, şimdiki zamanda demode kaldığım içindir ki yalnızlığın patikasında geçmişe yürüyorum.
Dilimde unutulmuş bir şarkı; "Dil şad olacak diye kaç yıl avuttu felek."

Acının gömleği
Üstümden çıkmaz
Hayata borçluyum
Hesabım tutmaz
Adresim sevdaydı
Kapım çalınmaz
Vay benim gençliğim
Vay benim ömrüm

Hasrete kuruldu
Bütün saatler
Vuruldu içimde
Sevda kuşları
Ayaz gecelerde
Fayda etmiyor
Vefasız ellerin
Dokunuşları
Hakkı YALÇIN

MUTLULUK TAKVİMİ
Kaybettiğin için üzülme kazanmaya çalış.
Müzik sesiyle uyu.
Kimsenin zamanını çalma.

Çok gürültülü sağanak bir siyasetin içindeyiz!

PATRON!
Dünyanın büyük şirketleri bile çalışanların yarısını işten çıkarıyor.
Ne zaman işten atılan işçilerle ilgili bir haber duysam, aklıma Japon işadamı Shohei Nozawa'nın şirketi iflas edince diğer işadamlarına seslenen sözleri gelir.
"Ne olur benim işçilerimi siz alın, hiçbirini açıkta bırakmayın." Öyle patronlar kalmadı artık.
Şimdi işçisi bir lokma ekmek bulamazken, yaşadığı gökdelenlerden aşağı bakan patronların belledikleri tek cümle var. "Açlıktan kim ölmüş!"