Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 29 Temmuz 2020

Ni'Çin'!

SADECE Osmanlı değil Cumhuriyet tarihine bakıldığında da görülür. Çıplak gözle bile İNGİLTERE ile ALMANYA'yı bulursunuz. Her yerde... Zaten OSMANLI'nın son dönemi bu kavga ile bu iki ekolün mücadelesi ile geçti. Herkes bir KAMPIN içindeydi. Herkesin ÜLKE ile ilgili hayalleri farklıydı.
Bir ekol ALMANLAR'la yürürsek diğer ekol ise İNGİLİZLER'LE birlikte olursak BÜYÜK olacağımızı savunmaktaydı.
Dün de yazdığım gibi bu iki büyük modelin burada olduğu gibi AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ içinde de ayakları bulunmaktaydı. Roller, mücadele, savaşın tarafları bu hatlardan yayılmaktaydı. Zaten bu hatta dahil olan BANKACILIK sistemini ortaya koyduğunuzda SAVAŞIN en ince ayrıntılarına kadar gidebiliyordunuz... Son tahlilde ABD'nin ne karar vereceği, nasıl tavır takınacağı önemliydi. Şu an için PATRON onlardı...
İster Avrupa ister ABD merkezli BASINÇ noktalarına bakın! İçeride bu eksene ait olan, bu eksenle yürümeyi savunan çok isim görürsünüz.
AK Parti içinden kopup ayrılan Davutoğlu ya da Babacan, Kemal Kılıçdaroğlu, Selahattin Demirtaş, Temel Karamollaoğlu, Meral Akşener... Ve pek çok siyasi figür sıralayabiliriz... Dün birlikte yol arkadaşlığı yapanlar şimdi farklı saflarda. Bunun nedeni içerideki ayrışma gibi sunulsa da öyle değil.
Dünyanın çatısında 2013'ten sonra büyük kırılma yaşandı. Artık her ülke, her lider, her siyasetçi, her işadamı yerini belirlemek zorunda... Eski dünya ömrünü tamamlamıştı... Siyasi çatışma kaçınılmazdı.
1971'de ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Çin'i gizlice ziyaret etti. Ardından 1972'de ABD Başkanı Nixon bir ilke imza attı. Ve ÇİN'i ziyaret eden ilk BAŞKAN olarak tarihe geçti...
O gün resmi olarak başlayan ilişki ağı şimdi büyük krize, savaşa dönüşmüş durumda...
Libya-Akdeniz-Kıbrıs-Suriye- Irak-Azerbaycan-Afganistan gibi alanlara doğrudan müdahale etsek de AVRUPA ile karşı karşıya gelsek de dünyanın çatısındaki KRİZ bambaşka ve çok büyük...
Bizler BÜYÜK SAVAŞIN gölgesini yaşıyoruz sanki... Oysa ABD ya da ÇİN Türkiye'den TARAFINI belirlemesini istiyor...
Ve en tepedeki bu iki gücün çekiştirmesi sadece bizi değil tüm ülkeleri etkiliyor... Etkileyecek de...
İçeriye baktığınız zaman UYGUR TÜRKLERİ üzerinden Çin'e yüklenen siyasiler görürsünüz. IMF üzerinden PARA politikası üretenler de... Ya da "Seni Başkan yaptırmayacağız" diyenler de... "Dostlarımızla iktidar olacağız..." çıkışlarıyla İTTİFAKLARI açık edenler de... Örnekleri çoğaltsak da hep içeriden seçmene etkili mesaj verme gayreti görürüz... Ben de ısrarla yazıyorum ki konu içerisi değil! Hiç olmadı zaten.
Kimseyi suçlamak, kırmak gibi amacım yok. Ama "milyonlarca insanın bilmesi gereken budur" diye düşünüyorum. Amaç TÜRKİYE'nin komuta merkezine oturmak ve Türkiye'nin rotasını belirlemektir. Ankara Pekin'e mi yoksa Washington'a mı dümen kıracak... Temel konu budur.
Bunu da Ayasofya üzerinden, sosyal medya yasası üzerinden, kadın cinayetleri üzerinden, futbol üzerinden, Libya üzerinden, Akdeniz üzerinden, tutuklamalar üzerinden tartışıyoruz... Bir türlü ana konuya gelinemiyor ama...
Washington ya da DERİN AMERİKA, Müslüman ülkelerden, Avrupa'dan kendi eksenine uygun hareket edecek oyuncular devşirmekte. Son olarak 5G üzerinden KRALİÇE'yi de yanına almış gibi. Ocak ayının başında Boris Johnson Çin'le yürüyeceklerini ilan ederken geçtiğimiz günlerde Huawei ve 5G ilişkisi kaldırılıp çöpe atıldı. Trump doğrudan topa girdi. Başbakan Johnson'u uyardı. Zaten DİJİTAL İSTİHBARAT Kraliçe'ye "Çin'le yürüyemeyiz. Ulusal güvenlik sıfıra iner" raporu sunmuştu... Başbakan Johnson "büyük lokma ye büyük laf etme" uyarısını dinlememişti...
İstemediği halde basınçla dümeni kırıyordu.
Mesela aynı Amerika önceki gün yine bizimle ilgili sahne aldı.
ABD Dışişleri Bakanlığı "Osman Kavala bırakılmalı.
Suçsuz yere içeride tutuluyor" dedi.
Türkiye tepki gösterdi. Şubat ayının başı gibi Osman Kavala beraat etmiş ardından hızlı bir tepki gelmiş ve tutukluluğu devam etmişti.
Fakat bu olayın hemen ardından Almanya'da Frankfurt yakınlarında bir TÜRK KAFE'sine silahlı saldırı gerçekleşti. Saldırıda 9 kişi hayatını kaybetti. Katil Tobias Rathjen, arkasında mektup bırakarak ortadan kalkıyordu! Tabii ki olay ustalıkla kapatılıyordu... Ve aradan yaklaşık bir hafta geçtikten sonra canımız daha çok yanıyordu.
İdlip'te askerilerimiz hedef alınıyor ve 33 Mehmetçik şehit oluyordu...
Türkiye yasa boğuluyordu.
Bütün bunlar Türkiye'nin rotasına itirazdı. Ankara'nın kendi aklıyla karar alması istenmiyordu. Bunu engellemek ve değiştirmek için 4 koldan gelmeye çalışıyorlardı... Finalde Türkiye'nin Washington ya da Pekin kararını vermesi isteniyordu...
Coronavirüs ile bu "TARAFINI SEÇME" parantezi açıldı. Ve kısa zamanda kapanmak zorunda. Şu an yaşanan ekonomik, siyasi ve askeri dalgalanmaların nedeni bu...
Daha önce defalarca Mike Pompeo'yu yazdım... GİZLİ BAŞKAN sonuçta... Pompeo birkaç gün önce şunları söyledi:
"Özgür dünya Komünist Çin'i değiştiremezse, Komünist Çin özgür dünyayı değiştirecek.
Çin özgür ülkelerin inşa ettiği kurallara dayalı düzeni bozacak.
Özgürlükleri yavaş yavaş yok edecek. Çin'e karşı yeni bir ittifak kurulmalı. Demokrasilerden oluşan yeni bir ittifak. Araçlarımız var.
Bize gereken irade..." Bu sözler bile DERİN AMERİKA'nın rotasını ortaya koyuyordu. ABD, ÇİN'e karşı İTTİFAK için yola çıkmıştı.
Pompeo aslında satırların arkasına sığınarak şunu söylüyordu. "Biz Çin'i bitirmek için yola çıktık.
Gelin yanlış yerde durmayın.
Çin uzatılan eli sıkmadı, ısırdı...
Cezasını ödemeli..." Bunları söyleyen Pompeo Çin'in çok büyük bir güç olduğunu da ekliyordu...
Türkiye ise herkesle oturup çıkarına göre hareket ediyordu.
Ancak karşı blok Çin'e yaklaşmasını istemiyordu. KANAL İSTANBUL için itiraz edenlere bakarsanız Pekin karşısında duranları da görürsünüz... Kanal'a itiraz edenler Çin'e itiraz ediyordu.
Ancak bu söylenmiyordu.
Söylenmezdi de... İtirazı kuşlarla böceklerle anlatmaya çabalıyorlardı...
Mesela Derin Almanya'nın gazetesi BİLD netti. Çin'e doğrudan savaş açıyor ve şunları yazıyordu: "Sanırım tüm dünyaya cömertçe maske göndermeyi büyük dostluk sanıyorsunuz, ama bu dostluk değildir, ben buna gülümsemenin arkasına saklanan emperyalizm derim, Truva Atı derim. İhraç ettiğiniz bulaşıcı hastalık aracılığıyla Çin'i güçlendirmeyi planlıyorsunuz.
Başarılı olamayacaksınız.
Coronavirüs er ya da geç sizin siyasi sonunuz olacak." Dünyanın zenginliği Çin'e karşı kurulacak YENİ İTTİFAKLA tekrar dağıtılacak. Birbirleriyle mücadele edenler bile ÇİN KARŞITI EKSENDE yer alacak.
Bizi de burada görmek isteyen çok.
Elbette Çin'in eli boş durmayacak.
ABD Çin'i içeriden çökertme dahil her yolu deneyecek... Washington ne yapacak, Pekin nasıl karşılık verecek... Cevap bekleyen soru bu!
Bakalım neler olacak...