Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 27 Kasım 2020

Neden!

İSİMLER üzerinden, cemaatler üzerinden, şirketler üzerinden, makamlar üzerinden giderek olayları anlama ve anlatma şansımız çok az. AK Parti-MHP koalisyonuna itiraz edenler, yerel ve küresel ölçekte karşı çıkanlar doğal olarak her kanaldan gelmek istemekteler.
Sokakta gördüğüm kadarıyla temas edebildiğim insanlardan alabildiğim kadarıyla bir kafa karışıklığı var. Başkan Erdoğan'a, AK PARTİ'ye oy vermiş olanlarda da bu mevcut.
Bir berraklık aranmakta ancak yaşanılan türbülanslar buna izin vermiyor. Dün de altını çizdiğim gibi iki ekolün mücadelesi yaşananlar...
Başkan Erdoğan'a gönül verenlerin bir kısmı "Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Ertuğrul Günay, İhsan Arslan, Hüseyin Çelik, Ali Coşkun, Yaşar Yakış gibi pek çok isimle neden yollar ayrıldı?" diye sormakta... Zihnin altında yatan aslında "Neden Erdoğan bu kadar ismin üzerini çiziyor" sorusunun cevabıdır...
Bu sorunun cevabına geleceğiz..
Ancak önce Londra'daki terör saldırılarının, İstanbul'da Atatürk Havalimanı ve Reina baskınlarının, ARAMCO'nun drone'larla vurulmasının, Berlin'de NOEL'de yaşanan kamyon dehşetinin, Nice'deki TIR vahşetinin, Paris'te BATACLAN pususunun, Dolmabahçe'de polislerimize yapılan hain bombalı intihar eyleminin nedenini bilmemiz gerekmekte.
Hepsi dünya üzerindeki İKİ EKOLÜN çarpışması sonucu yaşanmakta...
İçeride hala "HDP ile kim yan yana geldi?", "Kim anayasa hazırlığı yaptı?", "HDP ile İYİ PARTİ nasıl aynı masada yer alır?" gibi pek çok sorunun peşine düşmüş, cevap arıyoruz... Haliyle insanların kafası da karışık.
Bu da doğal... 2001 İKİZ KULE saldırıları sonrasında dünyanın tepesinde kavga başladı. Irak ve Afganistan'a ABD askerinin gelmesine kadar iş uzadı. Kraliçe Elizabeth'in SARAYININ içinde silahını çekmiş korumasıyla burun buruna gelmesine kadar da gitti.
Aslında Fatih ile Çandarlı arasındaki gerilim, günümüze kadar Atatürk-İnönü çekişmesi, oradan da Erdoğan-Gül rekabetine kadar uzanıyordu.
İnönü-Ecevit, Ecevit- Baykal çekişmesi de aynı kategorideydi... Gül-Erdoğan ile Erbakan'ın yollarını ayırması da... Hepsi dünyanın çatısındaki değişimlerle ilgiliydi. Sıradan insanlar çatıda ne olduğunu nasıl görecekti? Çok zordu. Biz bu değişimi içerideki sancılarla anlayabiliyorduk... AK PARTİ 2002'den bu yana iktidarda.
Neler yaşandı neler... 2007'de başlayan DAVALAR hala sürmekte. Yerini bir başkasına bırakarak... Dün gördünüz işte, AKINCI DAVASI sonuçlandı.
Bu ne ilk olacak ne de son...
Mücadele sürüp gidecek. Bu net! Türkiye'de 2007 önemli bir yıldı. Sezer gidiyor yerine Abdullah Gül geliyordu. Aynı yıl ve sonrasında TÜRKİYE'de yaşanmayan pek çok şey yaşanıyordu. Ergenekonlar, Balyozlar, Askeri Casusluk Davaları gibi... Ülke bambaşka bir gündeme esir oluyordu...
367 krizi BAYKAL'ın GÜL karşıtlığı nedeniyle ANAYASA MAHKEMESİ'ne gidiyor, asker de e-muhtıra ile LAİKLİK üzerinden mesaj veriyordu.
Konunun laiklikle hiç mi hiç ilgisi yoktu. Ancak böyle bir çıkış yapmak şarttı. Çünkü LAİKLİK KARŞITI olmanın müşterisi hazırdı... Gerçekte olanın, yansıyanla zerre ilgisi bulunmamaktaydı... AK PARTİ, içinden CUMHURBAŞKANI çıkıyor, ancak bir güç PARTİYİ kapatmak niyeti taşıyordu. Gerçekten ilginçti...
Hatırlayın o günleri, şimdilerde unuttuğumuz Haşim Kılıç, Osman Paksüt, Fulya Kantarcıoğlu, Mehmet Erten, Necmi Özder, Şevket Apalak, Zehra Ayla Pektaş, Sacit Adalı, Ahmet Akyalçın, Serdar Özgüldür ve Ferruh Kaleli isimleri manşetlerdeydi...
Yani dün karara varılan AKINCI DAVASI ile KAPATMA DAVASI aslında aynı şeylerdi...
Aynı mücadelenin farklı cepheleriydi sadece...
KÜRESEL olan ile ULUSAL olanın ERDOĞAN mücadelesiydi bu. İKİ EKOL DE birbirine kaptırmak istemiyordu. Ta başından beri olan buydu. AK PARTİ içinde olan da buydu, dışında olan da... BAYKAL 367 krizini büyütüyor, ANAYASA MAHKEMESİ'ne taşıyor ancak aynı CHP'nin yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Abdullah Gül'e hiç uzak durmuyor, hatta tekrar CUMHURBAŞKANI OLMASI için elinden geleni yapıyordu.
ÇATI ADAY iddiaları gündeme geliyordu. Kılıçdaroğlu "Sayın Gül CUMHURBAŞKANI adayı olacak mı?" sorusuna "Tartışmayı kişi bazına indirirseniz ilkelerden vazgeçmiş olursunuz" cevabını veriyordu.
İnanılmaz doğruydu...
İLKELER KONUŞUYORDU GERÇEKTEN... Bu ilkeler FARKLI partilerin aynı büyük çatı altında olabileceğini gösteriyordu... EKOLDEN GİDİYORLARDI YANİ...
"Tamam da 367 krizini çözen ve Gül'ü Cumhurbaşkanı yapan MHP değil miydi?
Destek veren Bahçeli değil miydi?" diye sorabilirsiniz...
Doğru bir sorudur bu! Çok kişi şimdilerde hatırlamayacaktır ancak BAHÇELİ bu hamleyi yaparken şunları söylüyordu:
Erdoğan bir bilen olarak kenarda durmalı... Türkiye'nin normalleşmesi için kendisinden beklenen fedakârlığı ortaya koymalı... Erdoğan erken seçimi zorlarsa, AK Parti içinde siyasi parçalanma olur...
Yani BAHÇELİ mealen "Erdoğan ülkeyi yönetmesi için BAŞBAKAN kalmalı ve Gül'le yollarını ayırmalı" diyordu... Ve AK Parti içindeki fay hattını işaret ediyordu. Öncesinde zaten CUMHURİYETÇİ BUSH yönetimi ile IRAK meselesi nedeniyle ipler geriliyordu. Mesela Biden'ın BAŞKAN olmadan "Erdoğan'a karşı muhalefeti desteklemeliyiz" sözü altını çizdiğim gibi MUHALEFETİ TEK ÇATI ALTINA TOPLAYABİLİYORDU.
Bush'a, Trump'a karşı olanlar burada Obama'ya Biden'a yakındı... Olması da doğaldı.
Ekoller gereği yani... Gül de Kılıçdaroğlu da Babacan da Davutoğlu da Akşener de Karamollaoğlu da Demirtaş da AVRUPA BİRLİĞİ taraftarıydı.
Türkiye'nin burada olmasını istiyorlardı. Geleceği burada, bu ittifakta arıyorlardı. Berlin- Washington hattında yani. AK Parti ve MHP ise AVRUPA'ya oldukça mesafeliydi...
İçerideki KÖTÜLÜKLERİN MERKEZ ÜSSÜ olarak AVRUPA'yı görüyorlardı.
Başkan Erdoğan'ın yolunu ayırdığı isimlere bu pencereden bakılmalı... Bugün olan ise Erdoğan'ın yönünü değiştirmek için... Maçın daha ilk yarısı oynanmakta. Taleplerinden vazgeçmiş değiller...
Erdoğan'ın kararlı tutumuna rağmen...

NOT: Hamburg Firkateyni'nin Türk gemisine baskınından Çin aşısına kadar olan bütün tartışmaların altında bu ekol kavgası yatmakta...