Kendinde olanı sen fark etmiyorsan rakibin fark eder ve üç puanı alır gider.
Bunun açıklaması; ters falso, sendelerken vurmaktır.
Fenerbahçe'nin Galatasaray karşısındaki galibiyetine mucize denebilir.
Ama oynadığı futbolla aldığı galibiyet başına kakılan bir takım için sevincini üçe katladığı inkar edilemez.
Galatasaray'ın inançsız ve yapay baskısına gelince.
"Her bulutun işi yağmur değildir!"
Futbolcuların ve teknik direktörlerin ağzından çıkanlar da, bu kalitesizliğe mühürdür.
Podolski; "Fenerbahçe ikinci lig kalitesinde bir takım!" Belli ki, Fenerbahçe'nin galibiyetinin yarattığı acı; birinci sınıf!
Bu Fenerbahçe'yi yenemiyorsanız hiç konuşmayacaksınız!
Öyle ya, hangi akıllı adam, yenildiği rakibini küçümserken, kendini küçülttüğünü hesaba katmaz!
Tudor da, futbolcularıyla gurur duyduğunu açıklıyor. Kendi halinde bir takımın elinden kapılarak Galatasaray gibi bir takımın başına getirilen biçarenin gurur duyacağı ne kaldı ki?
Takımın içindeki kundakçılarından başka! İsim mi; Sneijder, Podolski ve Selçuk İnan!
Üzerindeki formayı çıkarıp da, ölümün elbisesini giydi.
Hayat bazen insanın üzerine kilitler kapıları. Kimileri de yerdeki futbolcuları tekmeler, kapıları tekmeler gibi.
Görevini yapan emekçilere saldırmayı erkeklik sayanlar.
Bunlar 10 kişi bir kişiyi dövmenin yeni delikanlı modelleri.
Şimdi elimizde kalan; insanlık dışı sahnelerin figüranlarına hukukun ne ceza vereceği?
Sadece yüreklerde kirlenmeleri yeterli sayılmazsa eğer!