Tarihi 5 Mayıs 2016

Gübre!

Bir zamanlar kış gelince bir türlü güneye uçmak istemeyen bir serçe varmış.
Fakat günün birinde hava öylesine soğumuş ki, minik serçe güneye uçmak zorunda kalmış.
Geciktiği göç yolunda dondurucu soğuklar bir süre sonra kanatlarını hareket ettiremez hale gelince, serçe bir çiftliğin toprakları üzerine neredeyse donmuş olarak düşmüş.
***
O sırada yanından geçen inek, küçük serçenin üzerine pislemiş.
Serçe sonunun geldiğini düşünmüş.
Fakat küçücük bedeni ve kanatları gübrenin sıcaklığıyla ısınmaya başlamış.
Nefes almayı başaran minik serçe mutlu bir şekilde şarkı söylemeye başlayınca, serçenin cıvıltısını duyan kedi, sesin geldiği yeri araştırmış ve gübreleri temizleyip serçeyi yemiş.
***
Meselenin ana fikri.
Tepene pislik eden herkes senin düşmanın değildir.
Seni pisliğin içinden çıkaran herkes de senin dostun değildir.
Yani.
Pisliğin içinde rahat ve mutluysan sakın sesini çıkarma!
***
Ana fikirden yürekli insanlara kalan gerçek.
Pisliğin içinden çıkmak istiyorsan.
Mücadele edeceksin.
Ya da pisliğin içinde oturanları teşhis edeceksin.
***
İnsanlar girmedikleri mücadeleleri bile kaybetti.
Sokaklardaki çocuklarımızı korumak isterken, sınavlara giren ailelerin onca emek verdiği çocukları bile koruyamadık.
Masum insanlar yok yere hapiste yatarken.
Gerçek suçluların sırra kadem bastığını gördük.
***
Kötülüğün mayasını tutturanlar, kendilerine "paralel" bir devlet ortamı yarattılar.
Çocuklarımızın sınav sorularını çalanların çocukları, şimdi çocuklarımızın yerinde oturuyorlar.
Onlar Amerika ve İsrail'den ithal ettikleri gübrelerin altına saklandılar.
***
Kimileri zamanla teşhis edilse de.
Kimileri hak yemek denen "pisliğin içinde" hala oturuyorlar.
Ama unutmasınlar ki.
Titanic de hiç batmaz sanılıyordu.
***
Hayat, büyülü bir yolculukta kendi ruhunun asaletini sınamaktır.
Hayat, serçelerin ahmaklığını değil.
Gübrelerin "markasını" tanımaktır!
***
Yoksa bir ineğin gübresiyle, bir kedinin serçeyi yemesi arasındaki bağlantı doğanın yasasında var.
Ama insanlığın anayasasında ve hiçbir kitapta!
Çocukların hakkını yemek yok!

Mehmet Erdem
Mehmet Erdem'in "Hakim Bey" şarkısıyla başlayan sanat yolculuğunu yakından izliyorum.
Geçenlerde Hakan Altun'un konserinde karşılaştık. Sanki yıllardır tanışıyormuş hissi veren eski bir arkadaşınız gibi.
Her türlü haksızlığa karşı isyanın yankısı duruyor gözlerinde.
Tipik bir aşk adamı.
Anahtar sözcüğü; bölüşmek!
Böyle doğal insanların, ikiyüzlü sanat aleminde ayakta kalmasının sırrı da burada yatıyor. İnsani duruşunda.

Mutluluk Takvimi
* Hazırda yara bandı bulundur.
* Hiçbir şeyi hayata değişme.
* Mesleğinin hakkını ver.
* Doğum gününde adına ağaç dik.

Seni sordular dün gece
Yok artık bitti dedim
Merak etmişler aşkımı
O da onla gitti dedim

Bu kalbi veren
Allah Teselliyi de verir
Hayattan ne isimler
Uçup da gitti bir bir

Eski sevda bahçeleri
Şimdi savaş alanı
Yavaş yavaş siliniyor
Bıraktığın o koku

Bakma gözlerimdeki
Sahipsiz ifadeye
Gözyaşımla yazılmış
Vasiyetimi oku

Hakkı YALÇIN