Tarihi 12 Kasım 2021

Süt çocuğu!

ANNEMİN mezarını ziyaret ettiğimde, çocuğunun mezarına elindeki şişeden süt boşaltan bir kadın gördüm. Merak edip sordum "bunu niye yapıyorsunuz?" Yaşlı gözleriyle gözümün içinde baktı ve çok dramatik bir cevap verdi;
"bebeğimi hala büyütüyorum." Bir anneydi, toprağından hiç ayrılmamış köklü bir ağaç gibi duran anne.
Çocuğunun doğum tarihine baktım öldüğünde minicikmiş.
"Her gün geliyor musunuz?" diye soramadım, bir anneye "bebeğinizi her gün emziriyor musunuz?" diye sorulmayacağı için belki.

***

Yüzünü benden çevirdi ve "başka soru istemiyorum" der gibi bir tavır takındı.
Dramatik bakışında bir ömrü kaplayan hüzün kara toprağa yöneldi, ben de onu mezarının başında bıraktım.
Çünkü biliyorum ki birine söylenmeden de anlaşılır gerçekler.

***

Mezarlıktan ayrılırken düşündüm de lösemili çocuklar için hangimiz neler yapıyoruz? Yapmaya teşebbüs ediyor muyuz?
İnsan tarafımız çocukların yaşamasına yönelmedikçe bizler neyiz?
Büyük mü? Geçiniz!
Daha önce haykırdığım cümleler duruyor önümde.
"Hayatınızda bir kez olsun lösemili bir çocuğa yakından baktınız mı?
Lütfen bakın! Televizyon dizilerinin peşinde harcanan zamanlarınızın bir dilimini o çocuklara ayırın.
Onların enselerinde soluyan ölüme meydan okuyan bakışlarına kurban olun.
Işığı sönmemiş gözlerinin derinliğinde kaybolun.
Kendinizi suçüstü yakalanmış hissedebilirsiniz önemli değil.
Hiçbir iyilik ve güzellik için geç değildir ve her çocuk hayata emanettir ölüme değil."

***

Bir annenin kaybettiği bebeği için mezarına süt götürmesi bu hayatın en dramatik görüntülerinden biridir.
O anneler bütün bebeklerin cennette olduklarını da bilirler kendilerini beklediklerini de.

***

Çocuklar; dünyadaki yalnız yolculuğumuza anlam katmamız için en değerli gerçeklerdir.
Bu yazıyı o acılı annenin acısına yabancı olmadığımı göstermek için yazdım.
'Cennet Mektupları' kitabımdaki "Su" adlı küçük kızım öyle istediği için.

Mutluluk Takvimi
Okuduğun kitapta bir anlam ara.
Kışa hazırlan.
Hazır yemekten kaçın.
Verdiğin sözü tut.
Dikkat et! Vakalar artıyor.

Sen kalbi kırık odam
Yastığımda gözyaşım
Penceremin tülü
Cam kenarında fincanım

Kaçırıyor gözlerini
Odamdaki eşyalar
Biri gidip anlatsın ona
Belki halden anlar

Anlatın anlatın
Nasıl beklediğimi
Deliler gibi sevdiğimi
Gidip ona anlatın

Kaderi kader yapan
Koca yürekleri anlatın
Hala nasıl yandığımı
Gidip ona anlatın
Hakkı YALÇIN

Güzel günlere inanmaktan bahsetsem kim inanır acaba?

Balık davası!
Balık tezgahında istavritin 75 lira olduğunu gördüm, bir daha baktım.
Deniz şehrinde satılan en "gariban" balığın fiyatı buysa diğerlerini boş verin.
Denizdeki kirlenme falan bahane, fiyatları bu hale getiren yasak balık avlayanlar ve bu etiketleri restoranlardaki balık fiyatlarıyla birlikte "dizayn" edenler!
Peki, kim yiyecek bu balıkları?
Evine domates alırken birkaç dakika düşünenler değil, günde bilmem kaç ekmek tüketenler hiç değil.
Bu fiyatlarla bu balıkları yiyebilenlere ne diyebiliriz ki; afiyet olsun ve hatta helal olsun!
Not: Bir gün balıkların insanları denizlerde büyüteceğini söylesem herkes güler.
Ben söylemedim atalarımız söylemiş; bir tarih veremiyorum ama "son gülen iyi güler!"